kapat
09.10.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

Tek adam düzeni sorgulanıyor

Türkeş'in sağlığında hiçbir ülkücünün tartışmayı aklından bile geçirmediği tek adam düzenini, artık sadece Ülkü Ocakları'nın belli kesimi savunuyor. Onlara göre "lider, teşkilat, doktrin" esas, genel başkan mutlak otorite. Ona karşı aday olmak bile kabahat

Ülkücü camianın aydın kesiminde ta Türkeş'in zamanından beri var olan "tek adam düzeni"ne yönelik tartışmalar, 12 Ekim Kurultayı'na giderken daha yaygın biçimde, tabanı da büyük ölçüde kuşatarak sürüyor. Aslında Devlet Bahçeli'ye rakip olan adayların muhalefetlerinin temelinde yatan tezlerin başında da bu yapı geliyor. Koray Aydın "yeniden yapılanma" başlığı altında öne sürdüğü değişim haritasının özünü "katılımcı liderlik anlayışı" olarak belirtiyor. Yakın çevresinde "istişare"ye açık bir lider olarak görünen Ramiz Ongun'un da Bahçeli'ye yönelik eleştirilerinin temelinde "tek adam düzeni" yatıyor. Ancak, Ülkü Ocakları çevresindeki gençlere hakim olan anlayış, hala "Başbuğ" dönemindeki gibi bir liderlik tarzının sürmesi. Yalnız bu anlayış, MHP çizgisindeki gençliğin topluca Bahçeli etrafında kenetlendiğini göstermiyor. İlke olarak "katı liderlik" anlayışını hareketin karakterine daha uygun görenler içinde, Bahçeli'yi bu yapı için ideal saymayanlar az değil.

BİLGİDEN ÖNCE EMİR!
Öte yandan, ülkücü gençlik içinde parti içi demokrasi konusuna yaklaşım, eğitim düzeyiyle ilgili olarak çarpıcı farklılıklar yansıtabiliyor. Yüksek öğrenim ve ötesine doğru ilerledikçe, özellikle okuma-araştırma merakı geliştikçe ülkücü gençliğin daha renkli ve çok yönlü bakabildiğini görüyoruz. Bu da, geleneksel liderlik tarzını sorgulayıcı bir yaklaşımı kaçınılmaz hale getiriyor. Ancak camianın gençlik kitlesi içinde bu kesimin henüz bir istisna teşkil etmekte olduğu da dikkatten kaçmıyor. Çünkü ülkücü kitle hiç denecek kadar az okuyor. Nitekim doğrudan kendilerine hitap eden yayınların; -sıcak seçim zamanları hariç- kendini "ülkücü" diye tanımlayanların oluşturduğu kitleyle kıyaslanamayacak kadar düşük satışları bunun en önemli göstergesi. Bu gerçeğin bizi götürdüğü genelleme belli

Ülkücü gençliğin okur yazar olanı mutlaka tek adam düzenini sorguluyor. Okuma yazmaya kayıtsız çoğunluk ise, "her şeyden sorumlu lider" anlayışı ile, kendini adeta bilmekten münezzeh hissediyor. Başkanlar, başkanların başkanları ve nihayet en tepede duran lider gerekeni biliyor ya, okumaya ne hacet? Açıkçası, ülkücü gençliğin okumayla ilişkisiz olanları, adeta birer "Bekçi Murtaza" örneği sergiliyor.

Oysa gençliğini 12 Eylül öncesinde yaşamış orta kuşak, okuma yazma ile en azından şimdiki gençliğe göre çok daha ilgili olduğu, ayrıca bunca tecrübeden geçtiği için parti içi demokrasi konusunda ciddi bir talep dayatıyor.

