kapat
22.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMÄ°


TÃœRKÄ°YE
DÃœNYA
POLÄ°TÄ°KA
SPOR
MEDYA
SERÄ° Ä°LANLAR
METEO
TRAFÄ°K
ÅžANS&OYUN
ACÄ°L TEL


ESRA CEYHAN


Vay başıma evde (!) gelenler

"Evim evim güzel evim"i geçtiğimiz perşembe günü "evim evim yaktın beni" şeklinde söylemek zorunda kaldım. Merak edenlere nasıl olduğunu hemen anlatırım tabii... Yayında kullanacağım kostümüm, ayakkabısıyla, takısıyla hazır, yayından sonra Türk Böbrek Vakfı'nın ödül töreninde giyeceğim uzun elbisem de hazır...

Eh, her şey tamam rahat rahat yola koyulayım bari. Tam kapıdan çıkacağım, kafamda bir şimşek çaktı "O uzun elbisenin altına hangi ayakkabıyı giyeceksin, hiç düşündün mü?" dedim kendime... Ve düşünmemiş, dahası bunun farkına bile o ana kadar varmamış olduğum kafama dank etti. Hadi, evin içinde koştur dur, o bantları tamamen taşlı en yüksek topuklusundan ayakkabıları bulmak için... Övünmek gibi olmasın, ne kadar düzenli olduğumdan bahsetmiştim sizlere. Şıp diye buldum ayakkabı kutusunu tam koltuğumun altına alır, evden uçar ayak çıkarım derken, kolumu kaldırmamla dirseğim bakın dirseklerinize, dikkatli bakın, vücudunuzda acının alasını size yaşatmaya en aday bölgelerden biriyle tanışın- duvarla bütünleşmez mi?

O anda, "her yer karanlık"... Yıldızlar gözümün önünde uçuştu, aynı anda mideme en sıkısından, okkalı bir yumruk yemiş gibi hissettim... Acının bini bir para... Bayılmadığıma hayret... Bu kadar yıldır hastalıktan, tedaviden konuşmanın, doktor eşi olmanın faydalarını derhal gördüm. Hemen dirseğime bir naylon torbanın içine koyduğum buzları bastırdım, evden öyle çıktım.

İnanır mısınız bilmem ama, yol boyu can acısından gözümden yaş geldi. Neyse atv'ye vardım da, sağolsun doktorumuz merhem ve ağrı kesicileriyle müdahale etti, bir de sardı dirseğimi, iyi geldi. "Kırık yok, buz koymak da doğru olmuş" dedi, biraz daha içim ferahladı... Yayında fiyakam bozuldu mu bozuldu, sol koldaki bandajdan dolayı havalar bin beşyüzden bine kadar indi mi indi, ama ne yapalım, oldu bir kere...

****

Bunlar olduktan sonra "oh be yorgun günün sonu bir rahat nefes alayım" diye girdiğimiz evlerimizde bizi bekleyen gizli tehlikeleri düşünmeye başladım.

Neredeyse ayna gibi parlayan cilalı zeminler ve onların üzerine özenle seçilip konan minik halılar ya da kilimler hızlı hareket edip üstlerine bastığımız anda birer uçan halıya dönüşebilir. Hızlı ve kısa bir tur, sonrasında nerenize denk gelir bilmem daha da hızlı yere çakılış...

Islak banyo zeminleri de, rehavetle etrafınıza bakınırken, dikkatsiz bir anınızda sizi karşılamaya hazır bekliyor. Peki ya sımsıcak havası güzel kokularıyla evin en sırdaş mekanı mutfaklar.. Onlara ne demeli... Önce hayli dikkat demeli... Mesela ocaktaki tavaların tencerelerin sapları mutlaka tezgaha doğru durmalı, tezgah dışına uzanmamalı düşünsenize eliniz kolunuz takıldı, o zaman ne olacak gözünüzde canlandırmak bile iç bayıltıcı, değil mi.

Canlandırmayın öyleyse ama tedbiri de elden bırakmayın! Belinizde ve sırtınızda problem yaşamamak ve "bir şey olmaz" diyerek çıktığınız tıngırdak taburelerden düşüp kırık çıkıkla uğraşmamak için sağlam bir merdiveniniz olmalı.. Tavsiyem hani şu hem sandalye hem merdiven olanları tercih etmeniz. Ayrıca yere düşürdüklerinizi, 'hemen alırım' can çabukluğuyla toplamaya kalkmayın belden değil, dizlerden eğilin. Siz de başınıza gelen ev kazalarını ve aklın sınırlarını zorlayarak düşündüğünüz olası durumları bana yazın. Yazın ki daha uyanık olalım.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, Bilgin Elektronik Yayıncılık ve İletişim A.Ş. - Tüm hakları saklıdır