kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Erdoğan üstüne takiye

BAŞBAKAN Erdoğan ilginç açılımlar sergiliyor. Dostunu da, hasmını da şaşırtıyor. Önceki gün parti grubunda yaptığı konuşmanın bazı bölümleri de herhalde 'kökten- karşı-dinci' zevat için mesele olmuştur:
"Diktatörlüklerin revaçta olduğu bir dönemde, büyük Atatürk'ün öngörüsü sayesinde yüzyılı kavrayan bir bilinçle cumhuriyeti inşa eden bu ülke, sadece kendine bir ulusal devlet kazandırmakla kalmamış, aynı zamanda tüm bölgeye ve ötesine mesaj veren güçlü bir model kurmuştur. Demokrasi, laiklik ve hukuk devleti prensipleri sayesinde toplumsal barışını tesis ettiği gibi, kendi yakın çevresine çağdaş değerlerin nasıl hayata geçirileceğine dair ciddi yaklaşımlar sunmuştur. AK Parti hükümeti, her geçen gün değeri artan bu modeli ve tezleri güçlendirmenin peşindedir." Külyutmaz geçinen 'kökten-karşı-dinci' kadrolara göre bu sözlerde kesinlikle ve kesinlikle takiye vardır. İşin ilginç yanı şu ki; sadık Erdoğan'cı dindarlarımızın önemli bir kesimi de bu sözleri takiye olarak kabul etmektedirler.

'Gelin üzüm yiyelim'
Tarafsız bir bakışla bu sözleri -takiye olarak görmemekle yetinmiyor- son derece önemsiyorum. Hem de cümleler arasında Türkiye'nin hak etmediği övgülerin yer almasına rağmen! Çünkü Erdoğan'ın dediği gibi Türkiye'nin ne toplumsal barışını tesis ettiğine inanıyorum, ne de -en azından henüz- 'bölgeye ve ötesine mesaj veren güçlü bir model' olduğuna inanıyorum. Ancak bir başbakana bu abartılar çok görülemez, hatta yeri geldiğinde böyle abartılar onlar için siyasi ve milli farz sayılabilir. Ayrıca, Atatürk'ün zamanında temelleri atılan 'ulusal devlet'i sonraki dalalet sürecinde kaybettiğimizi de başbakan olarak dile getirmesi beklenemez!
Öyleyse bu sözlerin önemi nerede kalıyor?
Cumhuriyet'e hala yön bulamadığımız böyle bir günde, 'ulus devlet'i bir kazanım olarak sunan Başbakan, toplumun bütün kesimlerine yönelik ciddi bir çağrı yapıyor, hatta daha da önemlisi güçlü bir 'barış çubuğu' uzatıyor.
Hiç şüphe yok ki, Erdoğan'ın 'ulusal devlet' derken zihninde canlandırdığı yapı, kökten-karşıdincilerin anladığı oluşumla aynı şey değildir. Bunu, zekası en kıt veya en cahil laiklik yobazı da kestirecektir. Erdoğan herhalde başörtüsünü bir tür 'temel tehdit' olarak görebilen bir ulus devleti benimsemiş değildir.

'Dilinizin altındaki bakla ne?'
Karşı taraf da başörtüsünü hoş görecek bir yapıyı -ne derece ilgisi var ise- ulus devlet gerçekliğine engel saymaktadır.
Hasılı taraflar ortak terim içinde bile aynı anlamda buluşamazlar.
Bu da takiye yargısının temelidir:
"Bakmayın onun 'Ulusal devlet' demesine. O bu deyimden ya başka bir şey anlıyor, yahut yüzde yüz takiye olarak kullanıyor!"
Oysa, rejim adına müfrit Erdoğan karşıtlığını sürdürenler ulus devlet davasında hakikaten samimi duyarlılık içinde olsalar, bu grup konuşmasındaki sözlerini gerçek bir buluşma noktası sayabilirler:
"Ne diyorsunuz sayın başbakan, neyi kastettiniz, şunu bir açalım.. Belki de aynı ülkülerin ve hayallerin peşindeyiz, belki de dışarıdan göründüğü kadar birbirimize uzak değilizdir.."
Lakin siz ulus devlet üzümünü yemek değil de onun bağında dolaşan herkesi dövülmesi gereken muzır varlık olarak görmüşseniz; beyniniz sadece kahraman ve hain kutuplarla kodlanmışlık konforu yüzünden uyuşmuşsa uzlaşmaya doğru adım atacak haliniz yoktur.

