|
 |
|
NECATÄ° DOÄžRU
Temizlenmeye gazetecilikten başlanmalı!
Bugün pazar, bir samimiyet yazısı yani bir "biz bize hesaplaşma makalesi" yazayım. Fakat bencilce olmasın. Bu köşeler bizim değil, okurundur. Sadece bizden söz etmesin.
Gazeteci geyiği olmasın.
Sizin duygularınızı da kucaklasın.
Bana geçen hafta gelen okur mektupları içinde ikisinden söz ederek giriş yapayım. Felsefe ve sosyoloji eğitimi almış Kemal Öncü; büyük filozof ve siyaset kuramcısı Thomas Hobbes'un "Toplum Sözleşmesi" üzerine yazdıklarına gönderme yapmış. Sözü bugün Türkiye'de yaşanmakta olan "Zavallı Gazeteciliğe" getirmiş.
Şunları yazmış
****
"Aport dendiği anda patronu için iş bağlayan, gerektiğinde telefonda bakan fırçalayıp, gerektiğinde rakı-balık arası bürokrat yağlayan bizim medya tayfasını görmediğinden olacak, "İnsan insanın kurdudur" demiş Bay Thomas Hobbes...
Eğer ki mezarından doğrulabilip de okuyabilseydi bizim dört köşe gazetecileri, ağzını bırakır da medyasıyla gülerdi.
Ve de düzeltmek için o ünlü yargısını; "insan insanın kurt köpeğidir" derdi.
Okumuş, yazmış...
Az konuşmuş, çok dinlemiş...
İyi eğitimli... Yaşı 50'yi geçmiş...
Felsefe öğretmenliğinden emekli bir okur gazeteciyi işte böyle görüyor. "Canım bütün okurlar Kemal Öncü gibi görmüyor" ki diye züğürt tesellisi çıkartabilirsiniz. Ama lise öğretmeni Kemal Öncü böyle görüyor.
Haksız mı?
****
Sözünü edeceğim ikinci mektup ise 53 yıldır gazetecilik yapan bir meslek büyüğünden geliyor. O, ülkemizde günlük tirajı ilk kez 1 milyonu geçen gazetenin de Genel Yayın Müdürlüğü'nü yapmıştı. Necati Zincirkıran, "Zavallı Gazetecilik başlıklı makaleni dikkatle okudum" diye başladığı uzun mektubunda şöyle yazmış
"Bağımsız olmayan yazılı, görüntülü basın yani medya, halka değil sadece bağımlı olduğu holdinge, bankaya hizmet eder. Bu tür basının genel yayın müdürleri, başyazarları ve köşe yazarları tetikçilik yapmak zorunda kalır. Türk basınının bugünkü durumu aynen böyledir. Yarım asırı devirmiş çok kıdemli bir gazeteci olarak soruyorum Neden ve niçin bu hallere düştük? İçinde bulunduğumuz durumun ciddi biçimde sorgulanması gerekir. Gazeteciyim demeye gerçekten utanıyorum..."
İyi bir gazeteci... Başarılı olmuş...
Mesleğinin üst basamağına çıkmış, "utanıyorum" diyor.
Necati Zincirkıran haksız mı?
****
Nasıl düştük bu duruma? Bir günde mi düştük? Gazeteciliğin; "banka gücü, basın gücü, parti gücünü" tek patronun altında toplamasına göz yumarak başyazar, genel yayın yönetmeni, köşe yazarı, servis şefi, muhabir olmayı başarı zannettik.
Başarı geldi. Saygınlığı yok.
Cem Uzan'ın bankası var, televizyonu var, gazetesi var, holdingi var, partisi var. Bugün Uzanlar'ın içine düştüğü durumu tarafsız hiçbir gazeteci savunamıyor. Aydın Doğan'ın bankası var, gazetesi var, televizyonları var, holdingi var, parti başkanlarını, başbakanları köşkünde ağırlıyor. Mehmet Emin Karamehmet'in bankası vardı, şimdi yok. Televizyonu var, gazetesi var, holdingi var. Karamehmet, bankası zora girince Tayyip Erdoğan'ın başbakan olacağını önceden hissetti, helikopterle Bilecik'te onu ziyaret etti. Dinç Bilgin'in gazetesi, televizyonu bankası vardı. Gazetesi ve televizyonu onu kurtaramadı, bankasına el konuldu. Turgay Ciner'in bankası yok ama madencilik şirketi, elektrik üretim şirketi de var.
****
Bu yapıyla basın "Türkiye'nin temizlenmesine" öncülük edemez. Temizlenmeye basından başlamalı Gazeteciler sadece gazetecilik yapmalı. Bankacılar sadece bankacılık. Madenciler sadece madencilik. Holdingciler sadece holdingcilik. Bizler önce; "medya gücünü, banka gücünü, holding gücünü, parti gücünü tek elde toplayan bu yapının" ortadan kaldırılması için kampanya başlatmalıyız.
Haksız mıyım?
Mesajlarınız için:
ndogru@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|
