kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Bilgi ve Yaşam
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Esra Ceyhan @ SABAH
 

Kadınlar sadece kendileri için yaşıyor

İmza: Bir erkek


İki gün evveldi... Arkadaşlarla tatlı tatlı sohbet ediyoruz. Zararsız dedikodular, şakalaşmalar, ordan burdan haberler, öyle şöyle olmuş, duyduk duymadık diye konuşurken, içimizden biri, bir erkek kalkıp demez mi 'kadınlar sadece kendileri için yaşıyorlar'... Haydi, nereden çıktı bu şimdi... Be adam, lafı nasıl çektin çıkardın buralara getirdin pes yani... Biz hanımlar cevap hakkımızı kullanmadık. 'Cereyanda kalmıştır', 'kendi haline bırakalım, düzelir canım' dedik sessiz bakışmalarla... Sırf konu değişir çaba ve umuduyla, kimimiz ABD Başkanı Bush dedi, kimimiz Fenerbahçe'nin durumu dedi, ama o hâlâ kadınlarda ve de icraatlarında. Susturmak, durdurmak ne mümkün... Aldı sazı eline, başladı duymak isteyip istemediğimizi düşünmeden çalıp söylemeye... Efendim hayatı ve dolayısıyla aynı evi paylaşan bir kadın ve erkek için bu kararı almak, başlangıçta son derece heyecan verici ve umut artırıcıymış... Ama zaman geçtikçe erkek kadının, inkâr etse, hatta farkında olmasa bile, yalnızca kendisi için yaşadığını anlamaya başlıyormuş.

***


Aşık olunup, uğruna dağlar delinen, denizler aşılıp, yollar geçilen kadın, daha sabah saatlerinde başlıyormuş icraatına... Kurnaz, atak ve çok tetik davranarak banyoyu resmen kapıyormuş, en az yarım saat işgal ediyormuş. Üstelik de banyoya diye yatağından kalkan ve kapıyı kilitledikten sonra tüm çabalara rağmen kendisinden cevap alınamayan kadın, dakikalar boyu güzellik banyoları yapıyor, ful makyajla karşısına çıkıyormuş... Dostumuz ne uğruna ve neden bu kadar çok yapıldığını anlamıyormuş şu 'renkli badana' dediği makyajın... Sonra o evden çıkıp işe gidiyormuş, gönül sultanı, can yoldaşı, hayat arkadaşı da çarşıya, pazara... Bu çarşı, pazar sefası -ona göre cefası- en az dört beş saat sürermiş... Kamyonla harcanan para ve tırla eve gelen eşyaların takasıyla... O, bütün bunların neden alındığını anlamazmış, anlamadığı gibi gerekli de bulmazmış ama sorduğunda alınan her şey için cevap aynıymış... 'Şekerim indirim vardı, hem o kadar ucuzdu ki, ne yapsaydım yani... Bıraksaydım da başkası mı alsaydı. Yok hayatım yok. Senin minnoşun ev ekonomisini çok iyi bilir, merak etme'... Minnoşun ev ekonomisini ne kadar bildiğini boşalan cüzdanından ve dolapların tıka basa eşya dolu olmasından anlayan, dertli arkadaşımız, hiç hız kesmeden anlatmaya devam etti: 'Kuaföre gidiyorum' dediğinde dünya başına yıkılırmış... Boya, röfle, kesim, ağda, vücut bakımı derken sonsuz saatler geçermiş... Hatta ilk seferlerde bakmış ki eve 8 saat gecikti, polise bile haber vermiş... Neyse ki zamanla alışmış, bu her ay yaşanan zorlu ve zorunlu kuaför seferine... Her hafta manikür, pedikür için en az iki saat, cilt bakımı için de bir o kadar zaman daha harcaması karşısında aşık Shakespeare'imiz çıldıracak hale gelmiş.

***


Hele hele bir yere gidecekleri zaman yaşadıklarının, daha doğrusu sevdiği kadının yaşattıklarının bir insanlık suçu olduğunu bile söyledi. Korkunç, akıllara durgunluk veren örnekler de verdi: Bir yere gitmeye karar aldıktan sonra genellikle şunlar oluyormuş evlerinde: O, traş olup giyinip bir koltukta oturup televizyon seyretmeye başlıyormuş... Filmler, programlar ardı arkasına biter ve saaatler geçerken, eşinin hazırlıkları anca noktalanıyormuş. Bütün bunlardan sonra 'bak hayatım güzel oldum mu' sorusuna ancak uykulu gözlerle 'hö, hmmm' gibi yanıtlar verebiliyormuş. Gittikleri yere vardıklarında da genellikle gecenin finalini yakalıyorlarmış... O ve sonsuz sayıda bavuluyla tatile çıkmadan önce, bir ay gidip spor salonunda ağırlık çalıştığını da söyledi ama o kadarına inanmadık tabii... Devamı nasıl mı geldi? V.s., v.s., v.s....

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Macera dolu Amerika...   / 01-05-2004
 Kadınlar sadece kendileri için yaşıyor   / 17-04-2004
 Ellere var da bize yok mu?   / 10-04-2004
 Bir yastıkta kocayın!   / 03-04-2004
 Ah o fotoğraflar...   / 27-03-2004
 Beni aldat ama beyninde asla!..   / 20-03-2004
 Balık etinden tavuk etine   / 13-03-2004
 Dünya Kadınlar Günü (!) kutlu olsun   / 06-03-2004
 Silahlara veda   / 28-02-2004
 Perdelerimde huysuz bir el...   / 21-02-2004
HAKAN & UTKU
Eurovısıon Diyalogları
Eğlence kültürü azsa, hobiler...
ESRA CEYHAN
Futbolun şiddet salan taraftarları
Bir izleyicim,...
AYŞE TÜTER
Lezzet Güneşi
Zeytinli lokma
Ekmek hamuru,...
Mobil Türkan bu işte ısrarlı
Seks otobüsünden sonra minibüste de yakalanan Türkan Kaya, "4 çocuğum...
Troya müzesine aç-kapa formülü
İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndeki Troya eserleri bölümü nihayet açıldı.
Eurovision'a 'semazen' krizi düştü
Bu gece yapılacak olan Eurovision Şarkı Yarışması'na...
Cem olmadı Ata olsun
Cem olmadı Ata olsun
Türkiye'nin dünyaca ünlü markası Vestel, yeni reklam kampanyası için...
Serhat ve Hooijdonk'tan gece maçı
Serhat ve Hooijdonk'tan gece maçı
Uzun zamandır İspanyol bir sevgilisi olan Fenerbahçe'nin başarılı...
25 yaşın altındaki en ünlü insan
25 yaşın altındaki en ünlü insan
Eğlence ve spor dünyasıyla ilgili haberler veren RedEye dergisi,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.