'Mevlana'nın pergelinden ilhamla'
Şüphesiz Erdoğan'ın bu söyleminden nasiplenmesi gereken başka unsurlar da var. Belki sezgim, belki temennimdir:
Başbakan, çevresine kadar yaklaşmış bazı 'mikro- bik ırkçılık' kurbanlarına da bu sözlerle ilk defa ihtarda bulunuyor. Muhtemelen mahalli seçimlerin ardından yapılacak hükümet içi görev değişikliklerinde yansımalarını göreceğimiz bu ihtar aynı zamanda Erdoğan'ın orta çizgide ısrarını vurguluyor:
Başbakan sanki şöyle diyor:
"Kendilerini ülkenin ve Cumhuriyet'in efendileri olarak görenlerin halktan kopuk ulus devlet anlayışını benimsemiyorum, hatta buna ulus devlet bile demiyorum. Ama siz de bilesiniz ki, bu ülkede ulus devlet gerçeğinden başka hiçbir kapı da asla açık olmayacaktır. Bizim görevimiz, ulus devletimizi olması gerektiği gibi yapmaktır!"
Tabii buradan 'küresel çete'lere de aynı mahiyette gönderme var.
Bunlar da benim Erdoğan üstüne takiyem mi?
Dileyen öyle zannedebilir.
Ama inanıyorum ki Başbakan siyasette merkezci olmayı sadece akılcılıkla benimsemiş değil, bunun tadını da almış durumda.
Merkezdeyseniz, herkese en yakın olunacak noktadasınız!
Başka türlü yüzde 35'lerin üstüne çıkmak ne mümkün?
Bu zevk Erdoğan'ı genişletiyor.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Bilgin ahlakı ve YÖK   / 19-01-2004
 Dinlerarası takiye   / 17-01-2004
 Başbakan ve 'müşterek bahis'   / 16-01-2004
 Entel kavram jimnastiği   / 15-01-2004
 TOBB'u taca atmayalım   / 12-01-2004
 Eleştiriden yararlanmama teknik ve Terim'leri   / 09-01-2004
 Barutsuz YÖK savaşı   / 08-01-2004
 İki kere ikinin dünü-bugünü   / 05-01-2004
 Düşünce yapısında değişim   / 03-01-2004
 Sarık-cübbe-üniforma   / 02-01-2004
ERDAL ŞAFAK
Gözden kaçan
IMF ile 7'nci Gözden Geçirme'nin ilk bölümü...
AHMET HAKAN COŞKUN
'Ver kurtul' diyen kim?
Ben "vatan haini" suçlamasının...
MEHMET BARLAS
Basın özgürlüğü, her zaman herkese lazımdır!
Demek ki...
SAVAŞ AY
Kurban olayım yanıtlayın
BAŞTA Diyanet İşleri olmak...
REFİK DURBAŞ
'Popstar'ın illüzyonu...
HER birimizin kıyısından...
ÖMER LÜTFİ METE
Erdoğan üstüne takiye
BAŞBAKAN Erdoğan ilginç...
HINCAL ULUÇ
Fener medyası Daum'u taşıyamaz!..
Lucescu'nun bu ülkeye...
2006'yı bekleyeceğim
2006'yı bekleyeceğim
Gazeteci ve işadamlarının yoğun baskısına "Evet" demeyen Ali...
Hakan: Geliyorum
Hakan: Geliyorum
İsviçre basınına konuşan yıldız futbolcu, "Fenerbahçe ile benim...
Ucuz etin yahnisi bol olur
Ucuz etin yahnisi bol olur
Hükümet tarafından ulaşımı rahatlatması düşüncesi ile uygulamaya...
AKP Disiplin Kurulu Kutlu'yu sadece uyardı
AKP Disiplin Kurulu Kutlu'yu sadece uyardı
Atatürk'ün mareşal üniformalı fotoğrafını eleştiren Adıyaman...
Dayak korkusu ölüm korkusunu bile yendi
Dayak korkusu ölüm korkusunu bile yendi
3 yıl önce ayrıldığı eşinin, kapıyı kırarak eve girmesi üzerine...
Minik Buse nasıl öldü?
Minik Buse nasıl öldü?
BUSE Ö. 2 yaşında talihsiz bir minik kız. Adana'da annesinin...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Günaydın | Bizimcity | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.