kapat
17.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMÄ°


TÃœRKÄ°YE
DÃœNYA
POLÄ°TÄ°KA
SPOR
MEDYA
SERÄ° Ä°LANLAR
METEO
TRAFÄ°K
ÅžANS&OYUN
ACÄ°L TEL


EMRE AKÖZ


Tüh! Asmalı Konak bitti...

Her ne kadar bana düşen; ekranının ortasından bir parmak kalınlığında, yatay, tuhaf bir çizgi geçeni olsa da evinde iki TV olan bir erkek olarak mutsuzum Asmalı Konak dizisi bitti.

Ben de önceleri, dur şuna bir takılayım, dedim. Saatini kollayıp sigara ve kola yığınağı yayıp ekranın başına geçtim. Ama her saferinde, tam uzaktan kumandayı elime alıyordum ki... "Şu aleti bana versene" komutuyla kasılıp kaldım. O anda kendimi hükümet sanma lüksüne sahiptim ama besbelli iktidar bende değildi.

Empati ve sempati kurmak amacıyla kimin kim olduğunu öğrenmeye çalıştım "Dicle konağın nesi oluyor yani?" Terslendim "Üfff... Bana da kola koysana; buz istemem."

Dizideki sebep-sonuç ilişkilerini kavramaya çalıştım "Bahar niye böyle nörotik çığlıklar atıyor?" Yine terslendim "Sen anlamazsın!.. Zaten çok sigara içiyorsun."

Başka çabalarım da oldu Diziye entelektüel açıdan bakmaya kalkıştım. Püskürtüldüm. Seymen'i savunayım dedim. İşe yaramadı. Mantıki hatalar buldum. Fırçayı yedim.

Ben anlayışsız, hissiz, kaba bir adamdım.

Ne yapacağımı düşünürken birden ampul yandı. Aniden hatırladım Çince'de 'kriz' ve 'fırsat' aynı kelimeydi. Krizi fırsata dönüştürebilirdim. Harekete geçtim.

Artık Asmalı Konak sayesinde pazartesi geceleri benim oluyordu. İster, dediğim gibi kötü de gösterse, öteki TV'den kendi programını seyret Süper aksiyon filmleri, haftanın golleri, şempanzeli belgeseller... İster yatağa yayılıp sessiz sakin kitap oku (Hasan Cemal'in 'Kürtler' adlı tuğlasını, onca iş arasında nasıl bitirdim sanıyorsunuz?)... İster internette sörf yap (muzır siteler buna dahildir; ha ha ha!..)

Üstelik bu harika dakikalar dizinin süresiyle de kısıtlı değildi. Meral Okay'ın ellerine sağlık, her bölümü öyle bir muamma ile bitiriyordu ki Zevcenur hanım ekranın başından adeta iki tokat yemiş vaziyette kalkıyordu. Benimle uğraşacak ne arzusu kalıyordu, ne de dermanı. Böylece pazartesi gecesi etkinliklerim kesintisiz sürüyordu.

Ama dün geceki sondu. Her mutluluk gibi bu da bitti.

Kimi, niye, nasıl örnek alırız?
Sprite reklamını izliyor musunuz? Senaryoya göre Hidayet Türkoğlu'nun mahalle ve okul arkadaşlardı, berberi, öğretmeni ona nasıl akıl verdiklerini anlatıyor. Kimi 'takıl bize hayatını yaşa' demiş, 'kimi aklın havada olmasın' diye öğüt vermiş... Ama ünlü basketbolcumuz onlara kulak asmamış 'içindeki sesi' dinlemiş; falan filan...

Moda üzerine çalışan, islami kesimden, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu geçenlerde ilginç bir şey söyledi "Varoşlardaki tezgahtar kızlar, üniversiteli türbanlılara özenerek türban takıyor."

