kapat
29.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMÄ°


TÃœRKÄ°YE
DÃœNYA
POLÄ°TÄ°KA
SPOR
MEDYA
SERÄ° Ä°LANLAR
METEO
TRAFÄ°K
ÅžANS&OYUN
ACÄ°L TEL



MEHMET BARLAS


Her şeye tepki gösterenler, etkili olmayı başaramaz!

İnanılacak gibi değil.

Batı kültürü almış, hayatlarının yarısını Batı kentlerinde geçiren ve "Cumhuriyet"i Türk toplumunun yeniden dirilişi olarak gören kesimlerde de, köktenci bir "3'üncü Dünyalılık" rüzgarı, sürekli esiyor.

"Biz sömürgeyiz" veya "Biz işgal altındayız" benzeri söylemlerin, bu defa, UEFA'nın terör korkusu ile Beşiktaş ve Galatasaray'ın maçlarını Türkiye dışına kaydırması kararına tepki olarak seslendirildiğini duyuyorum.

Bunların izdüşümündeki bir başka kesim de, "Batı"ya öfkelenirken, aynı anda İslam'a ve Türk'ü Türk yapan tüm kültürel öğelere öfkeli.

"Din"i veya "Milliyetçilik"i, dünyaya tepki veya farklılık öğeleri olarak görenler, zaten fazlasıyla var.

Bunlar beni şaşırtmıyor.

Bu tür düşünen ve davranan kesimler, dünyanın her ülkesinde, her inanç sistemi içinde ve her ulus/toplumlarda var...

Ama Türkiye'nin kaderini "Batılı" olarak gören, eğitimlerini de, yaşamlarını da bu doğrultuda şekillendiren kesimler, nasıl olur da Türkiye'yi "sömürge" veya "işgal altında" bir ülke olarak görebilir?

1923'te "Anayasal Hukuk Devleti" olmayı seçmiş, yasalarını bu yönde oluşturmuş, 1946'da çok partili demokrasiyi başlatmış, Avrupa Konseyi, NATO, OECD, IMF, Dünya Bankası gibi kurumlara üye, Avrupa Birliği aday adayı bir ülke Türkiye...

Malezya, Singapur, Hindistan, Nijerya veya Taylandlı olsak, sömürgeliği ön plana çıkaran bir tarih anlayışı bugünün yorumuna da yansıyabilir.

Ama öyle olmamışız ki.

Osmanlı da, bir emperyal devletti.

Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Rus Çarlığı gibi, Osmanlı İmparatorluğu da, 1'inci Dünya Savaşı'nda yenildi.

Onlar gibi, bizim İmparatorluğumuzun coğrafyasında, yeni devletler kuruldu.

Alman İmparatorluğu'ndan nasıl Weimar Cumhuriyeti çıktıysa, bizim Cumhuriyet'imiz de, öyle çıktı Osmanlı'nın küllerinden.

Ve şu anda 80 yaşında bu Cumhuriyet!

Kimse bizi iÅŸgal etmedi.

Sömürüldük ama, sömürgeciler tarafından değil... Kendimiz, kötü yönetimle, dünyalı olmamaya çalışarak, kendimizi sömürdük.

Korumacı ekonomi ve devletçilikle, dünyanın en kalitesiz sanayi ürünlerini, dünyanın en pahalı fiyatına satarak, kendi tüketicimizi sömürdük...

Ama genel aklımızla ve devletin varlık felsefesinin gereği olarak, hep "Batı gibi olmak" hedefini de, hiç kaybetmedik.

Atatürk'ün koyduğu "Batılılık" hedefinde, İsmet İnönü "Demokrasi" ile bir adım daha attı... Menderes NATO'ya girişi gerçekleştirdi. Turgut Özal, "Serbest Pazar Ekonomisi" ile bu süreci daha ileri götürdü.

Şimdi de AK Parti ve Tayyip Erdoğan, "Batılılaşma" dediğimiz bayrak yarışında, Avrupa Birliği üyeliği hedefine doğru koşuyorlar.

Yani, neden sömürge olmak gibi bir kompleksi yaşayalım ki bu tablo içinde?..

Doğulu veya İslam toplumlarında eksik olan şey, "Demokrasi"dir.

Demokrasi olmadığı için, Ortadoğu'nun gırtlağına kadar petrol zengini ülkelerinde, ulusal servet halkın refahını değil, despotik rejimleri, diktatörleri fonluyor.

Türkiye'de de, demokrasinin egemen olduğu dönemlerde, yatırımlar artmış, halk zenginleşmiştir. Askeri dönemlerde ise, devlet büyümüştür.

Artık bu gerçekleri görelim.

Devlet katlarında da görülen "3'üncü Dünyalılık", çok yanlış ve ayıplı bir tutumdur. Kendi tarihini de, Cumhuriyet'in hedeflerini de reddetmek demektir.

Bazen terörle mücadele gerekçesiyle, bazen özelleştirmelere kaşı çıkılarak, bazen Kıbrıs'ta uzlaşmayı reddederek, bazen de şeriat tehdidi gerekçesi ile eyleme dönüştürülen, 3'üncü Dünyalılık, demokrasiye, hukuka, özgürlüklere ve çağdaşlığa bir anti-tezdir.

Bu saçmalık, siyaset ve düşünce hayatımıza yön vermemelidir.

ÅžAKA

Taş Fırın Politikacısı...
CHP Genel Başkanı, bayram tatilini geçirdiği Antalya'da, kendisini televizyonda görüp tanıdığını söyleyen 3 yaşındaki bir çocuğa sormuş,

- Beni televizyonda hangi dizide gördün, Asmalı Konak'ta mıydım?

Herhalde o çocuk, Baykal'ın her konudaki öfkeli konuşmalarını hatırlamış ve "Çocuklar Duymasın"da bu oyuncuyu gördüğünü düşünmüştür.

ÇETİN ALTAN

Bab-ı İçtihat yeniden açılırken...
Gazete köşelerinde binbir çiçek açıyor, düşünce ufukları genişliyor.

Dün Milliyet'te Çetin Altan "İslam toplumları neden ortaçağı aşamadı" sorusuna cevap ararken, şunları yazıyordu

- 622'den önceki dönemi "Cahiliye Dönemi" sayıyorlardı. Ne eski Yunan düşünür ve matematikçileriyle, ne eski Roma Hukuk ile bağlantı kurmuşlardı. Yani çok tanrılı dinler döneminin uygarlıklarını reddeden Ortaçağ Kilisesi'nin "Rönesans"la birlikte ilkçağ uygarlıklarıyla yeniden kurduğu köprüyü kuramamışlardı.

Çetin Altan'ın bu bakış açısı, gerçekten tartışılmaya değerdir. Çünkü biliyoruz ki, Avrupa karanlık ortaçağı yaşarken, Bağdat'ın eğitim ve düşünce merkezlerinde, antik-Yunan klasikleri tartışılıyor, din ile felsefe arasında köprüler kuruluyordu.

Bu dönem, 9'uncu yüzyıl sonunda Bab-ı İçtihat'ın kapanması ile sona erdi. İslam'ın ortaçağına girildi.

Yeni dünyanın modern Müslümanları, şimdi Bab-ı İçtihat'ı açmaya çalışıyor.

Dünyayı ve evreni anlamak için, Kuran-ı Kerim ve Hadisler dışında da, başka kaynaklara başvurmak geleneği, 21'inci Yüzyıl Müslümanları için artık var.

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır