| |
"Bizans'ın çocukları"
Avrupa Birliği'nin değişimci dinamiği de olmasa Türkiye'nin tartışma ortamı, içinde anlamsız konuların yüzdüğü bir bataklığa dönüşecek. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın, Türkiye'nin Avrupalı olduğunu savunurken söylediği "hepimiz Bizans'ın çocuklarıyız" cümlesi, yok saymaya eğilimli durduğumuz Bizans'ı anımsatmakla kalmadı, konunun manşetlere taşınmasına da yardımcı oldu.
*** Bir hafıza tazelenmesine yardımcı olur anlayışıyla, on yıl önceki yazıları kitaplaştırıyorum. Can Yayınları'ndan çıkan 1991 yazılarının toparlandığı "Hiçbir Şey Değişmiyorsa" başlıklı kitabın "Kültürsüz Liberal Devrim Olmaz" başlıklı yazısının bir bölümü aynen şöyle: "Kültür kavramı, en unutulmuş, en hor görülen, en gündeme gelmeyen kavramdır. İstanbul Valiliği 'Konstantiniye Haberleri' dergisini, sırf derginin adı 'eski Bizans'ı hatırlattığı' için yasaklamış. 1991 Türkiye'sinde bizden önce bu topraklarda bin yıl yaşamış bir kültürü kendi kültürümüze altlık yapmak suç sayılıp yasaklanabiliyor. 'Bizans dönemini' bir devlet politikası olarak yadsıyan Türkiye'nin kültür konusunda 'liberal bir devrim' yapması hiç de kolay değil. Düşünün ki, 12 Eylül askeri darbesi Edebiyat Fakültesi'ndeki 'Bizans' kürsüsünü kaldırtmıştı. Üzerinde yaşadığımız topraklardaki eski kültürleri yadsımak, onu yok saymak 'resmi devlet politikası' haline getirilmiştir. Topraklarımızın üzerinde yaşamış tüm eski kültürleri sulayarak, Türkiye'yi yeryüzünün göz alıcı bir manevi bahçesi haline getirmek bugün resmen yasaktır. Bizans'ı modern bir Türkiye yorumuyla irdelemenin, buralara Yunanistan'ın sahip çıkmasına olanak sağlayacağına inanmak, ancak hiç rendelenmemiş bir hışırlıkla mümkün olabilir. Bizans İmparatoru I. Jüstinyen'in mezarını bularak ortaya çıkarmış bir Türkiye mi daha saygındır yoksa buradaki eski Bizans kültürünü yadsımak için fakültedeki kürsüleri fesheden bir Türkiye mi? Türkiye, topraklarımızdaki eski kültürleri yeniden değerlendirip yorumlayarak dünya kültürüne büyük katkılarda bulunabilir. Kendi kültürünü de böylece çok daha çaplı bir perspektife yerleştirir. Yapay 'resmi kültür' politikalarında ısrar etmek ise Türk kültürünü ve Türk insanını kısırlaştırır. Böylesine bir kısırlık ise, 'çok sesli' bir topluma temel oluşturmaz. Çünkü 'kültür yasakları' ile çoğulcu bir toplum yaratmanın olanağı yoktur."
*** Eski uygarlıklara sahip çıkmak, kültürel çoğulculuk, içerideki bir arzunun ve talebin yol göstermesiyle değil, dışarıdaki dinamiklerin ittirmesiyle gündeme geliyor. Bu yazının yayınlandığı tarihten bu yana geçen on üç yılda defalarca 'Million Taşı'nı da yazdığımı anımsıyorum. Bizans tartışmalarına en güzel cevap, bugünkü Yerebatan Sarayı'nın Ayasofya tarafındaki kıyısında bulunan ufak tefek bir taş olan Million Taşı'dır. Million Taşı'nın üzerinde, "dikili olduğu yerin dünyanın sıfır noktası olduğu" yazılı... Bizanslılar, ülkenin tüm uzaklıklarını bu taşa göre ölçermiş. Ne var ki, Bizans'tan bize kalan sadece tarih değil, bugünkü toprak yapılanması da Bizans'ın mirasıdır. Osmanlı, özellikle Fatih, Roma İmparatoru olmak istediği için Osmanlı'yı Bizans'ın tıpatıp bir sureti haline getirdi. Bir çift öküzün sürdüğü toprak parçasının özgür köylülere verilmesi ve oradan çıkan artık değere Saray'ın el koyması tümüyle Bizans toprak düzenidir. Bu, cumhuriyette de devam etmiştir. Bir yanı köylülük, diğer yanı bürokrasi olan bir tahterevallinin üzerinde sallanıp durmamızın temelinde de o eski yapı var. "Bizans'ın çocukları" lafı, eğer derinlemesine değerlendirme yaparak tartışacaksak, tarım sorunu gündeme geldikçe de konuşulacak.
*** Bizlerin söylemesi gerekeni, Chirac söyledi. Bize, insanlık aleminin parçası olduğumuzu, Avrupalılığın temel değerlerine büyük katkılarda bulunmuş Roma'nın devamı bir uygarlığın sahibi olduğumuzu hatırlattı... Evrensel kültür... İnsanlık aleminin parçası olmak... Bu kavramları içselleştiremediğimiz için bunları Avrupalıların işareti ile tartışma gündemine getiriyoruz. Geç kalmak Türklüğün şanından olduğu için buna da seviniyoruz... 1991'in yazılarını topladığımız kitabın adı "Hiçbir Şey Değişmiyorsa..." AB sayesinde şimdi her şey değişmeye başladı... Yoksa Bizans'ı kim hatırlardı?
|