kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Euro 2004
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ali Kirca @ SABAH
 

Seksenli yıllar...

Ronald Reagan 93 yaşında ölünce, tüm dünya unutmaya yüz tuttuğu "Seksenli Yıllar"ı yeniden hatırladı.
Oysa, asla unutulmayacak ve unutulmaması gereken yıllardı o yıllar...
İnsanlığın "bir asır" boyunca yaşayamadığı değişimi kısacık bir "on yıl"a sıkıştırdığı bir tarih kasırgası...
ABD'nin Hollywood kökenli eski başkanı hiç şüphe yok ki önemli "aktör"lerinden biriydi o değişimin.
Dünyanın, yörüngesini "sol ve sosyal" politikalardan "sağ ve liberal" politikalara çevirdiği bir dönemde Beyaz Saray'da Reagan vardı.
Ancak, seksenli yılların başı bugünkü gibi "tek kutuplu" bir dünyayı yansıtmıyordu.
Yaşlı dünyanın nabız atışlarını ölçebilmek için Washington'da Beyaz Saray'ın olduğu kadar, Moskova'da Kremlin'in de kalp atışlarına kulak vermek gerekiyordu.
Beyaz Saray ve Kremlin son sözü söylemeden hiçbir hikaye bitmiş sayılmıyordu.

***

Reagan ölünce, çok da muhasebesi yapılmamış o yıllar yeniden hatırlandı.
Herkes hatırlıyordu ama, o yıllara damgasını vurmuş olan Reagan, aslında ölümünden yıllar önce unutup gitmişti o büyük tarih dönemecini.
Anılarını bile doğru dürüst yazamadan yakalandığı çağın hastalığı "Alzheimar", bütün yaşananları ve bütün fotoğrafları karanlık ve dipsiz bir kuyuya terk edip bırakmıştı.
Sadece "o"na ait olabilecek ve belki de bilinmeyen pek çok şeyi aydınlığa çıkarabilecek kimi sırlar; sonsuz bir karanlıkta yok olup gitmişti hastalığıyla birlikte... On yıl önce...
Yakınları için yaşıyordu elbette...
Lakin... "O açıdan" bakıldığında Reagan'ın "93 yaşında" öldüğünü kim söyleyebilir gerçekte?
Reagan'ın yıllar önce, dünyanınsa çoktan unuttuğu o yılları hatırlamak; yaşayanlar ve "beyin sağlığı" yerinde olanlar için de kolay değildir aslında...
Sanırdınız ki dünya her zamanki hızından iki-üç kat daha büyük bir hızla dönmektedir ekseni etrafında...
İçinde yaşayanların başını döndüren bir hızla...
Unutmamamız ondandır belki de...
Bu satırların yazarı ise; "dün gibi" hatırlamaktadır olup bitenleri...
Çünkü, o günlerin "televizyon güncesi"ni yazanların içinde yer almıştır.
1985 yılında yayın hayatına başlayan 32. Gün, bir anlamda bu değişimin "canlı tarih"i olmuştur.
Sanki o programa; "Reagan'la Gorbaçov"un elele verip dünyayı değiştirmek için giriştikleri macera, "tarihe not düşülsün" diye başlanmıştır.
Mehmet Ali Birand'ın dersini iyi çalışarak ve Moskova'nın kapılarını Türkiye'ye açarak oluşturduğu metinler hala iyi bir referanstır o yıllar için...
Bizim de; yine 32. Gün için, Washington'dan Reykjavik'e izlediğimiz "Reagan-Gorbaçov zirveleri"nin anıları ve fotoğrafları; gazetecilik yaşamımızın önemli kilometre taşlarındandır.

***

Ancak... Her "hatıra"nın ve her "hatırlama"nın bir sonucu olmalıdır.
Reagan ölünce dillendirilen: "O, dünyayı değiştiren adamdı!" söylemi, ne kadar anlatır gerçeğin kendisini?
O değişimin asıl "manivela"sını Washington yerine, Moskova'da aramak daha "gerçek"çi olmaz mı?
Tarihin kaderini; planlanmış siyasetlerin değil, rastlantıların ve hatta "doğa kanunları"nın çizdiğini bazen!
Kremlin'e Gorbaçov adında biri gelmeseydi bütün yaşananlar, aynı yörüngede yaşanabilir miydi?
Ama; daha da önemlisi; 1982'de Brejnev ölünce yerine gelen Andropov 15 ayda ölmeseydi?
O ölünce yerine gelen Çernenko da 13 ayda ölmeseydi?
Brejnevci son "Kremlin çarları"nın ardı ardına ölümleri olmasaydı ve "sıra" beklenmedik biçimde Gorbaçov'a gelmeseydi dünya nasıl bir dünya olurdu sizce?
"Tarih ve determinizm" ilişkisi adına düşünmeye değmez mi?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Ardıç kuşu...   / 24-06-2004
 NATO düşmanını arıyor!   / 22-06-2004
 Ey dedemin oğlu, oğlumun dedesi...   / 19-06-2004
 Hoşça kal kardeşim!..   / 17-06-2004
 Avrupai durumlar!...   / 15-06-2004
 On yıl önce...   / 10-06-2004
 Seksenli yıllar...   / 08-06-2004
 Fikrimin ince gülü...   / 05-06-2004
 Nahif soru!..   / 03-06-2004
 Uzlaşma (*)   / 01-06-2004
ERDAL ŞAFAK
Buna da şükür
Nasıl olsa ABD Başkanı Bush'un Ankara...
MANSUR FORUTAN
Engelleniyorum!
Artık büyüyorum galiba. Ufal da cebime...
MEHMET BARLAS
ABD Başkanı Bush da, aslında bir kader...
ALİ KIRCA
Başka işgal yok!..
Korkmaya gerek yok! Hepsi bu işte...
SAVAŞ AY
Hasan Pulur bir şey derse dinleyin!..
Hasan Pulur tüm...
NEBİL ÖZGENTÜRK
Attila İlhan'a dertleşme niyetine
Sevgili Attila...
REFİK DURBAŞ
Üç konu, üç soru...
Toplum yaşantımızda dikkatimi...
HINCAL ULUÇ
Polis otobüste bomba olduğunu biliyor muydu?..
Bugün de...
Futbolda deprem
Futbolda deprem
Ankara 24'üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, hafta sonu yapılması gereken...
Zararı kulüplere olur
Zararı kulüplere olur
Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, seçimlerin ertelenmesinin...
NATO'ya 'barış' mesajı
NATO'ya 'barış' mesajı
Sosyalist Enternasyonal zirvesi İstanbul’da başladı
NATO...
Memurların yargılanması kanununa Sezer'den veto
Memurların yargılanması kanununa Sezer'den veto
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Basın Kanunu ile özel güvenlik...
Köye gelen 'hayırlı' yolcular...
Köye gelen 'hayırlı' yolcular...
SABAH-TEMA işbirliği ile uygulanan 'kırsal alanların kalkınması' için...
'Tarihi bir fırsat yakaladık'
'Tarihi bir fırsat yakaladık'
Dışişleri Bakanı Gül, 46 ülkenin katılacağı NATO zirvesinin...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.