Fransız düşünür Sartre'ın İkinci Dünya Savaşı'nda geçen ünlü bir öyküsü vardır. Fransa, Alman işgali altındadır. Bir genç karar verememektedir Direniş güçlerine mi katılsın, yoksa Almanya ile işbirliği yapan 'resmi' hükümeti mi desteklesin? Köydeki papaz hükümetten yanadır, öğretmen ise direnişçilerden... Kahramanımız öğretmene gidip sorar 'Sizce ne yapmalıyım?' Öğretmenin cevabı çok önemlidir 'Bana gelmen zaten önceden karar vermiş olduğunu gösteriyor.'

Peki siz hiç düşündünüz mü? Kimin sözünü dinleriz; kimi, niye, nasıl örnek alırız?

Birinin sözünü dinleyerek, davranışlarını taklit ederek oluşan 'örnek alma' mekanizması sanıldığından daha karmaşıktır. Böyle olduğu için de "Türk gençliğine kötü (ya da iyi) örnek oluyor" sözü beni çok güldürür.

Ama ideolojiler böyledir işte... Genelleme yaparlar. Kendilerini bütünün yerine koyarlar. Mesela ülkücüler 'Türk milleti' adına, solcular ise 'Türkiye halkları' adına protesto yaparlar. Halbuki ne millet tek parçadan olur, ne de halkların ortak bir çıkarı vardır.

Aynı şekilde gençlik de tek parçadan oluşmaz. Zengini, fakiri, orta hallisi vardır. Kimi varoşlarda yaşar, kimi Boğaz'da. Kiminin bisikleti dahi yoktur, kimi cip kullanır. Bazısı türban takar, bazısı süper miniyle dolaşır. Kiminin en büyük hayali ABD'de doktora yapmaktır; kimininki aynı ülkede çöpçülük yapmak.

'Örnek alma' insanın elindeki imkanlara göre şekillenir. Liseyi zar zor bitirmiş ama çok güzel vücudu olan bir varoş kızı televoleci mankenleri kendisi için bir 'model' olarak seçebilir mesela. Kazandığı üç beş kuruşu biriktirip estetik ameliyat olanlarını biliyoruz. Televole dünyası onlar için bir kurtuluştur çünkü. Sağlam vücutlu, futbola yeteneği olan varoş delikanlısı ise Sergen Yalçın olmanın hayallerini kurabilir. Bu da normal karşılanır. Ne yani Orhan Pamuk'u, Ahmet Altan'ı örnek alacak değil ya!

****

Bunca laftan sonra baklayı ağzımızdan çıkaralım Bir 'yaş' sınıflaması olmanın ötesinde 'Türk gençliği' diye bir şey yoktur. Dolayısıyla "Daum, Türk gençliğine kötü örnek olacak" sözünün gerçek hayatta ciddi bir toplumsal kesime tekabül etmez.

Peki bir dönem kokain kullanan Daum kimseye mi kötü örnek olmaz? Olur elbette... Gözümün önüne bir G.Saray galibiyeti sonrasında parti düzenleyen Fenerli üç beş burjuva veledi geliyor. Polis enselemiş, onlar da demeç veriyor "Daum'u örnek aldık!"

CENTÄ°LMENLERÄ°N FARKI
Beyoğlu'ndaki ünlü Markiz Pastanesi yeniden açılıyor. Gelin yazılarını orada kaleme alan Haldun Taner'i hatırlayalım "Örneğin bir Fransız centilmeni dalgınlıkla banyo odasına girip de orada yıkanan çırıl çıplak bir kadın görse hemen, 'Çok özür dilerim madam' deyip çıkar. Aynı durum bir İngiliz centilmeninin başına gelse o, 'Çok özür dilerim bayım' deyip miyop taklidi yapar; kadıncağızı utandırmamanın yolunu yordamanı bulur." (Bu paragrafı alıntıladığım H.Taner'in "Devekuşu'na Mektuplar" adlı denemeleri olağanüstüdür.)


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, Bilgin Elektronik Yayıncılık ve İletişim A.Ş. - Tüm hakları saklıdır