|
|
|
|
Bir harabeden müze yarattı
Dünyaca ünlü ressam Burhan Doğançay, Türkiye'nin ilk modern sanatlar müzesini İstanbul'da açtı. Hem kendi hem de babası Adil Doğançay'ın resimlerinin sergileneceği Doğançay Müzesi'nde çocuklar için bir de çalışma atölyesi bulunuyor müze müze.
Şöhreti Türkiye sınırlarını aşan ünlü ressamımız Burhan Doğançay, yıkık dökük bir binadan bir mucize yaratarak, Türkiye'nin ilk kişisel modern sanat müzesine imza attı. Taksim Balo Sokak'taki 4 katlı yıkık dökük binayı 21'inci yüzyıl teknolojisiyle yeniden hayata döndüren Doğançay'a arkadaşları "Sen müze değil, mucize yarattın" diyorlar. Tam beş yıldır bir harabeyi, müzeye çevirmek için gecesini gündüzüne katan Doğançay, aslında binayı müze haline getirmeyi geçtiğimiz yıl başarmıştı. Ancak kurduğu bu müzenin uzun ömürlü olması ve gelecek nesillere taşınması için bir vakfa bağışlamayı isteyen sanatçı, resmi açılışı erteledi. Bu arada hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği New York'tan, İstanbul'a taşınan Doğançay, sonunda müzesini açtı.
SON DERECE MUTLU... Türkiye'nin ilk kişisel modern sanat müzesi özelliğini de taşıyan Doğançay Müzesi'nde ünlü sanatçının eserlerinin yanı sıra babası ressam Adil Doğançay'ın da eserleri bulunuyor. Doğduğu topraklara böyle bir sanat mekanı kazandırmaktan son derece mutlu olduğunu söyleyen Doğançay, bakın duygularını nasıl ifade ediyor: "Tek amacım hem babamın hem de kendi eserlerimin ülkemde toplu halde sergileneceği bir mekan yaratmaktı. Dünyanın farklı yerlerindeki 56 müzede aslında benim eserlerim sergileniyor. Eğer Türkiye'de de böyle bir müze olsa, benim böyle bir çalışma yapmama gerek kalmazdı. Herkes Bodrum'da tatil yaparken ben burada sabahtan akşama kadar çalıştım. Bu binayı ilk aldığımda savaştan yeni çıkmış gibiydi. Sadece dört duvarı vardı. Şimdi depreme dayanıklı, Türkiye'de hiç kullanılmayan bir ışık ve ses sistemi kullanılarak 21. yüzyıl teknolojisine sahip oldu."
YABANCILAR GEZİYOR Doğançay Müzesi'ne girdiğiniz andan itibaren gerçekten de kendinizi herhangi bir Avrupa ülkesindeki modern sanat müzesinde gibi hissediyorsunuz. Kafesinden, çocuklar için çalışma atölyesine kadar her şeyin düşünüldüğü müzenin ziyaretçilerini ise daha çok Türkiye'yi ziyaret eden yabancılar oluşturuyor. Doğançay, "Buraya günde beş yabancı geliyorsa, bir tane Türk geliyor" diyor. Ancak zamanla Türk insanında kültürle tanışacağına inanan ünlü sanatçı bu amaçla ilk önce Beyoğlu çevresindeki 80 ilkokula faks çekerek öğrencileri müzesine davet etmiş. "Sadece İstanbul'da yaşayan ilkokul seviyesindeki çocukların yüzde 99'u hayatlarında resim bile görmemiş. Çocuklar müzeye geldiklerinde inanamıyorlar. Öyle akıllı sorular soruyorlar ki ben de onlara inanamıyorum. Bizim çocuğumuz yok ve idealim de bundan sonraki nesillerin kültürsüz yetişmelerini önlemek. " diyor. Anadolu'daki üniversitelere de hiçbir karşılık beklemeden birer koleksiyonunu veren Doğançay, böylelikle Anadolu'da da küçük müzeler oluşturulmasını amaçlıyor. Artık uzun yıllar ayrı kaldığı memleketine hizmet etmek isteyen ünlü sanatçı, "Benim annem, babam burada yatıyor. Uzun yıllar okuduğum ve yaşadığım Fransa ve Amerika'nın bana ihtiyacı yok ama Türkiye'nın var. Ben buradaki gençliğe bir şeyler verebilirim" şeklinde konuşuyor.
"MÜZE BİR OKULDUR" Sanatsal faaliyetleri devletten beklemenin yanlış olduğunu da düşünen Doğançay, "Müzenin devamlılığı için vakıf arıyoruz. Bana ne kadar gelir getireceğini soruyorlar. Burası karpuzcu dükkanı mı? Müze bir okuldur. Bu okulun devamlılığı olmalı. Ben bu işlere uğraşmak yerine güneye gidip resim yapmak istiyorum" diyor.
DİLEK SANCILI Haber Merkezi
|
|
|
|
|
|
|
|
|