kapat
07.08.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

SOLİ ÖZEL


Yeni zemin

Son bir yılda yaşanan yasal değişikliklerle Türkiye siyaseten pek de alışık olmadığı bir zemine çıktı. AB uyum yasaları bağlamında gerçekleşen değişiklikler gerçekten devrim niteliğindeydi. Özgürlükçü kuram ve pratikle arası pek iyi olmamış ve hala da olmayan ülke, liberal demokrat bir çizgiye doğru kayma iradesini gösterdi. Şimdi bunun gerektirdiği davranışlara uyum sağlama sınavından geçecek.

Geçirilen uyum paketleri sonucunda ülkenin yerleşik iktidar dengelerini kökten değiştirecek bir yapılanmanın çerçevesi ortaya çıktı. Bu değişikliğin yerleşik davranış kalıplarına ne kadar sürede ve ne ölçüde yansıyacağı ise gündemdeki baş soru.

Türkiye'de bu değişimden hoşnut olmayanların varlığı biliniyor. Hatta bazı yayın organlarına, buralarda yazılanlara bakıldığında bu değişikliklerden nefret eden güçlü bir güruhun varlığı ortaya çıkıyor. Bunlar söylediklerinin meşruiyetini sürekli olarak Silahlı Kuvvetler'e dayamak ihtiyacı içindeler. Demokrasinin en ilkel tanımındaki kadar bile toplumsal katılıma açık değiller. Gerçi ülkenin siyaseten geçirdiği bu dönüşümün bu çevreyi neden rahatsız ettiği de pek anlaşılamıyor. Temcit pilavı gibi sürekli aynı sloganlaşmış itiraz ve şikayetler dışında söylenen yeni bir söz yok. Dahası bu çevrenin dile getirdiği kaygılar kendi siyasi konumlarının bazı iddialarıyla çelişiyor.

Atatürkçü olma iddiası
Cumhuriyet aşığı olduğunu söyleyenler Cumhuriyet'in 80 yılda yeterince benimsenmediğini, kurduğu düzenin halkça reddedileceğinden kuşkulandıklarını söylüyorlar aslında. Halkın aldatılacağından emin oldukları için 21. yüzyılda dahi ancak sopa zoruyla laik düzenin korunabileceğine iman ediyorlar. Akılcılıktan dem vururken aslında en kör ve batıl inanç kategorileriyle duruşlarını savunuyorlar.

Atatürkçü olma iddiasını taşırken Batı ile entegrasyona karşı çıkmanın çelişkisi ise herhalde gözlerinden kaçıyor. Halbuki Cumhuriyet, Batı karşısında kendine güvenen bir ulus ve devlet yaratma iddiasıyla ortaya çıkmış bir projeydi. Bunun savunucuları olma iddiasındakiler ise her şeyden korkuyorlar. Korkularını sürekli yaymaya çalışıyorlar. Ama en önemlisi tembeller. Demokratik iktidar için gereken zihinsel ve siyasi çabayı göstermektense darbe istiyorlar. Gerçekleştirilen reformlara bir başka nedenle de soğuk yaklaşanlar var. Bunlar erken buldukları hızlı demokratikleşmenin, ekonomik gelişmeye ve siyasi istikrara zarar vereceğini savunuyorlar. AB hedefinin bugün toplumu bir arada tutmayı kolaylaştıran en önemli ögelerden birisi olduğunu görmüyorlar.

Kafa berraklığı var mı?
21. yüzyılda Asya deneyinde söz konusu olmayan koşulların gündemde olduğunu görmezden geliyorlar. Ekonomik büyümenin sağlanması ve yatırım çekilmesi için şeffaflığın, hukuk düzeninin piyasaya dost olmasının önemini belki de kavrayamıyorlar.

Bu düzenlemeler her şeye rağmen yalnızca bir ilk adım sayılmalıdır. Türkiye'nin önündeki süreç risksiz değildir. Çeşitli siyasi aktörler (İslamcılar, Kürt milliyetçileri, Türk milliyetçileri) özgürlük ortamını, ortalığı germek için de kullanabilirler. Ama bu riski göze alarak ilerlendikçe korkular ve kısıtlar da aşılacaktır.

Yeni geldiği ve alışık olmadığı bu noktada Türkiye'ye bir vizyon şarttır. Ülke ne olduğunu, ne yapmak istediğini, nereye doğru gideceğini berraklaştırmak zorundadır. Irak'a asker göndermekten, laikliği demokratik yapı içinde nasıl yeniden yapılandıracağına kadar her sorunun halli bunu gerektirmektedir.

Hükümetin kendisi bunu gerçekleştirebilecek kafa berraklığına sahip midir? Onu da zaman gösterecektir.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır