kapat
22.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMÄ°


TÃœRKÄ°YE
DÃœNYA
POLÄ°TÄ°KA
SPOR
MEDYA
SERÄ° Ä°LANLAR
METEO
TRAFÄ°K
ÅžANS&OYUN
ACÄ°L TEL


HINCAL ULUÇ


Hayatın dünya güzeli ayrıntıları..

Gecenin bir vakti, divanımda uzanmış gazetelerimi okuyorum.. Kapı çaldı..

"Hayırdır inşallah.." Benim bu saatte kapım çalmaz.. Arkadaşlarım telefon etmeden gelmezler..

Açtım.. Hiç tanımadığım bir genç kız..

"Hıncal Bey tirbüşonunuz var mı acaba?.." diye soruyor..

Nasıl şaşırdım tahmin edemezsiniz..

Var ama, nerde bilmem.. Hiç şişe açmadım ki evde..

Olabileceği yerlere baktım.. Yok.. Yok.. Sonra bir garip alet buldum..

Götürdüm.. "Bu var, ama nasıl açar vallahi bilmem" diye..

Aldı tam karşı kapıya koştu..

Kapı komşum yıllardır ve tanımıyorum..

Salona döndüm..

"Ne hale geldik biz yahu" dedim.. "Ne hale geldik biz.."

Komşu tirbüşon istiyor diye şaşıyorum.. Oysa tüm çocukluğum komşulardan bir şey istemek ve bir şey isteyen komşulara yardımcı olmakla geçti benim..

"Annem bir fincan kahve istedi.."

Misafir aniden bastırmış.. O zaman telefonun cebi değil, kendisi yok.. Ya "Bir maniniz yoksa.." diye sabahtan haber salınır, ya da böyle aniden çıkıp gelinirdi. Ev hali.. Kahve yok.. Misafir kahvesiz ağırlanır mı?.. Hadi eline boş bir fincan alıp komşuya..

"Ekmeğiniz var mı, iki dilim.. Birazcık buz alabilir miyim?.."

Aklınıza ne gelirse..

Bu ülkede en büyük sivil toplum örgütü idi, komşuluk.. Maddi, manevi güvence.. Moral.. Destek..

"Ev alma komÅŸu al.."

Birden içimi nasıl bir sıcaklık sardı..

Komşum geldi, benden tirbüşon istedi.. Ne güzel şey bu yahu.. Harika..

Az sonra kapım gene çaldı.. Üzerindeki tişörtü baştan aşağı fışkıran şarapla sırılsıklam leke, ayni genç kız..

"Şişeyi bu garip aletle açtım, ama pek başarılı olduğum söylenemez.."

Oysa neleri başardığını bir bilse..

****

Tekirdağ'da Çayhane adlı kafede Tuncay'dan almıştım adresi..

"Hıncal ağbi Mısır Çarşısı'nın orda.. Ne ararsan bulunur.. Özellikle kahve üzerine" dedi..

Perşembe öğlen, Orhan'la Güven'de yemek yiyoruz. Güven Kaçamak'ı bir kahve cenneti yapma kararı almış. Sıcak, soğuk her çeşit kahve satacak.. İşim de yok, öğleden sonra..

"Yürüyün" dedim.. Gidiyoruz.

Eminönü meydanından geçmek istedim.. O Dünya harikası meydanın içine ettik.. En kaba deyişi ile, hani o "s" ile başlayan eylemi yapıp, içine ettik. Ne zaman geçsem içim kan ağlar.. Arkaya geçtik.. Panayır yeri.. Dükkanlar, tezgahlar.. Tıklım tıklım. İnsan zor yürüyor.. Kendimizi birden Hasırcılar Caddesi'nin girişinde bulduk.. Aradığım dükkan orada.. Dünyalar tembeli Güven cebinden adres kağıdını çıkarıp numaraya bakacağına, orada ortada kuru yemiş satan bir delikanlıya soruyor.. "Nüans" nerde.. Çocuğun tipine baksan "O da ne demek" diyecek.. Delikanlı, ilerde sağda" diyor.. İlerlemeye başlıyoruz..Yolumuzu kesenler, sarılanlar.. İlle de dükkanlarına çağıranlar.. Yok canım, mal satmak için değil.. İlle bir şey ikram edecekler.. Öyle sıcak ki yaklaşımları.. "Teşekkür" derken utanıyorum.. Bu sıcaklık, bu yakınlık hala benim ülkemde var.. Bunların hiçbiri para kırmıyor.. Hiçbiri zengin değil.. Ama gönülleri böyle insanımın.. Bunlar hala büyük şehir tüccarı olmamışlar.. Bunlar benim kasaba esnafım..

Ne yıllar var, buralara gelmediğim, girmediğim.. Neler kaybetmişim.. İnsanlık hem de nasıl sımsıcak yaşıyor..

