kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Muharrem Sarikaya @ SABAH
 

'Partiyi bağlamaz' yetmiyor

Yeni yılda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın önündeki sorunlar; Kıbrıs, AB ve ekonomik süreç olarak sıralanabilir. Oysa, Erdoğan'ın başını ağrıtacaklar, bunların çok daha ötesinde duruyor. O da milletvekilleri, belediye başkanları ve kendi döneminde göreve getirmiş olduğu bürokratları. Erdoğan'ın, Genelkurmay Başkanlığı'nın sert açıklamasına muhatap olmuş Hüsrev Kutlu ve tezkere dönemindeki çıkışlarıyla parti yönetimine sıkıntılı anlar yaşatan Göksal Küçükali olaylarına benzer durumlarla ilerde de karşılaşması bugünkü düzlemden bakıldığında kaçınılmaz görünüyor.

Belediyeler de geliyor
Hatta, AKP'nin yönetim davranışı anlayışını bu haliyle koruması durumunda, 28 Mart'ta yapılacak belediye başkanlığı seçiminden sonra sorunların pıtrak gibi patlayacak olması da kaçınılmaz gözüküyor. Şu söylenebilir ki; AKP iktidar avantajının da etkisi ile birçok belediye başkanlığını kazanacak. AKP'nin, dolayısıyla şu an partide tek belirleyici Erdoğan'ın üzerine 367 milletvekilinin ağırlığı kadar bir yük daha binecek. Geçmişte Sincan Belediye Başkanı'nın icraatının 28 Şubat sürecine tetiklik ettiği anımsandığında, bu yükün ne kadar ağır olduğunu anlatmaya gerek yok. Her belediye başkanının yaptığı söylem ve icraat ister istemez AKP ve Erdoğan'ın hanesine yazılacak. Bundan dolayı Erdoğan belediye başkan adaylarını seçerken, diğer partilerden çok daha eleyici olmak zorunda.

Sıradakiler
Bu sadece belediye başkanları açısından da geçerli bir durum değil. AKP'nin önünde bir de göreve getirdiği bürokratlara ilişkin sıkıntılar duruyor. Her ne kadar kamuoyu, Milli Eğitim Konya İl Müdürü'nün söylem ve icraatlarını görmezden gelmeye çalışsa da bıraktığı tortu bir kenara atılamayacak boyutta. İl Milli Eğitim Müdürü'nün söylemleri ve icraatlarından Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı ve kabinenin de rahatsızlık duyduğu söylense de hakkında herhangi bir işlem yapılmamış olması, kafalarda soru işaretleri yaratıyor. Buna, Başbakanlık Müsteşarı'nın 1995 yılındaki "İslam'ın devlet yönetimine hakimiyetine" ilişkin söyleminin ardında durduğu açıklaması eklenince tortu daha da kalınlaşıyor. Özellikle devlet yönetiminde yarattığı sıkıntı reddedilemeyecek boyuta ulaşmış bulunuyor. Milletvekillerine gelince.. Son dönemde AKP grubunda milletvekillerinin acemiliklerini atmalarından sonra, farklı söylemde bulunmaya başladıkları bir sır değil. Hatta parti yönetiminin de bundan kaygı duyduğu bilinen bir gerçek. Yakın geçmişten örnek mi; AKP'li milletvekilleri Nihat Eri ve Eyüp Sanay'ın TBMM Dışişleri Komisyonu'nda Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu eleştiren sözleri. Eri ve Sanay, yurtdışında medrese eğitimi almaya giden çocuklara atıfta bulunup "Tekkeler ve zaviyeler kapatılmasaydı bunlar olmazdı" dedi. Kamuoyu bu sözleri de o dönemde fazla umursamadı. Parti yönetimi ise bu iki milletvekilinin sözlerine yine benzer bir tepki koydu: "Yanlış anlaşılmışlar. Bu arkadaşlarımızın kendi görüşü değil, başkalarının bu yöndeki görüşlerini aktarmışlar..." Ancak hemen ardından Hüsrev Kutlu'nun "Yargıya güvenmiyorum" sözü geldi. Parti yönetimi Kutlu'nun bu sözünü de "Arkadaşlarımızın kişisel görüşü, biz onun gibi düşünmüyoruz" deyip geçiştirmeye çalıştı. Yargıya güven tartışması yaşanırken, bu kez Kutlu'nun TBMM'de Atatürk'ün mareşal kıyafetli tablosu ve askeri tabura ilişkin sözleri geldi. Bunu diğerlerinin takip etmeyeceğini bugünden kimse garanti edemez.

Net olmak
Her ne kadar Erdoğan ve yakın çevresi bunlardan rahatsız olduğunu söylese sonuçta ortada yadsınamaz bir gerçek duruyor. O da yapılan eylem ve söylemlerin yanlışlığı karşısında bir yaptırımın bulunmamış olması. Sadece, "Biz öyle düşünmüyoruz" denilip geçildiğinde, toplumda bunun nasıl algılandığı ve cesaret yarattığı en Fatih Camii'ndeki görüntülerle ortaya çıkıyor. Erdoğan ve parti yönetiminin bundan sonra başının ağrımaması için bu gibi söylem ve eylemde bulunanlara karşı tavrının net olacağını kamuoyuna da göstermesi gerekiyor. Sonuç olarak AKP'nin, "Yeniçeri kelle istedi diye padişah sadrazamını teslim etmez" yaklaşımından kurtulup daha net tavır takınması gerekiyor. AKP Disiplin Kurulu'nun, milletvekili Kutlu hakkında vereceği karar da bunun için önem kazanıyor.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Başar Esad'ın sözleri...   / 07-01-2004
 İndirimin ardındaki bindirim   / 06-01-2004
 Arınç: Uçuk, kaçık ve yersiz   / 04-01-2004
 'Partiyi bağlamaz' yetmiyor   / 02-01-2004
 Melez yıl   / 31-12-2003
 Özelleştirmede ilk yıl kayıp ikinci yıl nasıl kurtulur?   / 30-12-2003
 Yetki değil, vesayet   / 30-12-2003
 'Fikirler Koalisyonu'nun Kıbrıs açmazı   / 28-12-2003
 Baykal'ın Annan Planı'na bakışı   / 26-12-2003
 AKP'nin 340 açmazı   / 24-12-2003
MEHMET BARLAS
"Kopenhag Kriterleri" yerine "Ankara Kriterleri" mi...
MEHMET TEZKAN
Sadece lideri değiştirmek partiyi yenilemiyor
DÜN...
EMRE AKÖZ
Bilecik, İzmir'den daha entel çıktı!
Sabitfikir.com...
UMUR TALU
Halkın anayasası olmadıkça...
Gündelik hayatta elimize,...
MUHARREM SARIKAYA
Sorun detayda saklı
Çankaya Köşkü'nde dün yapılan Kıbrıs...
ALMANYA iki Türk için sarı alarmda
CIA, Alman polisini şu istihbaratla harekete geçirdi: Ensar El İslam...
Suudi reformcular anayasal monarşi istiyor
IRAK savaşı sonrası bölgede esen "değişim" rüzgarlarının en...
10 ÜZERİNDEN 1
10 ÜZERİNDEN 1
Devre arasında kadroyu takviye etmek için harekete geçen yönetim, şu...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Günaydın | Bizimcity | Astroloji | Magazin | Sağlık |
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.