LİDERLİK ÇAPI
Tahmin edileceği gibi Türkeş'in sağlığında "tek adam düzeni" ile ilgili eleştirilerin yüksek sesle dile getirilmesi imkansızdı. Bu yönde yakınmaları olanlar bile "Türkeş gibi güçlü bir lider varken böyle bir yönetim anlayışının tartışılmasına imkan bulunmadığı"nı itiraf ederlerdi. Gerçi ülkücü camiadan kopmalar Türkeş zamanında da olmuştu, ama hiçbir vakit ciddi bir bölünme riski doğmamıştı. Daha açık bir ifade ile, Türkeş'in "tek adam düzeni"nden en çok şikayet edenler bile, onun sağlığında bir alternatif arayışına girmeyi akıllarından geçirme-mişlerdi. Bu da, sadece Türkeş'in partideki gücünün sarsılmazlığından kaynaklanan bir teslimiyet değildi. Şikayetleri olanlar bile Türkeş'te tartışılmaz bir "büyük liderlik özelliği" buluyorlardı. Oysa bugün, ortaya çıkmış ve çıkacak olan bütün lider adayları bir şekilde vazgeçilebilir durumdadır. Şimdi öne çıktığını gördüğümüz her üç aday için de, "İşte bu Türkeş'in en ideal varisi ve halefidir" düşüncesinde olan çok azdır. İster Bahçeli taraftarı olsun, ister Koray Aydın, ister Ramiz Ongun; bugün hiçbir ülkücü, tuttuğu veya desteklediği lider adayının tek adamlık düzeni kurmasını içine sindirmez. Nitekim; genel başkan olduğu günlerde, partideki sıcak siyaset kadrolarınca çok daha geniş bir benimsenme oranına sahip bulunan Bahçeli'nin zaman içinde yalnızlaşması ve destek kaybına uğraması bu yapıyla ilgili bir durum olarak görülüyor. Onun dışladıklarının veya onu terk edenlerin en temel şikayeti "tek adam" düzeni oldu. Bu düzenin en büyük zararının da 3 Kasım seçimlerine gidişte görüldüğü, geniş kabul gören bir yargı. Bahçeli'nin seçim kararını partide bilinen hiçbir yakın mesai arkadaşı ile müzakere etmeden alması ve sonuçta hezimete uğranması, ona karşı şimdi cephe açanların en önemli eleştiri malzemesi. Aydın ve Ongun bu konuyu sıkı bir propaganda malzemesi olarak kullanıyor "Makro ekonomide görülen olumlu tablo ortada. Bizim halka sunduğumuz acı reçetenin ceremesini bize çektiren ve keyfini Erdoğan'a sürdüren, Bahçeli'nin tek başına aldığı seçim kararıdır."

MUHALEFETİN KOZU
İşin ilginç yanı şu ki, Bahçeli'nin kazanması için bugün var güçleri ile çalışanların bir kısmı dahi, onun liderlik döneminin tam bir "tek adam düzeni" oluşundan yakınmışlardır. Bunların da beklentileri, yeni dönemde Bahçeli'nin daha paylaşımcı bir yönetim anlayışını benimseyeceği yönündedir. Öyle görülüyor ki, ülkücü camianın kongre öncesindeki en önemli sancı kaynaklarından birisi "tek adam düzeni"nin sürüp sürmeyeceği yolundaki tartışmadır. Bu noktada camianın ittifakla beklediği, katılımcı bir yönetim anlayışının ortaya çıkmasıdır. Ancak, Ülkü Ocakları'nın bazı şahin kadroları, yukarıda değindiğimiz anlayış çerçevesinde "lider, teşkilat, doktrin" sloganından hareketle Genel Başkan'ın mutlak bir otorite olarak kabul edilmesi fikrinde ısrar ediyorlar. Şüphesiz burada ideolojik bakış açısı kadar, gündelik yarışta taraf olmanın da etkisi var. Açıkçası, Ülkü Ocakları üst yönetimi Bahçeli'den yana tavır koyduğu için bazı gençlik liderleri vurgulu biçimde geleneksel çizgiyi dayatıyor, özellikle Başbuğ Türkeş'i ve zamanını çağrıştıran söylemleri kullanıyor. Aynı şahinler şimdilerde Bahçeli için istedikleri mutlak otoriteyi, yarışı kazanacak olsa sözgelimi Aydın için de öngörürler mi, tartışılır. Öyle veya böyle; "tek adam düzeni"nden yana şikayetler ülkücü camianın geneline damgasını vurdu. Eğer delege de ortalama ülkücünün bakış açısıyla hareket ederse kurultayda "katılımcı liderlik" anlayışı açısından daha inandırıcı olan adayın öne çıkması beklenebilir. Öte yandan Bahçeli'nin bu söyleme pek itibar etmediği görülüyor. Bu da, "geleneksel ülkücü bakış"ın camiaya hakim olduğu düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Başka bir deyişle, mümkün olduğu kadar Türkeş'e benzeyen bir liderlik tarzının MHP'lileri daha çok memnun edeceğini düşündü-ğü için "tek adam" görüntüsü vermeyi daha doğru buluyor. Nitekim Kurultay gündemi de bunun göstergelerinden biri. Bahçeli'nin belirlediği gündemle önce genel başkanlık seçimi yapılacak. Böylece, seçimi kazanan, tabanın oylarıyla kendisine önerebileceği "beklenmedik mesai arkadaşları" ile çalışmak durumunda kalmayacak, organların belirlenmesinde hemen hemen mutlak söz sahibi olabilecek. Sonuç olarak; delege ile ülkücü camianın duyarlılık alanlarının örtüşmesi, Kurultay'a "tek adamı düzeni" ile ilgili tartışma damgasını vurabilir.

GENÇLİK ADETA BEKÇİ MURTAZA
Ülkücü kitle hiç denecek kadar az okuyor. "Her şeyden sorumlu lider" anlayışı ile, kendini adeta bilmekten münezzeh hissediyor. Başkanlar, başkanların başkanları ve en tepede duran lider gerekeni biliyor ya, okumaya ne hacet? Ülkücü gençliğin okumayla ilişkisiz olanları, adeta birer "Bekçi Murtaza".


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır