kapat
05.09.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

HINCAL ULUÇ


Florya'da mutlu saatler..

Mahmut Küçük'ü, Bab-ı Ali'nin dünyalar neşelisi foto muhabirini yukarlarda bir yerlere uğurlamak üzere Basınköy camisinde toplanmışız. Fatih Terim geldi... "İşte Fatih Terim farkı bu" dedi, Faik Çetiner kulağıma... Fatih Hoca koluma girdi... "Hele şöyle bir gel" diyerek. Cami avlusunda kenara çekildik. Etraftan meraklı bakışlar var.. Uzun zamandan beri elime geçen her yayın organında Galatasaray'a ve Terim'e yoğun eleştiriler yöneltiyorum ya..

"Kaç defa mesaj bıraktım, dönmedin" diye sitem etti hoca... "Kırgınım haberin ola.. Fulya da kırgın.."

Kusur hem de nasıl bende.. Bin defa haklı.. İnsanın basireti mi bağlanıyor, ne oluyor bilemem.. Araya bir de Paris girince..

"Hocam" dedim, "Paris'e gitmeden önce Florya'ya sana gelmek üzere yola çıktım.. 'Telefonları dönemedim diye bak kendim geldim' demek için. Yolda Florya'yı aradık ki, sen öğleden sonra idman olmadığı için çıkmışsın.. Kısmet olmadı yani.."

"O zaman hadi gel, bir kahve içelim şimdi" dedi..

Florya'ya giderim de Beyti'ye gitmem mi?.. Bizim muhteşem Beyti'ye.. Sabah'taki en güzel günlerimizdi, İkitelli'deki dünyada benzeri olmayan o harika binada geçirdiklerimiz... Ve de öğle olsun diye iple çekerdik. Beyti'nin hazırladığı öğle yemeklerinde dostlarla buluşmak, iki çift laf etmek, yemek ve kahve sohbetlerine dalmak için...

Beyti kapıda karşıladı. Sarılıştık... Öpüştük... Eski günleri yad ettik.. Biraz kırık.. Dinç Bey hapisten çıktıktan sonra "Geçmiş olsun" demek için gazeteye gelmiş iki kez. Kapıdan içeri bırakmamışlar. Sultanların, kralların dostu, her Sabah çalışanında hatrı olan Beyti Bey, ısrar etmemiş, sessiz sedasız dönmüş gitmiş...

Ben ondan çok üzüldüm.. Dünya dönüyor işte... Böyle dönüyor...

Ercan'la harika bir öğle yemeği yedikten sonra Florya'nın yolunu tuttuk...

Yıllar var, buraya gelmediğim, görmediğim...

Gözlerime inanamadım.. Gözlerime gerçekten inanamadım..

Florya'da dünyada benzerini en azından benim görmediğim bir spor kulübü tesisi var.. Fatih Hoca "Milan'ın evi bile böyle değil" dedi, beni gezdirirken.. Gülerek, şakalaşarak, sohbet ederek dolaşıyoruz.. Etraftaki kulüp çalışanları inanamıyor.. Fatih Hoca ve onu yoğun şekilde eleştiren Hıncal Uluç nasıl bu kadar dost olabiliyor diye..

Oysa doğru olan bu.. Şaşılmaması gereken bu.. Eleştireni düşman görmek, düşman ilan etmek, diyalogu kesmek, çağ dışı, uygarlık dışı, insanlık dışı şeyler..

Eleştirmek benim görevim. Eleştireceğim tabii.. İnsanları ikiye ayırıp, dostlarımı eleştirilmezler sınıfına sokarsam, yazdıklarımın, söylediklerimin kıymeti kalır mı?.

İşi yapan da eleştirilmeye hazır olacak. Hamama giren terler.. Fatih Hoca ile geçmişte tatsız bir deneyim yaşadık. İkimiz de dersimizi aldık.. Ayni yanlışları tekrarlamamız söz konusu olamaz. Ayrıca, ikimiz de karşılıklı birbirimize güvenmeyi öğrendik.. Dostluğu öğrendik..

