kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Firmamız gururla sunar

Hoşgörünüze sığınarak bugün sütunumu minik bir siyasi senaryoya ayırıyorum. Tabii ki öncelikle bu çalışmam için görüş ve demeçleri ile bana ilham veren aşağıdaki pek çok değerli siyasetçilere peşin olarak şükranlarımı arz ederim:
* En başta zina merkezli tartışmadan AB'ye rest çıkaran Sayın Erdoğan'a..
* '1683'te değiliz. Dikkat! Türkler geliyor deyip çan çalamayız' buyuran Avusturya başbakanı Sayın Schüssel'e..
* 'Patrikhane Heybeliada Ruhban Okulu, Ermenistan da sınır kapısı açılsın diye AB üzerinden baskı uygulatmak istiyor' şeklinde açıklama yapan sayın Cemil Çiçek'e..
* 'Aaa, bu kapı kapalı mı?. Olmaz böyle şey; müzakere tarihi vermek için Türkiye'ye bunun açılmasını şart koşabiliriz' diyen sayın Romano Prodi'ye..
* Defalarca ve ısrarla 'Zinaya ceza biçmek Ankara'nın AB'den vazgeçmesi anlamına gelir' diyen Verheugen'e..
* 'Erdoğan bizi iknaya çalışmasın' diyen AB Yeşiller Grubu Başkanı sayın Daniel Cohn-Bendit'e..

***

AB üyesi olmak için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olan Türkiye'nin önüne son dakikada Kopenhag dışı yeni şartlar konmaması için Ankara sıkı bir çözüm geliştirir ve uygulamaya koyar. Aslında bu çözüm biraz da doğaçlama gelişir. Çünkü başlangıçta sadece tabana yönelik bir 'aspirin tedavisi' söz konusudur.
Mesela başörtüsü ile sokakta gezmeyi bile suç saydıracak yorumlara açık bir ifade.. Mesela hocanın, papazın veya hahamın kahvedeki bir sohbetinden fikir cürmü yakalamaya elverecek bir cümle.. Böyle unsurlar tasarıya sıkıştırılır ki onları ayıklarken taban küçük mutluluklar yaşasın, hükümetinin kendisini de düşündüğünü unutmasın.. Nitekim tasarı Meclis'e gelince dindar tabana selam mahiyetinde manşetler üretilir veya kendiliğinden üremiş olur. Kahramanlarımız tabana mesajı vermişlerdir:
- Bakın AB için bize ne tuhaf şartlar koşmak istiyorlar ama biz takmıyor, ayıklıyoruz..
O tür unsurlar tasarıdan ayıklanır, eşeğini yitirmesi sağlanan dindar vatandaş hayvanı tekrar geri gelirken görüp pek bir sevinir..
Gelin görün ki arada birileri belki de sırf işgüzarlık olsun diye zinayı ceza konusu kılan öneriyi son dakikada tasarıya sokuştururlar.. Tabii ki kahramanlarımız ilk anda bu öneriyi hoş karşılamazlar ama birden içlerine doğan ilhamla AB'nin gizli gündem dayatmalarının önünü kesmek üzere bu zina meselesini sahiplenirler.
Başbakan kendisinden habersiz sokuşturulduğu halde özel talebi imiş gibi davranır ve AB'ye resti çekme manevrasını başlatır.
Tabii bu işin arkasındaki amacı bilmeyen iliştirilmiş aydın takımı AB yetkililerinden daha büyük bir hırsla tetikçiliğin gereğini yerine getirirler:
- Sen ne biçim hükümetsin, bindiğin dalı kesiyorsun!
- Bunca iyi işler yaptın; şimdi bir tekmede verdiğin sütü döküyorsun!
Ne bilsinler ki, Erdoğan, önceden planlı Brüksel gezisinde, 6 Ekim'de yayınlanacak rapora yol kesici ifadeler sokuşturulmaması için bu zina meselesini koz olarak kullanacaktır.
Nitekim ziyaret gerçekleşir ve Erdoğan der ki:
- Beyler, kala kala zinaya ceza vermek isteyişimiz mi kaldı? Siz arada tek engel olarak bu zina olayını mı görüyorsunuz?.. Öyleyse hemen vazgeçtim, hemen! Artık Heybeliada Ruhban Okulu'nun ve Ermenistan kapısının açılması, Ermeni soykırımının tanınması gibi başka hiçbir ülkeye benzerini bile koşmadığınız tek şart duymak istemiyorum.. Buna söz verirseniz dönüyor ve hemen zinayı ceza konusu yapmayacak şekilde tasarıyı Meclis'ten geçiriyorum.. Anlaştık mı, var mısınız? Efendim, sesinizi duymak istiyorum.. Yok böyle kısık sesle söylerseniz noter çağırırım..
Böylece AB'ye zina özgürlüğünü son diyet olarak ödeyen hükümet 6 Ekim'deki raporun Türkiye lehine çıkmasını sağlar. Brüksel ise 6 Ekim'e kadar yeni bir manevra yapamayacağı için gizli gündemle dayattığı şartları 17 Aralık'taki karar arifesinde tekrar ısıtmak üzere bir ara yenilgiyi kabul eder. Türkler, Viyana kuşatmasından 321 yıl sonra ilk defa bir diplomatik oyunda Avrupalıları köprüye getirmiş olurlar.

***

Mümkün mü, hayal mi bilemem ama Türkiye ortalama tariflere uygun bir devlet ise son on gündür yaşananları ancak bu şekilde hayra yormak mümkün..

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Geyiğin vasiyeti   / 21-09-2004
 Kargalaştırıcı fikir ve siyaset   / 20-09-2004
 Kara gün dostluğu   / 17-09-2004
 Gerginlik ve çirkinlik   / 16-09-2004
 Asimetrik bilinç   / 14-09-2004
 Sen kaldın yasta Kerkük   / 13-09-2004
 Terör ve karşı terör stratejileri   / 10-09-2004
 Direnişin muhasebesine dair   / 09-09-2004
 AB ile ABD arası döner   / 07-09-2004
 Zeyd AB ile nikâhlıysa zina caizdür   / 06-09-2004
ERDAL ŞAFAK
Kim kurşun sıkıyor?
Ayağına kurşun sıkmak. Hem de iki...
ÖMER LÜTFİ METE
Firmamız gururla sunar
Hoşgörünüze sığınarak bugün...
UMUR TALU
Figaro'nun düğünü!
Le Figaro, Fransa'da "merkez sağ"...
Bakandı, 'kazayla' başbakan oldu
Başbakan Guy Verhofstadt'ın dün trafik kazası geçirerek kaburgalarını...
Karnede 14 zayıf var
Başbakan Erdoğan bugün Belçika’da AB liderlerini ikna turuna çıkıyor.
Alex'i tanımıyorum
Alex'i tanımıyorum
Sarı-lacivertli futbolcunun ismini Türkiye'de duyduğunu söyleyen...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.