|
![](/i/1_pix_gri.gif) |
|
![](/i/1_pix_trans.gif) |
Hayatım roman
Yolda yakaladı beni başladı anlatmaya "En yakın arkadaşımın karısıyla çıkıyorum... O da benim karımla çıkıyor. Karım beni aldatıyor. Onun karısı da onu aldatıyor. O da karısını aldatıyor. Ben karımı aldatıyorum... Aldatırım, karı benim değil mi?" Baktım trafik korkunç... "Bu kadar karışıklığa ne gerek var? Boşanın... Birbirinizin karısıyla evlenin. Olsun bitsin..." Şöyle kafasından bir geçirdi dediklerimi... "İyi de o zaman işin heyecanı kaçar." "Sen yine de bir düşün..." dedim. İki gün sonra aradı. "Düşündüm taşındım... Sen haklısın. Boşanıyoruz. O benim karımla evleniyor..." "Sen de onun karısını alıyorsun tabi..." "Ben sekreterimle evleneceğim. Kocasını boynuzlayan karıyla evlenilir mi... Manyak mıyım ben?" dedi... Dilim düğümlendi bir şey diyemedim...
*** Yalnızlığımızı giderelim diye birlikte olduk. O da yalnızdı ben de... Birbirimizin içindeki ıssızlığı gidermek için birlikte olduk. İçimizdeki kışın karlarını eritelim diye... İnsandan insana giden yolları tıkamış karları kürekledik... Açtık yolu... Köprüler kurduk geçilmez ırmakları aşalım ortasında buluşalım diye... Uğraştık... Didindik... Olmazı oldurduk... Oldu, becerdik... İlkbahar geldi... Ardından yaz oldu içimizde... Sonra bir yerlerde bir şeyler koptu... Ne oldu, nasıl oldu bilemedim... Iskaladım... O da beni ıskaladı... İçine çekildi... Bende çekildim içimin taaa en derin yerine... Oturdum... Kendi iç kalelerimizde tek başına oturuyoruz şimdi... Kalabalık evlerde kimbilir kaç tane yalnızlık kalesi vardır... Oturursun bi başına akşamlara kadar... Sonra gece olunca aynı yatakta yatıyoruz... Dönüp sırt sırta... "İki kişilik yalnızlık bir başına yalnız kalmaktan daha zor..." dedi... "Çık dolaş... Çık, at kendini dışarı. Çık alışkanlıklar kalesinden, belki birine rastlarsın. Yeniden bahar çiçekleri açar içinde..." dedim. Düşündü düşündü, sarılıverdi alışkanlıklarının şalına... Şöyle bir dolayıverdi vücuduna... "Sıcacık evimden çıkıp, uğraşamam bu soğukta. Kışın tadı ayrı, yazın tadı ayrı... Ben beklerim... Nasıl olsa bahar da yaz da kendiliğinden gelir." Dayanamadım tabii... En söylenmeyecek lafı söyledim... "Eh dışarda bahar, içinde buz gibi kış yelleri esiyor... Ne yapacaksın o zaman?" "Fena mı yaz sıcağında püfür püfür otururum..." dedi. Müebbete mahkum ettik kendimizi... Oturuyoruz iç kalelerimizde...
*** "Hayatım roman... Hayatım roman..." derdi.. "Yazsam film olur... Televizyon dizisi de olur... Benim hayatım roman..." "Eh otur yaz bari" dedim... Yazmış... Üç ay sonra damladı... "Hayatım roman... Film bile olur diye düşündüm hep. Oturdum hayat öykümden muhteşem bir senaryo çıkardım. Aşklarımı, kırgınlıklarımı, zaferlerimi, yenilgilerimi anlattım... Bir kuyumcu gibi işledim hayat öykümü... Yaşarken bu kadar ilginç değildi öyküm... Yazdıkça daha ilginç oldu eskiden yaşadıklarım... Film şirketleriyle ilişki kurdum. Okudular, çok beğendiler. Filme çekilme aşamasında doğal olarak, öykünün kahramanı benim, rolü benim oynamam gerekir..." dedim... "Hayır, bu senaryoda anlatılan adam sana hiç benzemiyor. Başka birisi oynayacak..." dediler. Film çekiliyor. O oyuncu bütün yaşamımı elimden aldı... Aşklarımı yaşıyor. Sevgililerimle yatıp kalkıyor... En bozulduğumda... Senaryoyu değiştirmişler... Yaşamda beni süründüren, aşkından kafayı yediğim sevgilim filmde benim ayaklarıma kapanıyor... Yalvarıyor... Hem de ne yalvarma... Ben niye acı çektim öyleyse? Peki, o oyuncu madem benim hayatımı elimden aldı... O zaman ben de onun hayatına yerleşebilir miyim acaba?" Eh soruyor, birşeyler söylemek lazım... Söyledim de... "Oğlum herkes yaşarken bir yandan da kendi hayatını yazar, yaşam biçimiyle... Başkaları hep beni izlesin diye uğraşırsan kaptırırsın hayatının başrolünü... Kendi hayatının baş aktörü olmak herkesin en doğal hakkıdır. Sen kendin izlemek için yaşa, o zaman hayatının başrol oyuncusu sen olursun..." dedim... Kafası karıştı... Belki de iyi etmedim. İnsanların kafasını karıştırmamak gerekir...
ALİ POYRAZOĞLU
|
|
|
|
|
![](/i/1_pix_trans.gif) |
|
![](/i/1_pix_gri.gif) |
|