Şimdi ben eleştiririm. Hoca da yanıt verme hakkını dilediği gibi kullanır. İster özelde, ister kamuoyu önünde tartışırız. O ayrı.. Ama dostluk, arkadaşlık ve güven ayrı..

Sergilediğimiz bu doğru, şaşkınlıkla karşılanıyor işte.. Çünkü Türkiye alışmamış. Eleştiren ve eleştirilen ille de kanlı bıçaklı olmalı..

Neyse..

Önce kendi ofisinde bana Galatasaray'ı, Galatasaray'ın geleceği hakkındaki düşünce ve planlarını anlattı. Sonra eleştirilerimi teker teker ele aldı..

Dinledim.. Dinledim.. Sorular sordum, tekrar dinledim..

Oraya gazeteci değil, dost olarak, dost ziyareti diye gittim. Bu yüzden orada geçen konuşmaları "Haber" diye kullanmayacağım..

Şunu özetle söylemek isterim..

Hoca verdiği tüm yanıtları ile beni ikna etti.. En aykırı eleştirilerime verdiği yanıtlar, akıl, mantık doluydu. Tatmin ediciydi. Güven vericiydi.

"Hocam biliyor musun ki, Fatih Terim adını hayatında olmadığı kadar riske ediyorsun. Taşın altına elini değil, bütün vücudunu koyuyorsun.. Üstelik ne maddi, ne manevi böyle bir risk almaya ihtiyacın var. Maddi varlığın seni sonuna dek beyler gibi yaşatır. Dünya futbol piyasasındaki adın da, yaşadığın sürece, seni gelinip fikri sorulacak bir otorite olarak zirvede tutar.." dedim..

"Biliyorum" dedi.

"O zaman bunca riski neden göze alıyorsun?." dedim..

"Galatasaraylı olduğum için" dedi..

"Peki onlar için nasıl bir riski göze aldığını Galatasaray camiası ve hele futbolcuların biliyor mu" dedim..

Baktı yüzüme.. Bir şey diyecekti, vazgeçti..

Galatasaray'ı eski günlere götürmek, genç ve yepyeni bir Galatasaray yaratmak için tüm kariyerini riske eden Fatih Terim'e içimde zerre şüphe kalmadan inandığımı söylemek isterim, özetle..

Galatasaray camiası, biraz sabırla beklesin.. Sabırla ve bugün gösterdiği desteği sürdürerek.

Demem bunlar değildi aslında.. Ben Florya'yı anlatacaktım.. Yahu bunca gazete, bunca televizyon var.. Niye bu Florya bir foto röportaj, bir haber, bir belgesel konusu olmaz?..

Türkiye dünya çapında bir güzellik, mükemmellik yaratmışsa, bu "Haber" değil midir?.

Florya bir cennet.. Kulüp tesisi olarak değil sadece.. Ağaçları, yeşilleri, çiçekleri ile bir cennet.. Florya için, İstanbul için bir nefes alma alanı.. Bir oksijen kaynağı.. Nasıl güzel bir çevre düzenlemesi var.. Belediye Galatasaray Kulübü'ne bir çevre ödülü vermeli, teşekkür etmeli..

A takımı tesisleri, akıllara seza.. Hadi o tamam.. Ya alt yapı.. Gençlere verilen değer.. Spor ve tedavi için olağanüstü bölümler yanında dinlenme tesisleri, kafeler, restoranlar, piknik alanları..

Fatih Hocamla bir pazar kahvaltısını bu bahçede yapmak için sözleştik..

Sonunda beni Galatasaray Dükkanı'na getirdi hocam.. Neler neler yapmışlar..

Onu aldım, bunu aldım, yığınla poşet doldurdum, yetmedi, bir de siparişler verdim, bana göresi o an orada olmadığı için.. Milyonlarla ödedik. Çıkarken hocama güldüm..

"Alavere, dalavere beni dükkana getirdin sonunda.. Bari sana hanut veriyorlar mı hocam" diye..

"Ne hanutu Hıncal" dedi.. "Ne hanutu.. Bu dükkana benim verdiğim paraları bilsen.."

