kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Euro 2004
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Asli Aydintasbas @ SABAH
 

Orıana Nerede?

Bir zamanlar dünyanın en ünlü kadın gazetecilerinden olan Oriana Falaci, kanserle savaşıyor

Oriana aylardır telefonlarını açmıyor. Sık sık yaptığı gibi inzivaya çekildi herhalde. Belki de romanını bitirmeye çalışıyor. "Bu romanı bitirmem lazım. Bu benim bebeğim" deyip duruyordu. Belki de kanserle mücadelesinde yenik düştüğü için elini eteğini çekti dünyadan. En son görüşmemizde "Geri geliyor. Hissediyorum. Kabul etmek istemedim, ama bugün onu bir kez daha hissettim. Hafif bir yokladı" demişti. Kanserden hep ayrı bir insanmış gibi 'o' diye söz ederdi. Bazen de "içimdeki canavar" diye dalga geçer, "Yenilmeyeceğim sana edepsiz" diye kanseri azarlardı. Her iki kız kardeşini de kanserle yitirmiş 72 yaşında bir kadın için, fazlasıyla cesurdu. Delicesine.

AKLI HABERLERDE
Oriana kanserden ziyade haberlerle meşguldu. Ara sıra Manhattan'daki üç katlı evine uğradığımda, "Blair'in son konuşmasını dinledin mi? İtalya'da olanlara ne diyorsun. Şu Condi Rice'a bir mektup yazacağım; Ortadoğu'yla ilgili hiçbir şey bilmiyor" diye günlük haber özeti ve yorumlarla üzerime saldırırdı. Bir köşede uyduyla yayınlanan İtalyan Rai televizyonu da açık olurdu. Eğer salonda oturursak, yüzlerce, hatta binlerce kitap ve değerli antikaların arasındaki kanapelere yayılırdık (Neden bu yazıdaki fiiller geçmiş zamanda? Oriana hala hayatta. Bildiğim kadarıyla.) Oriana konuşurken ellerini kollarını sürekli havada sallayarak o kadar dramatik bir tarza bürünürdü ki adeta yüksek performanslı bir şarkıcının stadyum konserlerindeki halini andırırdı. Bir de durmadan kara tütünlü ufak cigarillolardan içerdik. Ben aslında sigara içmeyen, sigara kokusundan da nefret eden biriyim. Ama karşınızda hayatının büyük bölümünü Kaddafi, Arafat, Kissinger, Hümeyni gibi adamlarla uzun röportajlar yaparak devler liginde geçirmiş kanserli bir kadın fosur fosur tüttürüp iki dakikada bir şampanya ve puro teklif ediyorsa, yapabileceğiniz çok az şey var. Yine de bir ufak purocuktan sonra ben yemyeşil olur, ölüyormuş gibi hissederdim. Oriana ise baca gibi tüterdi. Bir zamanlar, hatta epey bir zaman, Oriana Fallaci dünyanın en ünlü gazetecisiydi. Beni nasıl ve ne sebeple görmeyi kabul etti sonra nasıl arkadaş olduk emin değilim. Derdi ki: "Çok gençsin. Eski halime benziyorsun. Aslında ben hayatta kadın gazetecileri sevmem. Nefret ederim. Kıskançtırlar. Yıllar önce biri, 'Fallaci kadın gazetecilerden hiç arkadaşın yok' dese 'Delirdin herhalde' derdim." Benim dışımda ara sıra Londra'da oturan Christian Amanpour'la sohbet ettiğini, zaman zaman Rizzoli'deki yayıncısı ve Corrierra Della Serra'nın genel yayın yönetmeniyle konuştuğunu biliyorum. Onun dışında hayatla bağı azdı. Kendi tercih ettiği bir sürgün hayatı yaşıyordu Manhattan'da. Hiç dışarı çıkmaz, davetleri açmadan reddeder, çoğu kez telefonlara bakmazdı. Köktendinci İslam'ın eleştirisini yaptığı "Öfke ve Şiddet" romanı basıldıktan sonra ciddi tehditler almaya başladı. Artık hiç çıkmıyordu telefonlara. Zaman zaman telefonda kazara "Seni asacağız, keseceğiz" diye tehdit savuran birine rastladı mı pek keyiflenir, "Sen şimdi burada taksi şoförlüğü yaparken ananın başına gelenleri biliyor musun?" diye keyifle terbiyesiz cevaplar yapıştırırdı karşısındaki fanatiğe. Sonra da bu diyaloğu gururla anlatırdı. Don Kişot gibi fanatizme tek başına savaş açmış sayıyordu kendini. İslam konusunda tartışırdık, ben ona itiraz edince 'Sen bilmiyorsun, genç ve cahilsin. Bilmeden savunuyorsun. Sen devrim sonrası İran'ı görmedin' diye beni sustururdu. Bugünlerde Oriana'yı çok özlüyorum. İspanya'yı, ABD seçimlerini, Irak'ı konuşmak, yüzünü görmek istiyorum. Arafat anılarını, Vietnam savaşı yıllarını dinlemek. Yine telefonlara çıkmama dönemine girdi. Kim bilir belki kanser bu sefer fena azdı.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Sanal Habercilik   / 04-07-2004
 Sağcı Bar   / 27-06-2004
 TAŞINMALAR   / 20-06-2004
 Kaldırımlarda   / 06-06-2004
 Titreten Merasim   / 30-05-2004
 Olmazsa Olmaz   / 16-05-2004
 Mevsim Yorgunluğu   / 11-04-2004
 Kokteyl Vakti   / 04-04-2004
 Kadın Kotası   / 28-03-2004
 Orıana Nerede?   / 21-03-2004
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
MEHMET ALTAN
Kadınlar ve Külkedisi
Türk eğitim sisteminin kaderine...
Yemek yarışmasından Kapadokya mutfağına
Sula Bozis'in kitabı "Kapadokya Lezzeti"nde, Kapadokyalı Rumların Yemek Kültürü...
Ucuz ve lezzetli yemekler moda
Birkaç yıl öncesine kadar en pahalı yemeğin aynı zamanda en iyi olduğu inancı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.