kapat
16.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL


MEHMET BARLAS

Üniversite ile medya demokrasinin güvenceleridir!.

Bir ülkede iş çığırından çıkınca, bütün kavramlar birbirine karışır..

Bir ülkede "Çifte Standartlar Enstitüsü" en etkili kurum haline gelince, doğru ve yanlış, sürekli yer değiştirmeye başlar..

Galiba bu çığırından çıkma sürecinin başlangıcı da, "Özgür ve özerk düşünce"nin vazgeçilmez mekanları olması gereken "Üniversite" ile "Medya"nın, konumlarını şaşırmalarıdır..

Ne yazık ki Türkiye'de de bu oldu..

Sonuçta üniversiteliler üniversiteye, gazeteciler de basına öfkeli..

Baksanıza medya sermayeleri arasındaki, birbirini yok etmeye dönük karşılıklı atışmalara..

Veya bir dönem üniversitelerde hocalık etmiş ünlü isimlerin, YÖK sistemine karşı seslendirdikleri öfkelere..

Bu hale nasıl düşürüldük?

Bunu tam olarak saptamak zor.

Ama "Resmi İdeoloji"nin icracılarının, bu işte sorumluluğu çok fazla..

Onlar, toplumun zenginliğini oluşturan farklılıkları yok edebileceklerini sandılar.. Bunun için, üniversiteleri de, medyayı da, Devlet'e bağımlı kılmak yolunu kullandılar..

Seçilmiş olmaktan çok atanmış kadroların yönetiminde, üniversiteleri ilkokul düzenine soktular..

Üniversiteler, mevcut bütün bilgilerin speküle edildiği, donuk hiçbir görüşün yaşatılmadığı mekanlardır evrensel ölçüde..

Türk üniversiteleri ise, bilinenin daha yüksek sesle tekrar edildiği, yaşatma merkezleri oldu..

Yurt ve dünya gerçeklerini irdeleyip, yeni sentezleri üretmek yerine, eski bir tablonun doğruluğunu onaylayan bir noterlik şubeleri haline geldiler.

Medya da, kendi alanının dışındaki işlere kaydırıldı ve sonunda Devlet'e bağımlı kılındı..

Bankası olan bir girişimcinin, patronu Devlet'tir.. Neticede bir icrai kararla, bankaya el koyabilir siyasi veya idari otorite..

Bir medya sermayesi, aynı zamanda bankacılığa girerse, o medya sermayesinin de patronu Devlet olur..

Haberler, yorumlar, programlar, hep 2'nci plandadır.

Asıl amaç, Devlet'i ve iktidarda bulunan siyasi iktidarı hoş tutmaktır..

Sonuç ortada..

Üniversiteler ve medya, bugün Türkiye'de, BDDK kadar özerk ve özgür değil.

Bu ayıp da, hepimize yeter!.

"Bir gazetem, bir televizyonum olsun.. Ben devlette her istediğimi yaparım" anlayışı, sonunda nerelere geldi..

Eğer Uzanlar, sadece bankacılıkta ve işletmecilikte kalsalardı, bugün ÇEAŞ ve Çukurova kamulaştırması karşısında, bu aileye karşı seslendirilen negatif tepkiler böyle yoğun olur muydu?

Ve dikkat edin..

Uzanlar'ın başına gelenlere en fazla sevinenler, kendileri de bankacı olan veya Devlet'ten özelleştirme yoluyla şirket alan medya sözcüleri..

Bu bozuk tabloyu nasıl yeniden düzenleyeceğiz, tam bilemiyoruz..

Modern çoğulcu demokrasilerin en temel direği, özgür-özerk-bağımsız üniversite ve medyadır..

Sivil toplumun düşünceleri bu odaklarda şekillenir, kitlelere ulaştırılır ve Devlet, toplum ile birey karşısında eşit konuma gelir.

Ama bu tablo içinde, Devlet ve Siyaset, hukukun da üstünde..

Veya hukuk, hep güçlü olanın yanında.

Yani bir çıkış yolu bulmak şart!.

ŞAKA

Acaba?
Başbakan Erdoğan, Malezyalı işadamlarını Türkiye'de özelleştirilecek KİT'lerin alımına davet ederken, Telekom ve Tüpraş'ın yanında, "Petkim"i de sıralamış..

Biliyorsunuz ki, Petkim özelleştirme ihalesinde, en yüksek teklifi Uzanlar vermişti..

Acaba sonunda, sıra, Uzanlar'ın kamulaştırılmasına mı gelecek?

SANA SEVDANIN YOLLARI

Yol levhalarına sevgi gösterin!.
Otoyollarda ve şehirlerarası yollarda yolculuk ederken, trafik işaret levhalarındaki kurşun delikleri, sizin de dikkatinizi çekmiyor mu?

Karayolları Genel Müdürlüğü'nün verdiği bilgilere göre, her yıl, yaklaşık 300 bin trafik levhası silahlardan çıkan kurşunlara hedef oluyormuş.. Bunların onarılması için de, yılda 13 trilyon harcanılıyormuş..

Bu 13 trilyon, kamunun onarım harcaması.

Acaba en az 300 bin mermi, kaç lira eder?

Herhalde bu levhaları vurmak için kullanılan mermi sayısı daha fazladır.. Çünkü neticede herkes attığını vuracak değil ya!.

Hızlı giden bir taşıt aracından sağa sola ateş etmek, bizim genlerimizdeki bir bilgi olmalı.

Çünkü Enver Paşa da, son sürat giden trenin penceresinden kuşlara ateş edip, nişancılığı ile övünürmüş..

Merak etmiyor musunuz?

Günümüzün Enver Paşaları kimler acaba?

Hangi dürtü, insanı tahrik edip silahını çektirir ve aracının penceresinden, yoldaki trafik levhalarını vurmaya iter?

Yazık değil mi bu levhalara?

O levhalar, varılacak kentlerin 20 yıl önceki demografik bilgilerini içeriyor..

Onlar da, Türk toplumunun bir bölümü gibi, eski bilgilerle, yeni dünyanın insanlarına yol gösteriyor.

Yaz tatilinde 5-6 bin nüfuslu bir sahil kasabasına gittiğinizi öğreniyorsunuz bu levhalara bakıp.. Sonra kendinizi 5-6 yüzbinlik bir kalabalığın içinde buluyorsunuz..

Yol levhalarını vurmayın..

Onlara bakıp, tebessüm edin!.

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır