Ruhsal sorunu olan hastalığını saklıyor
Türkiye'de psikolojik tedavi gören hastalar, toplumda 'deli' damgası yemekten çekindiği için tedavisini gizliyor. Hatta hastaların bazıları doktora başvurmaktan bile çekiniyor. Erkeklerse bu fikre, kadınlara göre çok daha kapalı.
Türkiye'de yaşayan milyonlarca nevroz, depresyon ve ankisiyete bozukluğu gibi sorunlar yaşayan hastalar, rahatsızlıklarını en yakınlarından bile gizliyor. Bunun nedeni ise, toplumun ruhsal tedavi gören hastalara olan bakış açısı. "Deli" damgası yememek için herhangi bir merkeze başvurmaktan çekinen hastalar, bir süre sonra ilişkilerinden, işlerinden ve ailelerinden koparak ileride daha da güç sorunlarla karşılaşıyor. Tedaviyi reddedenler, bir süre sonra madde bağımlısı, alkol ya da kumar tutkunu haline geliyor, bazıları intihara kadar sürükleniyor. Erkeklerin kadınlara göre psikolojik rahatsızlıklarını daha fazla gizleme eğiliminde olduğunu söyleyen uzmanlar, bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: "Kadınların tedaviye uyumları ve başvuruları daha fazla. Erkekler tedavilerini uygun şekilde takip etmiyor. Kadınlar iç dünyalarını erkeklerden çok fazla takip edip, sorunları farkettiği için tedaviye daha çok ihtiyaç duyuyor. Sorunlarının daha fazla farkındalar."
14 MİLYON KİŞİ GİZLİYOR Psikiyatrist Doç. Dr. Arif Verimli'nin verdiği bilgi, bu durumun he kadar ciddi boyutlarda olduğunu ortaya koyuyor. Verimli'nin rakamlarına göre Türkiye nüfusunun yüzde 25'i psikiyatrik tedaviye muhtaç. Ancak bunların sadece yüzde 5'i rahatsızlığını gizlemiyor. Geri kalanların yüzde 20'si, yani yaklaşık 14 milyon kişi, ön yargıları yüzünden mutsuz ve sosyal hayattan kopuk yaşıyor. Her yüz kişiden 20'sinin hayatı boyunca bir kez depresyon geçirebileceğini belirten Verimli, "Bu hesaplamayı genellersek 60 milyonluk Türkiye'de 12 milyon kişi yaşamında bir kez depresyonla karşı karşıya geliyor. Anne babasını kaybeden herkes yas içine girecek. O nedenle psikiyatrik hizmetler daha kolay ulaşılabilir hale getirilerek bu korku ortadan kaldırılabilir" diye konuşuyor.
RUH HASTALIĞI ÜRKÜTÜR "Ruh hastası olmak, insanların ürktüğü, kaçtığı bir durum. Bu nedenle ruh sağlığı bozulmuş insanlar hem dışlanır hem de merak edilir" diyen Verimli sözlerini şöyle sürdürüyor: "Toplumda ruh hastalığını bir hastalık gibi görmeme, hastayı da zavallı varlık halinde değerlendirme mekanizması var. Ruh hastalığına bedensel başka hastalıklar gibi bakılmıyor. Psikoloji, normal insan davranışlarını açımlamaya çalışan sosyal bir bilim dalı. Psikiyatri ise normal dışı olan insan davranışlarını açıklayan bir bilim dalıdır. Toplumda bunun ayrımı bile bilinmiyor."
KALİTELİ YAŞAM İÇİN Türk Psikologlar Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Nesrin Hisli Şahin ise, hastaların başka branş doktorların yönlendirmesi sonucunda psikiyatrist ya da psikologa gittiğini belirterek, "Sorun psikolojik bile olsa, ilk gidilen yer bedensel hastalık uzmanları oluyor. Bu çok yanlış. Bizlere gelen kişilerin genellikle eğitim düzeyi yüksek. Bir üniversitenin danışma merkezine bile öğrenciler kolay kolay gitmez. Mesala güvenlik görevlileri de sicillerine geçer diye gidemiyor. Uzmana gidenlere mutlaka ruhsal sorunu vardır gözüyle bakılıyor. Halbuki gelişmiş ülkelerde kaliteli yaşamak için psikiyatrist ya da psikoloğa gidiliyor" diye konuşuyor.
*** ERKEKLER DAHA ÇOK GİZLİYOR Psikiyatrist Doç. Dr. Armağan Samancı, toplumun yarısından fazlasının yaşamının bir döneminde psikolojik rahatsızlık geçirdiğini, buna rağmen, psikiyatrik rahatsızlıkların delilik kavramıyla bağdaştırıldığı için tedaviden kaçıldığını belirtiyor. Samancı, "Hastaların bir kısmı 'damgalanma' korkusuyla psikiyatristten ziyade psikoloğu tercih ediyor. Ancak psikoloji normal insan davranışını inceler. Psikoterapiyle psikoloji eş anlamlı tutuluyor. Bu sakınca yaratır. Psikiyatrik bir rahatsızlık yaşayanlar, yardım arayışına giriyor ama dahiliyeci, norölog hatta bir cerrahın verdiği psikayatrik ilaçları alıyorlar" şeklinde konuşuyor. Erkeklerin kadınlara oranla hastalıklarını daha fazla gizlediğini hatırlatan Samancı, bu konuya şöyle açıklık getiriyor: "Erkeklerin duygusal iç dünyalarına bakışları daha az. Bu nedenle rahatsızlıklarını kabul etmeyip alkol, kadın gibi başka bağımlılıklara yöneliyorlar. Genç grup bu konuda daha rahat. 40'ın üzerindeki grup ise daha çok gizliyor. Bu durum rahatsızlık ciddiyse artış gösteriyor."
YARDIM OLMAZSA ZARAR VERİRLER Nevrotik kişilik özelliğine sahip kişilerin tedaviden kaçtığını ifade eden Psikolog Neşe Özkarslı şöyle konuşuyor: "Bu kişiler öfke nöbetleri yaşar ve alkol kullanır. Anneye, kocaya ya da okula bağımlılık geliştirebilirler. Ya kendini yetersiz ya da değersiz hissediyordur. Kişi sorumluktan kaçıyorsa, dışarıdan onay ve destek ihtiyacını çok fazla duyuyorsa, stres, endişe korku gibi semptomlar yaşıyorsa, utanç ve suçluluk duyuyorsa, sık öfkeleniyorsa, uzun süreli depresyon yaşıyorsa, iş, kumar, seks gibi olgulara bağımlılık varsa mutlaka yardım almalıdır. Yoksa topluma ve kendilerine zarar verirler. Bu kişilerde madde ya da kişi bağımlılığı olabilir."
PERVİN METİN
|