kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Yaşama Dair
    Sinema
    Hobi
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Aslan ile borazan

KIBRIS'IN satıldığını (!) haykırıp sessiz kalmamı eleştiren, hatta kınayan 'vatan kurtaran' aslanlara üzülüyorum. Böyle meselelerde 'kaleminden kan damlayan' üstadlarla hangi iş çözülmüş? Kağıt üzerinde düşmanın kalelerini yerle bir etmişiz, ne olmuş? Duyarlılık ile istismarın, çözümcülük ile dış güç borazanlığının birbirine karıştığı böyle bir ortamda özgürce düşünce üretmek kolay değil.. Fikir adamı, propagandacı gibi aynı şeyi yüz kere tekrar etmez ki.. Kıbrıs'la ilgili söylenmedik söz yok. Denktaş'ın lehine veya aleyhine yapılmadık yorum da kalmadı. Doğrusu, bu meselede milli heyecanları sömürdüğüne ilişkin şüphe taşıdığım kimseleri, doğrudan ve bilerek ülkeye zarar veren işbirlikçilerden daha tiksindirici buluyorum.. Belki önemli bir kısmı samimidir, sömürmek için yola çıkmamıştır.. Ancak bu izlenimin doğmasını önleyemedikten sonra istediğin kadar samimi ol! Bir kere; asıp kesmeler ve her önüne çıkanı ihanetle suçlamalar yüzünden Kıbrıs'la ilgili 'nirengi noktaları'nda direnme bilincine katkıda bulunamıyoruz!! Bir taraf mangalda kül bırakmıyor, öbür taraf da bu kükreyen aslanlarla dalga geçiyor. Aslında iki taraf da hamasetin esiri. Bir taraf tarihi siyaset üstüne, öteki de sözde gerçekçi siyaset üstüne hamaset yapıyor. Birinciler alışılmış, ikinciler ısmarlanmış ahkamlar biçiyor; sağduyu boğuluyor. Onun içindir ki su katılmamış işbirlikçiler bile bir davaya, onu sömürenler kadar ağır zararlar veremez.

Çözümsüzlüğün asıl adresi
Milli meseleyi siyasi açıdan sömürmekle ona sahip çıkmanın birbirine karıştığı toplumda gerçeklik duygusu sizinle körebe oynar. Dönüp dolaşıp aynı şeyleri mi tekrarlayalım? Bir kere yazdığımı ikinci defa dile getirmeyi dahi okuyucuya saygı açısından eksiklik saydığım halde kutuplardan birinde konuşlanıp sabah akşam sabit bir tezin narasını mı atayım? Manzara yürekten -ve neredeyse sessiz- konuşmaya çağırıyor. Helsinki zirvesinde AB adaylığı payesi alabilmek için Güney Kıbrıs'ın önünü açıveren DSP-MHP-ANAP hükümetinin ikinci adamı bile siyasi dirilişi ümidini bu vadide şecaat arz etmeye bağlayabildiğine göre sözün gücü emilmiştir! Esasen Kıbrıs için yeni bir gelişme de yok. Oyunun bu aşamasında ABD-AB çekişmesi biraz daha belirginleşmiştir, o kadar. Bunu vurgulamak ve açmak bile 'tekrar'dan arınmaya engel.. Kıbrıs'ta istikrarı asıl istemeyen; -önceki gün Umur Talu'nun da değindiği gibi- döşemenin altından İsrail, perdenin arkasından ABD'dir. Annan Planı da bu oyundaki kukladır. Hedef ya Avrupa Birliği'nin çok istediği çözümü önlemek veya yürümeyecek bir anlaşma sağlamaktır. Gerisi lafügüzaf! İşi sadece 'Denktaş'ın domuzuna inadı' ile açıklamak, bilerek veya bilmeyerek -Verheugen'in de artık ağzından kaçırdığı baklayı saklama ve- Kıbrıs'ta asıl çözüm istemeyenleri gizleme çabasıdır.

Tıfıl Roma ektiğini biçiyor
Şimdi hükümete muhalefet etmek için sadece Kıbrıs sakızı çiğneyen aslanlarla, adada istikrarı istemeyenlerin borazanları kutupçu söylemleri ile birbirlerini yaman şekilde besliyorlar. İlle karton aslan veya borazan olmak şart mı? Ya, hiçbir şey vermeden çözüm.. Ya her şeyi vererek de olsa çözüm.. Bu iki kutup, Türkiye'de çözümün önünü tıkayan iki ana dinamik. Orta yol ise, yine kesinlikle çözüm ama her şeye rağmen değil.. Devletin üzerinde uzlaştığı tavır da bu.. Ne var ki, Kıbrıs için kavga yürüten İsrail- ABD şahinliği ile AB'nin 'Yeni Roma' hülyacıları tepişirken Türk ve Rum tarafları hırpalanıyor. ABD fazladan olarak, çözümsüzlüğün Denktaş'tan ve dolayısıyla Türkiye'den kaynaklandığı izlenimini devam ettirmekte de yarar görüyor. Çünkü 'Kıbrıs istikrarsızlığı', küresel şahinliğe ek bir koz daha sunuyor: Adayı Türkiye'nin sırtında sürekli kambur olarak tutup oradan Irak, Suriye ve gerekirse İran'a atış ve sıçrayışlar gerçekleştirmek. Bugün artık çözümsüzlüğün arkasında kale gibi ve apaçık küresel şahinlik var. AB geç uyandı ama kararlı davranacak kadar ayık ve dik değil. Küresel şahinliğin pençesi onun da göğsünde.. Zavallı AB kaypakça direnmeye çalışıyor. Güney'i tek taraflı olarak üyeliğe kabul etmek suretiyle kendi elini zayıflatmış, çözümün zorunlu taraflarından birini nazlanma makamına çıkarmış, dolayısıyla Kıbrıs'ta istikrarsızlık öngören güçlere büyük kolaylık sunmuştur.. Bizim aslanlarımız ve borazanlarımız gibi..

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Sivri kültürle savaş   / 17-02-2004
 Hak gütme ahlakı ve TÜPRAŞ   / 16-02-2004
 TÜPRAŞ'tan yanık sorular   / 13-02-2004
 Bağumsuzluk şart midur?   / 12-02-2004
 Aslan ile borazan   / 10-02-2004
 Karaca; imparatorluk çocuğu   / 09-02-2004
 Parti ve cemaat kibri   / 07-02-2004
 'Üniforma ile namaz'   / 06-02-2004
 Şeytan'a Taşlanmak   / 05-02-2004
 Büyüklere bayram hediyesi   / 02-02-2004
MEHMET TEZKAN
Ahlaklı yönetim isteyen de ahlaklı...
EMRE AKÖZ
'İnkılap Yolunda' başımıza gelenler
Şu sıralarda ilginç...
UMUR TALU
Sahibine göre kişnetmek (3)
Üç gündür koyduğum başlık...
Tren bomba gibi patladı
İran'da sülfür ve fuel oil yüklü 51 vagon aniden hareket etti.
'Üç Büyükler'e İtalyan tepkisi
Berlin'deki Blair-Schröder-Chirac zirvesi, AB'yi karıştırdı. İtalya...
Olacak bu iş 0-1
Olacak bu iş 0-1
Adana'daki özel maçta iki şutumuz direkten dönerken, özellikle orta...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Günaydın | Bizimcity | Sizinkiler | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin Sağlık | Cumartesi | Aktüel Pazar | Yaşama Dair | Sinema | Hobi
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.