Sonunda Nüans'ı bulduk.. Gerçekten her şey var içinde.. Akla seza mutfak eşyaları.. Kahve avadanlık, aksesuarları.. Sahibi Nejat Eryelkovan.. İlk defa karşılaştık.. Üç dakika sonra bizi gören, Nejat, Güven, ben ve Orhan'ı çocukluk arkadaşı sanır.. Öyle sıcak.. Öyle neşeli, keyifli.. Gelen müşteriye "Yok" dememeyi ilke edinmiş.. Kendisinde yoksa, bulacağı yeri tarif ediyor.. "Şu ara sokaktan gir.. İlk hana dal.. İkinci kata çık.. Orda falanca.. Aradığın orda.."

Harika Türk kahveleri içtik.. Güven yığınla eşya aldı.. Ben yıllardır aradığım ceviz kıracaklarını buldum ve derken "Harika" diye haykırdım..

Ortadan ikiye katlanan tava.. Omlet tavası.. 1970'lerde Amerika'da bulmuş almıştım. Yumurtayı iki yana koyuyorsunuz, altı kızarınca, bir tarafı öbürünün üzerine çeviriyorsunuz. Alın size içi sulu, ama altı üstü kızarmış harika omlet..

Yıllar önce taşınmalardan birinde kayboldu. İngiltere, Fransa, Almanya, her gittiğim yerde aradım, bulamadım. O günden beri de kendime omlet yapmadım.. O kadar önemli..

Baktım.. O tava da orda öylece duruyor.. Bir bana.. Bir de Orhan'a hediye ettim. O da mutfağı sever ya..

İki saat kalmışız o rengarenk dükkanda..

Öpüşüp kucaklaşarak, ama "Mutlak gene geleceğiz" sözü vererek çıktık dükkandan.. Hasırcılar Caddesi'nin başına geldik.. Bir el omzuma dokundu..

"Aradığınız yeri buldunuz mu?.."

Şimdi söyleyin, bunun eğitimi var mı?.. Bunun fiyatı var mı?..

Yol tarif ediyor.. Dönüşte soruyor..

"Buldunuz mu?.."

Bulmaz olur muyum benim canım kardeşim.. Bulmaz olur muyum?..

Hayatı buldum.. İnsanlığı buldum.. İnsanımı buldum.. Mutluluğu, keyfi buldum..

****

Arkadaşları Zeytinburnu'nda bulmuşlar yavru kediyi.. Nehir aldı bana getirdi.. "Sizin bahçede yığınla kedi varmış. Bu da aralarına karışsın" diye.. Karışmadı.. Adını Zeytin koyduk.. Bebek olduğu için evin içine girme ayrıcalığına da sahip oldu. Evin kedisi oldu. Fena halde alıştım tabii.. Derken kayboldu.. Günlerce aradık. Yok.. Yok.. Yok..

"Kayboldu" dedik.. Bir arabanın altında kaldı dememek için.. Fena halde üzüldük..

Bir gün Mehmet "Hıncal Bey Zeytin'i buldum" demez mi?..

Tam da doğum günümdü.. Zeytin, kimse alınmasın en güzel hediye oldu..

Bizim bahçe kedi cenneti ya.. Zeytin'in yaz başında hamile olduğunu farkettik..

Günler geçiyor.. Biz de bekliyoruz..

Nehir, bir doğum günü partisi düzenlemiş.. Televizyon program ve dizilerinde tanıdığı dostlarını, İzmirli arkadaşlarını çağırmış.. Ali Kestaneci'ye yüklemiş Ertekin ocak başı işini.. Pastayı da Dolce'ye yaptırmış.. Fevkalade lezzetli, çok şirin bir gece yaşadık.. Gençleri bırakıp eve dönme vakti geldi, 12'yi az geçe..

Geldim ve bahçede Zeytin'i gördüm.. Salıncağın üzerinde doğurmuş.. Üç tane..

Nehir'i aradım hemen.. Telefonda müziğin sesi yüksek.. Bağırmak zorunda kaldım..

"Nehir.. Zeytin'den sana da doğum günü hediyesi geldi.. Üç Zeytincik!.."

****

Hayat ne güzel.. Hayatı güzel yapan ayrıntıları görebilmek, hissedebilmek ve yaşayabilmek ne güzel!..

Tecelli'den Abuzittin'e Mektuplar
AbuzittinciÄŸim,

Geçengün yolda yürürken ayağımdaki sandaletin bağı koptu. Şanslıymışım, hemen ilerde mağazaların arasında sıkışmış ufacık bi ayakkabı tamircisi.. "Şunu dikebilir misiniz?" dedim. İki dakikada dikti. Olay Marmaris'te geçiyor."Kaç lira?" diye sordum. "Bi şey istemez!" dedi. Allah Allah.. Ben Marmaris diye başka bi yere mi geldim? Üsteledim "Olmaz, emek verdin!"

