kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Kazim Kanat @ SABAH
 

Fıska yemiş orfoz gibiyim!

Sevgili Duygu Asena ile odasında konuşuyoruz. Aslında bu konuşma gözlerimizle. Duygu'yu güldürmek için kelime oyunları yapıyorum. "Bak, bu gördüğün vücut beş yılda altı ameliyat geçirdi. İyileştim işte..." diyorum. Sonra da yanımdaki doktorum ve en yakın dostum Şenol Carıllı'yı gösteriyorum; "Beni bu adam kesti, biçti, iyileştirdi." Sevgili Duygu gülümseyerek "Sahi mi?" diyor! O an anlıyorum ki: Akdeniz'de fıska yemiş orfoz gibiyim. Denizin üstünde şaşkın, çaresiz ve sadece gökyüzünü seyreden orfoz gibi... Nasıl derseniz anlatayım: Hani deprem olur ya... Bazen sıcak yatağımızda duyar ama inanmayız. Bazen ise uyandığımız zaman TV'lerden duyarız ya... Ama bu şok birkaç gün sora gelip geçer. Ama bir başka canlı da korkar. İşte orfozlar bu duyguyu çok acı yaşar. Deprem olduğu zaman inanılmaz korkarlar. O korku içinde su yüzüne çıkmak için müthiş çaba harcarlar. İşte o an dilleri şişer ve nefes alamazlar. Denizin üstünde yarı baygın yatarlar. Ya ölür ya da yelkovan kuşlarına, martılara yem olurlar. Ya da bir başka heyecan yaşarlar. Sardalya balıklarına öyle bir saldırırlar ki. Sanki hiç doymayacaklar gibi. (Ne yani balıkların balık yeme zevki de böyle. Orfoz lokantaya gidip kendisine sardalya ısmarlayacak değil ya!...) Orfozlar su yüzüne hızlı çıkışta vurgun yerler ve denizin üstünde gökyüzünü seyrederler. Kimileri ölür. Kimileri de iyileşip tekrar normal hayata döner. Bazen de balıkçılar için inanılmaz kısmet olur!.. Ne ağ atma ne olta sallama gibi bir sorun olmadan balıkçılar orfozları elleriyle yakalar. Bakın ne anlatıyorum! Duygu ile sohbet ettik ya neredeyse 'Balığın Adı Yok' kitabını yazacağım. Duygu'nun yayından ayrılırken fıska yemiş orfoz gibi suyun üstünde yüzdüğümü sandım. Birkaç gün sonra da sevgili arkadaşım tiyatrocu Tevfik Gelenbe'nin ölüm haberi beni yıktı. Bilmeyenlere hatırlatayım. Sevgili Gelenbe Beykoz takımında kalecilik yapmış biridir. Bir ara birlikte spor yazarlığı da yaptık. (O kısa boyuyla veteran maçlarında harika kalecilik yapardı.) Gökyüzünü seyrediyorum. Dilim şişmiş bir şeyler söylemeye çalışıyorum. Anlatamıyorum. Yani benim yaşadıklarımı bir başkası yaşayacak ya.. İşte o yaşanmış şeyler beni ürkütüyor. Kaçıp gitmek!... Akdeniz'in bir köyüne gitmek. Sanki orada yaşamın bir başka yüzü olacakmış gibi. Hadi size bir itiraf daha. Akdeniz'e kaçıp gittiğim zaman orada yalnız olmadığımı görüyorum. Yani o küçük kasabalar sanki kaçaklar kenti olmuş. Hepsi de orada teknolojiyi terk etmiş. Oysa dizüstü bilgisayarlarını tıklatsalar ertesi günün hava raporunu alacaklar. Ama yapmıyorlar. Kalede uçuşan kargaları gösterip; "Kaç gündür uçmuyorlardı... Hava bozacak ve lodosa dönecek" diyorlar. İnanılmaz da keyif alıyorlar. İşte onlardan biri de Papaz Aykan. Tanışmadım ama ilk fırsatta tanışacağım. Papaz Aykan bakın nasıl biri. Bankadan sünger avcılığı için kredi almış. 8 metrelik tekneyle 7 arkadaşıyla denize açılmış. En son vardıkları nokta Cezayir sahilleri... Çıkardıkları süngerler ancak rakı parasını karşılamış. Hadi sizi biraz güldüreyim. Papaz Aykan sünger avına çıkarken elindeki haşhaş tohumlarını (yani esrar) karakolun bahçesine dikmiş. Polislere de "Bu çok değerli bir çiçek, sulamayı da unutmayın" demiş. Polisler çiçeklere çok iyi bakıyorlarmış. Ama bir gün karakolun amiri değişmiş. Yeni müdür ise narkotikten biri. Sabah teftişinde "Bu nedir?" diye bağırıyor. Polisler "Papaz Aykan'ın nadide çiçekleri efendim" diyor. Amir ise "Bu esrar ulan, sökün bunları" diyor. Tabii Papaz Aykan sünger dönüşü enseleniyor. Olay budur efendim!... Yaşarken gülmek ve mutlu olmak için kıssadan hisse. Dedim ya... Ben kendimi yalnız sanıyordum. Gördüm ki benim gibi fıska yemiş orfozlar o kadar çok ki. Çoğu da hala denizin üstünde yüzüyor.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 İlk harçlığım delikli iki buçuk kuruştu   / 07-11-2004
 Fıska yemiş orfoz gibiyim!   / 31-10-2004
 Ölürken acı çekmeyen tek canlı balıkmış!   / 24-10-2004
 Harman yerinde modern köy düğünü   / 17-10-2004
 Ölümün kıyısında balık avı!   / 10-10-2004
 Ölmekten korkma yaşanmamış hayattan kork!   / 03-10-2004
 Üç Yalçın'dan biri dayak yedi ama kim!...   / 26-09-2004
 İstavrit!...   / 19-09-2004
 Yaşanan hayat duygular değil!   / 12-09-2004
    Aktüel Pazar Yazarlar
    Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
  » İyi Yaşa
En çok saçlarımı taramayı özledim
En çok saçlarımı taramayı özledim
Altı ay önce buluşmuştuk Houston'da. Saçları dökülmüştü, midesinden...
Gelenekçiyim, turşumu hala kendim kuruyorum
Gelenekçiyim, turşumu hala kendim kuruyorum
Bu yılki açıkhava konserlerinde en fazla izleyici toplayan Candan...
Sokak bilgesi saksafoncu
Yaşayan saksafon efsanelerinden Charles Lloyd, bütün dünyada büyük...
Gizemli avukat şöhreti ikinci baharında yakaladı
Uzanların TMSF tarafından satılan milyarlık şarapları ile Sikorsky...
Güllaç her kapıyı açar mı?
Ramazan bir gelenekler bütünüdür. En azından yaşadığımız topraklarda. Güllaç...
Küçük şişedeki doyulmaz lezzet
Beş on yıl öncesine kadar balzamik sirkeyi İtalya sınırları dışında bilenlerin...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.