Sonra gene bindik onun kullandığı golf arabasına ve daldık ağaçların arasındaki patikalara.. "İki bin ağaç diktim buraya" dedi, Fatih Hoca..

Galatasaray'ın geleceği, Florya'da aklınıza gelen her yolda yeşeriyor.. Fatih Terim sadece futbol takımına değil, herşeye sahipleniyor.

"Yiğit yattığı yerden belli olur" diyor.. "Burası ne kadar mükemmel olursa, o kadar mükemmel sporcular yetiştiririz.."

Her Galatasaraylı Florya'ya gitmeli.. Florya'yı yaşamalı.. Kulüp turlar düzenlemeli hatta..

Florya onlara moral, onlara coşku, onlara güven ve gurur olacaktır.

Bana olduğu gibi..

Bu müzik setini alın!. Mutlak alın..
Özellikle "Ben klasik müzik sevmem, anlamam" diyenlere.. Ve de tabii "Klasik müzik dinlemeye bir yerde başlamayı isteyenlere..

İşte kaçmaz bir fırsat..

Klasik müziğin en popüler, en kolay dinlenen, kulağa en hoş gelen 30 parçasından oluşan 140 dakikalık bir "Başlangıç" seti.. 3 CD'den oluşuyor..

Derhal en yakın plak satıcısına gidin.. Universal imzalı bu seti mutlaka alın.

Classics Forever!..

Dinlemeye başlayın. İddia ediyorum ilk dinleyişte, olmadı ikincide mutlak sevecek hatta tiryakisi olacaksınız.

Dinlediğiniz pek çok melodi size yabancı gelmeyecek üstelik.. "Aaa.. Bu klasik miymiş" diyeceksiniz..

Ziyafet Rodrigo'nun o artık ezber bilinen Aranjuez'i ile başlıyor..

Ravel'in Bolerosu.. Hani sekiz mezürlük notayı 15 dakika tekrar ettiği için zamanında "Müziksiz müzik" diye yerin dibine sokulan parça.. Burada trampete kulak verin. Üflenen trompet değil, izci davulu trampet.. 15 dakika sektirmeden ayni tempoyu bin kez tekrar vurmak gerçek marifet ister.. Daha ayrıntı.. Bu Derek, 10 filminde bu Bolero eşliğinde sevişiyordu işte..

Çaykovski'nin Kuğu Golü..

Beethoven'in romantikler şarkısı Fur Elise..

Brahms'ı, bu içinizi kaynatan 5 numaralı Macar Dansı ile mutlak seveceksiniz.

Wagner.. Hitler'in bestecisi.. Düğün Korosu müthiş.. Müthiş..

Mozart'ın Bir Küçük Gece Müziği olmazsa olmaz tabii..

Rossini'nin Sevil Berberi ile Opera'ya girebilirsiniz. Gene Beethoven ile sevgiliye sarılma.. Ay Işığı Sonatı. Artık kulağınız gelişmeye başladı.. Bach'a gelebiliriz. Bir Füg tabii.

Ve de Chopin'in, piyanonun ayrılmazları.. Noktürn..

Çaykovski'den bir adım daha.. Fındıkkıran..

..Ve işte dünyanın en güzel klasik parçalarından İlkbahar.. Vivaldi coşkusu ile..

Ardından Placido Domingo ve Kırı Te Kanawa ile Carmen.. Georg Solti yönetiyor. Londra Flarmoni de çalıyor.. Bakın nerelere geldik..

O zaman işte Herbert Von Karajan.. Orkestra şeflerinin tanrısı.. Viyana Flarmoni.. Strauss.. Güneşin Doğuşu..

..Ve.. Ve gene içlerinde Placido Domingo'nun olduğu solistler.. Viyana Opera Korosu ve Orkestrası.. Beethoven.. 9. Senfoni ve Schiller'in Şiiri.. Neşeye çağrı.. Dinlerken mırıldanmaya başlayacaksınız.

