kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Altan @ SABAH
 

"Hızlandırılmış katliam"

Bir gece önce haberdar olduğumuz tren kazasını, günün ilk saatlerinde kapının önünden aldığım Sabah gazetesi "Hızlandırılmış katliam" olarak özetlemiş...
Manşetin hemen üzerindeki cümle, bu manşetin nedenini de açıklıyor:
"Uzmanları dinlemediler, facia oldu" Katliamın bilançosu da, o cümlenin yanında:
"36 ölü".....

***

Uzmanların, yetkilileri nasıl uyardığını ise yayınlar sırasında kendi seslerinden dinleyerek öğrenmiş bulunuyoruz.
Örneğin, 6 Temmuz'daki Ulaştırma Konferansı sırasında Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aydın Erel sanki yetkilileri uyarmıyor da geleceği okuyor:
"Anayurdun dört baştan demir ağlarla örülmesinden bu yana demiryolu alanında altyapı çalışması yapılmadı. Demiryollarının altyapısı hızlandırılmış trenlere uygun değil. Hız yüzünden, raylar bozulacak ve hızlı trenler masraf çıkaracak. Rayların doğrultusu ve hat genişliği bozulacak, yol eğrileşecek, tren yolunda çökme olacak. Önlemler acilen alınmazsa, trenin yoldan çıkması şeklinde kazalar olacaktır. Hızlı tren güvenli değil. İstanbul Ankara arasını beş saatte geçmek için 160 km hıza ulaşan trenin kaza yapma olasılığı yüksek. Böyle bir durumu olan trene asla binmem, sevdiklerimin binmesine de izin vermem."

***

Düz bir hatta giderken devrilerek 36 kişinin yaşamını kaybetmesine, 79 kişinin de yaralanmasına yol açan facianın nedeni ne?
Onu da, İTÜ Ulaştırma Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Gerçek, "katiamın" hemen ertesinde açıklıyor:
"Ankara-İstanbul arası hattın üstyapısı, ray, demiryolunun fiziki ve geometrik özellikleri uygun değilse hız yapılmasının riskli olabileceğini söylemiştik. Bu risk ne yazık ki gerçekleşti.
Eğer üstyapı uygun değilse, yüksek hız yapılıyorsa, yolun geometrisi bozulur; sonra normal trenler geçtiği zaman dahi raydan çıkma olabilir. Yüksek hız yapmaması kaza olmayacağı anlamına gelmiyor. Üstyapı geometrik ve fiziksel olarak bozulmuşsa kaza meydana gelebilir."

***

Tren yüksek hız yapmasa da kaza olabileceği vurgulanıyor, kaldı ki kaza anında trenin hızı da güven verecek bir netlik içinde henüz açıklanmış değil. Yetkililer başka bir şey söylüyor, kazazedeler başka bir şey...
Daha ziyade "olayın sorumluluğunu" üstlerinden atma, olayı derinlemesine araştırmak yerine üstünü örtme, olup biteni berrakça ifade etme yerine savunma ile durumu kurtarma çabasında oldukları izlenimini veren yetkililer, trenin seksen kilometre civarında bir hızla seyretmekte olduğunu söylüyorlar...
Yolcular ise vagonlar arasındaki hız göstergesinin yüz otuz kilometrenin üzerinde olduğunu vurguluyor... Trenin kaç kilometre ile gittiği, "hız bandı" denen trenin kara kutusunda yazılı... O açıklanınca, trenin kaza nedeni de biraz daha belirlenecek.

***

Belirlenecek diyoruz ama kazanın meydana geldiği yerde "delil karartması" haline dönüşen acelecilik, konunun sadece olayın tarafı halindeki Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD tarafından incelenmesi ve tarafsız uzmanların denetimine devredilmemesi, toplumsal güveni sarsacak bir ortamın doğmasına yardımcı oluyor.
Siyasi istismara neden olmasın endişesiyle olayın gerçeğini aydınlatacak bir berraklıktan uzaklaşma, bir sonraki faciaya zemin hazırlar. Bugün pişkinlikle koltuğunu korumak isteyen, yarın başka bir katliamla bu anlayışa kol kanat geren zihniyetin tümünü temizler. Ne var ki, fatura daha da ağır olur.

***

Türkiye gibi, "siyasal oburluk"la mustarip ülkelerde, "siyasal kadrolaşma" ile "ehil olma" arasındaki denge nasıl gözetilebilir?
Dün tren faciasını yansıtan tüm gazetelerde, gene çok teknik bir birim olan THY'ye yönelik korkular da dile getiriliyordu...
"Benden olsun ama çamurdan olsun"
mantığı, siyasi iştahı ehliyeti ile ters orantılı insanları söz sahibi yapıyorsa, ağır bir miyopluk var demektir. Yaşamakta olduğumuz tren faciasındaki gerçek ve temel sebepleri gizlemek, delilleri karartmak, istifayı asla telaffuz etmemek gibi "A La Turca" kurnazlığı bırakıp, olup biteni uygar bir cesaretle kamuoyuna açıklamak, suçlulardan da hesap sormak gerekiyor. Yoksa topyekun bir çöküntüye doğru sürüklenme ihtimali her gün biraz daha büyüyecek.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Sen daha çok küçüksün bebeğim   / 31-07-2004
 AK Parti, toplum ve devlet   / 26-07-2004
 "Hızlandırılmış katliam"   / 24-07-2004
 "Bunlar, devlet emrinde çalışan katillerdir"   / 19-07-2004
 Türk'e Türk'ün yaptığı   / 17-07-2004
 Üniter devlet burada, üniter halk nerede?   / 12-07-2004
 Kars'ta gazete satılır mı?   / 10-07-2004
 Van'daki terör, peki Yığınçalı Köyü'ndeki ne?   / 05-07-2004
 Nasıl okumalı?   / 28-06-2004
 'Bu iş bitecek'   / 26-06-2004
UMUR TALU
Acı reçete!
Bir süredir eczacılar her kanaldan ses...
ERGUN BABAHAN
Ankara'ya kadın eli
Bu hafta Ankara SABAH'ta bir bayrak...
REFİK DURBAŞ
Eczacı, iflasın eşiğinde mi?
Son 3-4 yıldır T.C.
SAVAŞ AY
Tunceli barajı neden istemiyor?..
Aslında Munzur...
'Avrupa, yalan söylememeli'
Türkiye karşıtı konuşmalarıyla tanınan Valery Giscard d'Estaing,...
ABD ekonomisinde turuncu alarm
El Kaide’nin yeni hedefleri: IMF, Dünya Bankası ve New York...
Pardon porto!: 2-1
Pardon porto!: 2-1
Hagi yönetiminde son derece diri ve etkili bir oyun çıkaran Cimbom'da...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.