"Emek filan vermedim" dedi tamirci.. Bi baÅŸka sefere..

"Demek hala böyle insanlar kalmış.. Bunları toplayıp müzelere mi yerleştirmeli acaba? Asarı atika gibi bi şey! Parayı tezgaha bırakıp adeta kaçtım.

Az ötede bi baharatçı dükkanı vardı. Arkadaşım keten tohumu istemişti. "Ne kadar bunun kilosu" dedim. "68 milyon" dedi baharatçı. Demek bu keten tohumu denen meret altın gibi bi şey.. İyi de bizim Kamil'in keten tohumuna verecek 68 milyonu yoktur ki..

Cepten aradım. "Oğlum bunun kilosu 68 milyonmuş!"

"Dalga mı geçiyorsun" dedi Kamil.. Bu Ankara'da olsa olsa 6 milyon!"

Baharatçı, Kamil'in dediğine inanmadı.. "Bunun bize gelişi zaten 18 milyon" dedi. Varsın o Kamil'e inanmasın ben Marmaris'te olduğuma inandım. İki dakika önceki ayakkabıcı mutlaka bi seraptı.

Marmaris bu günlerde yüzde 40-50 dolu.. Esnaf eğer baharatçı kafasıyla giderse sanmıyorum ki parlak bi sezon olsun..

Zaten gözümle gördüğüm, her yıl Marmaris'e biraz daha az ve kalitesiz turistin geldiği. Burada 3 ayrı fiyat uygulaması var.. Marmarisliye ayrı.. Marmaris dışından gelen Türke ayrı, yani biraz daha insaflı, (baharatçı hariç) yabancı turiste, ya Allah ne kadar kazıklayabilirsen.. Adamlar da aptal değil ki kazığı yiyen ertesi yıl yok.

Bi Alman anlattı..

"Tansaş'ta 5 milyona satılan şarap lokantada 50 milyon" muş!. Evet 50 milyon lira Alman için para değil ama adam enayi yerine konmasına içerliyor kardeşim.. Haklı da.. Hani sunulan hizmetin özelliği olsa eyvallah.. Düz ayak lokantada, 5 milyonluk şarap 50 milyon!

Bi Hollandalı aile de adam başı 17 milyona anlaşıp hamama gitmiş. Çıkışta hamamcı"17'şer milyon daha vereceksiniz" demiş.

"Niye?" demiş Hollandalı..

"Size özel masaj yaptık!" Hıncal Uluç'unki gibi masajı yapanlar Bali'li kızlar olsa Hollandalı belki parayı verecek de bunlar Bali'li kızlar değil Bala'lı tellaklar..

Ödersin ödemezsin, iş karakolda bitmiş! Buralarda bi belediye yok mu, bi ticaret odası yok mu esnaf birlikleri yok mu? Marmaris'te turizmin, turistin halini görmüyorlar mı, bu ne başıboşluk Abuzittinciğim?

Diyeceksin ki "Bi tek Marmaris mi?" Sen de haklısın.

Münasip yerlerinden öperim kardeşim.

Güneş.

Pazar NeÅŸesi
Bu pazar neşemiz gene Yıldırım Tuna'dan

Yaşlı adam TV seyrederken bağırmaya başlamış..

"Martha..! Çabuk gel..! Çabuuuk! TV'de gündüz vakti gösterdikleri şeye bak! Herkesin çocukları evde.. Ayıp yahu.."

Karısı ağır ağır içeri girip şöyle bir TV'ye bakıp söylenmiş..

"Gözlüklerini tak, seni bunak ihtiyar! Fidel Castro muz yiyor!"

Sibel'in Dönüşü!..
İki yıldır süren sessizliğini nihayet bozdu Sibel Tüzün.. yeni şarkıları da rock değil.. Pop..

Yeni Sibel'i yepyeni şarkıları ile ilk kez bugün Tele Pazar konuk ediyor. Gurup Yorumsuz da müzik konuklarımızdan..

Uğurkan Erez son yılların en başarılı firmalarından Koton'un yaz koleksiyonunu sunuyor.

Yayın saatimiz içine düşerse Süreyya Ayhan'ın koşusunu canlı veriyoruz.

Sürpriz.. Minik balerinlerimiz.. Filiz Coşkuner Bale Okulundan.. Bir de Aikido canlı gösterimiz var.. Daha da neler neler var.. 15.30'dan itibaren, canlı..

SEVDİĞİM LAFLAR
"Sevgisiz bir dünya içinde hiç umut yoktur."

Chung Fung Teng

BÄ°ZÄ°M DUVAR
15-19 yaş arasındaki gençlerle yapılan anket, en çok XXL prezervatiflerin tercih edildiğini gösteriyor Daha benim yaşım kaç boyum kaç XXL.

(Ãœnal Turgut)


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, Bilgin Elektronik Yayıncılık ve İletişim A.Ş. - Tüm hakları saklıdır