Artık iyice ilerledik.. Mendelssohn'un Biz Yaz Gecesi Rüyası (Düğün marşı) ve Handel'in Su Müziği'ni rahatça dinleyebiliriz.

Ve de gene Sir Georg Solti. Mozart 40!..

Ve benim için en güzel Mozart.. Çünkü benim müziğimi çalıyor.. Alla Turca..

Ve muhteşem bir final..

Handel.. Messiah Operasından Hallelujah Korosu..

Bu seti alın.. Bu hafta sonu dinleyin..

Ardından benim başıma gelen, sizin başınıza gelecektir. Doymak bilmeden alacak, durmadan alacaksınız.. Yüz plak, bin plaklık bir diskonuz olacak ve bakıp bakıp düşüneceksiniz..

"Bunların hepsini dinlemeye ömrüm yeter mi?.."

Vietrak!..
Bağdat'ın bombalandığı günlerde kullanmıştım bu deyimi.. Vietrak..

Vietnam ile Irak sözcüklerinden oluşturarak..

"Amerika yeni bir Vietnam bataklığına giriyor" demek için..

Irak ordusu tek kurşun atmadan sırra kadem basıp, Amerikan askerleri pikniğe gider gibi Bağdat'a girince, bazı meslekdaşlar manalı manalı bakmışlardı bana..

Bir de bugünkü tabloya bakın..

Irak, Amerika'ya karşı nerdeyse Viet Kong baskınları sürdürüyor.. Bombalar, suikast tüfekleri ile uzaktan avlamalar..

Savaş bittiğinden bu yana Amerikan kayıpları yüze yaklaştı.. Duracağına dair işaret yok. Tersine, gelişmeler durumun giderek kötüleşeceğini gösteriyor.

Bugüne dek Irak Şiileri Amerika'ya yakın duruyordu. Ama liderlerinin öldürülmesinden sonra baktık, Şia'da da korkunç bir Amerikan düşmanlığı başlamış. Bunun sonunun nereye varacağını tahmin etmek zor değil..

Şimdi Amerika Irak batağına böylesine gömülürken, Amerikan askerinin yanına/yerine Türk askerini koymadan önce iyi, çok iyi düşünmek gerek..

Irak çağırır.. Başka.. Birleşmiş Milletler Barış Gücü içinde yer alırız.. Tamam..

Ama bataktan kurtulmak için çırpınan Amerika, kendi askerini çekip yerine Türk askerini koymak, yani ateşe bizi sürmek niyetinde ise..

Irak'ın bir bölümünden Amerikan askeri çekildi, yerine Polonyalılar geldi ya.. Onun gibi..

İyi düşünmek gerek.. Niye çekiliyor Amerika?.. Niye başka ülke askerlerini sürüyor ileriye.. Sürmek istiyor?.

BİZİM DUVAR
Bakanlık Kayıt anında öğrenci velilerinden para alınmayacaktır.

Okul İdareleri Müşteri Velinimetimizdir.

TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan

Genç ve güzel kadını kocası kayak yapması için yalnız başına "Kış tatili'ne göndermiş.. Kadın orada yakışıklı bir delikanlıyla tanışmış. Hem kaymışlar ve geceler boyu sevişmişler.. 2-3 gün sonra güzel kadın delikanlının adını sormuş,"Tümer.."demiş Çocuk.."Onu biliyorum.. Soyadın..?"

"Söylemek istemiyorum.. Gülersin!"demiş delikanlı.. Fıstık gülmeyeceğine söz verince,"Tazekar.."demiş delikanlı,"Tümer Tazekar.."

Kadın başlamış gülmeğe.. Delikanlı kızınca "Vallahi soyadına gülmüyorum!" demiş,"Kocam beni buraya gönderirken 'İyi tatiller' ve 'Karıcığım senin için her sabah en az onbeş santim 'Taze Kar' diliyorum dedi de..!"

SEVDİĞİM LAFLAR
İnsan sudan hafif, havadan ağır bir varlıktır ama yine de gariplik olsun diye hem batar hem de uçar.

Frank Lloyd Wright (Teşekkürler Gürsel)


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Destek Paketi
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır