kapat
29.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMÄ°


TÃœRKÄ°YE
DÃœNYA
POLÄ°TÄ°KA
SPOR
MEDYA
SERÄ° Ä°LANLAR
METEO
TRAFÄ°K
ÅžANS&OYUN
ACÄ°L TEL



EMRE AKÖZ


Ankara nasıl Ankara oldu?

Bugün, özellikle büyük kentlerde birçok kişi kurslara giderek tango dansı yapmayı öğreniyor. Sonra da bu becerilerini partilerde, kutlamalarda, anma günlerinde filan sergiliyorlar. Özetle tango son yılların moda dansı...

Peki siz 'tango'nun bir vakitler hakaretle karışık bir alay sözü olduğunu biliyor muydunuz?

Ben bilmiyordum, Funda Şenol Cantek'in, 'Başkent olma sürecinde Ankara'yı anlattığı, 'Yaban'lar ve Yerliler adlı yeni çıkan kitabından (İletişim Yay.) öğrendim.

Meğer Kurtuluş Savaşı ve sonrasında İstanbul'dan, Bursa'dan İzmir'den gelerek Cumhuriyetin kuruluşuna katkıda bulunmuş 'seçkinleri' bazı Ankaralılar hiç de misafirperver bir biçimde karşılamamış.

İyi eğitimli, büyük şehir adabını benimsemiş, günümüzün 'in' tabiriyle "yüzü Batı'ya dönük" bu kişilerin arkasından 'tangooo' ve 'gavuuur' diye bağırmışlar. (Daha doğrusu büyüklerin tepkisini yansıtan çocuklar bağırmış.)

****

İşte eski Ankara'dan birkaç enstantane

* Atatürk'ün ünlü sofrasında sürekli yer bulan siyasetçi ve bürokratlara 'mutad zevat' denirdi. Ayrıca bu sofraya bir kere çağrılmak için sağ kolunu verecekler vardı. Bunlar akşam oldu mu Karpiç ve benzeri yerlerde Köşk'ten gelecek telefonu beklerdi. Eğer garson aralarından birinin sofraya beklendiği haberini getirirse geride kalanlar perişan olur, hüzün ve hasede kapılırdı.

* Ancak 'mutad zevat'a dahil olanların bazısı memleket meselelerinin uzun uzun konuşulmasından sıkılırdı. Atatürk'ün hoşgörüsüne nail olanlar fırsatını bulunca sofradan kaçardı. Peki kaçıp da nereye giderlerdi? Yeni kurulan kentin kırık dökük pavyonlarına!

* 1920'lerde kentin yerlileri, peçesiz veya başlarını gelişigüzel örtmüş kadınlarla, "İki kafa bir burun, işte geliyor maymun" diye dalga geçerdi. Yerde değil de masada yemek yiyenlere 'gavur', kahvaltıda çay içenlere ise 'sarı sular içiyorlar' derlerdi.

* 1929'dan başlayıp 17 yıl valilik ve belediye başkanlığı yapan Nevzat Tandoğan, Atatürk Bulvarı'nı her gün süpürtür, sulatır, gece de aydınlatırdı. 'Görüntü bozulmasın' diye köylüleri ve tulumlu işçileri bu caddeden uzak tutardı. Ayrıca bir genelgeyle hayvanların da caddeye çıkışını yasaklamıştı.

* 'Sandalyesiz bakan' denilen Tandoğan, asayişin bozuk olduğu sanılır diye cinayet ve hırsızlık olaylarının gazetelere haber olmasını da engellerdi. "Ankara Palas'ta verilen bir baloyu sokaktan izleyen çocuklardan" söz etti diye bir gazeteciyi kentten attırmıştı.

* 1929'da Ankara sokaklarından geçen bir deve kervanı, halkı medenileştirip 'Cumhuriyetin garplı vatandaşı' haline getirmeye çalışan aydınları çileden çıkarmıştı. Batıdan gelmesine rağmen pijamayla bahçede dolaşanlar da aynı tepkiyi görmüştü.

* 1932'de 'yılın olayı' Atatürk Orman Çiftliği'nde açılan 'Karadeniz Yüzme Havuzu'ydu. Buraya daha çok yabancı hanımlar ve beyler devam ediyordu. Mayo giymek yerine beyaz kısa pantolonlarla havuza devam edenler, kibarların 'göz zevkini' bozuyordu.

****

Ankaralılar kentlerini İstanbul ile kıyaslayıp; çok daha düzenli, temiz, 'medeni' bir mekana sahip olmakla övünürler. Funda Ş. Cantek'in kitabı okurlarsa nasıl bir süreçten geçerek bugünlere geldiklerini göreceklerdir.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır