kapat
15.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMÄ°


TÃœRKÄ°YE
DÃœNYA
POLÄ°TÄ°KA
SPOR
MEDYA
SERÄ° Ä°LANLAR
METEO
TRAFÄ°K
ÅžANS&OYUN
ACÄ°L TEL


EMRE AKÖZ


Hayatta en hakiki mürşit nedir?

Atatürk'ün ünlü sözü her zaman zihnimi kurcalamıştır "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir."

Ancak bu cümlede kritik bir kelime var Mürşit (ya da mürşid). Mürşit kime denir? Mürşidin hayatta ne gibi bir işlevi vardır?

Artık fazla kullanılmayan bu kelime için gelin önce sözlüğe bir bakalım

Mürşit 1) Doğru yolu gösteren. 2) Kılavuz. 3) Müritlere yol gösteren şeyh. 4) Gafletten uyandıran.

Şimdi soralım

Mürşit ne tür bir yol göstericidir?

Örneğin kriz anında, insanlar çıkış yolu bulamazken, ortaya çıkıp, 'Peşimden gelin' diyen bir karizmatik lider gibi mi yol gösterir?

Yoksa şöyle mi İnsanlar nihai hedefi belirlemiştir, ancak buraya nasıl varılacağını bilememektedirler. Derken bir kılavuz bulup onu takip ederler.

Tekrar başa dönüp soralım Bilim 'lider' midir, yoksa 'kılavuz' mudur?

****

Atatürk'ün bu cümlesi özellikle eğitim kurumlarının duvarlarına yazılır. Bilimle uğraşan insanlar tarafından sık sık tekrarlanır. Niye? Çünkü akademisyenler ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak isterler. Bunu kendilerinde bir hak olarak görürler. Çünkü üniversiteler, en azından teorik olarak, 'doğru bilgi'yi üretme merkezleridir. Yani o insanlar için 'mürit' bir liderdir. Bu anlamıyla da 'siyasi' bir öze sahiptir.

Öte yandan bilimi, 'lider' değil de 'kılavuz' olarak ele alırsanız, 'siyasi' yönü hemen hemen yok olur. Teknikleşir. Peki bu ne anlama gelir? Şöyle

Boğaz'dan geçen yabancı gemiler kılavuz kaptan isterler. Yani geminin rotası, hedefi bellidir Akdeniz'e inmek... Ancak Boğaz zorlu bir geçiştir. Hedefe daha emin adımlarla ilerlemek, kaza yapmamak için kılavuz alınır.

****

Benim görüşüme göre bilim bu anlamda bir kılavuzdur. Diyelim ki bir fabrika kurmak istiyorsunuz. Peki ama bu fabrika doğal kaynaklara mı, ucuz emeğe mi, yoksa piyasalara mı yakın olmalı? Acaba fabrikayı nereye yakın kurarsanız daha kârlı çıkarsınız?

Bilim size 'fabrika kur' demez... Ama eğer rotanız belliyse, yani fabrika kurmaya kararlıysanız, ekonomi bilimini devreye sokarsınız. O da size fabrikanın kurulacağı en kârlı (rantabl) bölgeyi belirler.

Özetlersek... Hayatta hangi hedefe doğru yürümemiz gerektiğini bilim değil; dönemin ideolojileri, gelenekler, değerler, inançlar ve hatta hayaller söyler.

Örneğin bugün zayıf ve 'fit' olma, sağlıklı yaşama, spor yapma bir değerdir. Bundan 20 yıl önce böyle bir 'trend', böyle bir ideoloji yoktu. (Varsa da etkisi azdı.)

Bir kere buna karar verdiniz mi? Yani sağlıklı ve güzel bir vücuda mı sahip olmak istiyorsunuz? İşte bilim tam bu noktada devreye girer Estetik ameliyat mı olacaksınız? Günde kaç saat spor yapacaksınız? Neler yiyip neler yemeyeceksiniz? Bu ve benzeri soruların cevabını bilim verir. Yani size kılavuzluk eder.

Ben Atatürk'ün ünlü cümlesini işte böyle okuyorum "Hayatta en hakiki kılavuz bilimdir." Birileri çıkıp "Hayatta en hakiki lider bilimdir" dediğinde ise kuşkulanıyorum.

'Laz-Tekno'
Müzikler ilgili yabancı belgesellerde filan izlemişsinizdir Batı ülkelerindeki pop ve rock türü parçaların ritmi sürekli yükselmiştir. Yıllar geçtikçe, dönemler değişmiş ve bir dakikaya düşen davul vuruşları artmıştır.

İnsanlar müzikten etkilenir. Elbette sadece sözlerinden ya da melodisinden değil ritminden de... Ritmin hızlanması sonucunda nabız atışları da artar. Kalp vücuda daha fazla kan pompalar.

Bu verileri göz önünde bularak Türkiye'deki müzik tarzlarına baktığımızda Karadeniz kökenli parçaların son derece hızlı ve oynak olduğunu görüyoruz. Ancak onların bir sorunu var Biteviyelik! Bir parça, iki parça derken aynı ritmin sürekli tekrarlanması bir süre sonra sıkıyor.

Ben, popüler müzik açısından bakıldığında, Davut Güloğlu'nun bazı parçalarıyla bu yeknesaklığı kırdığını düşünüyorum. Hem 'Nurcanım'daki, hem de son 'hit'i 'Katula'daki eğlenceli şarkı sözleri buna eşlik ediyor. Böylece 'Laz-tekno' popüler dans müziği haline geliyor.

Bir yandan hoplayıp zıplarken, bir yandan da Tarık Mengüç'ün şu sözlerini dinlerken eğlenmemek mümkün mü

****

Güleyrum haline katula katula... Bi sözünü geçiremedun karuna... Daha niye veremedun ağzının payını... Veremeyisun... Ula, ula, ula.... Sen bi kalori bile etmeysun.... Ula, ula, ula... Bu light erkeğisun... Ne oldu sana... Ne oldu boyle... Nerede o eski taş fırın erkeği... Bir anda oldun light erkeği.

****

Elektro sazla modernleşen halaya, şimdilerde tekno-horon katılıyor ve ortaya gelenekle çağdaşlığın ilginç bir bileşimi çıkıyor. Beğenmek-beğenmemek ayrı konu; bence Güloğlu'nunki kesinlikle 'kentli' bir müzik.

Lahmacuna 'sorry'

Cuma günü Günaydın Extra'da görmüşsünüzdür Reklamcı işadamı Alinur Velidedoğlu kare biçiminde lahmacun tasarlamış. Mehmet Barlas "Böylece bir devrime imza attı" diyor.

Biz ise hiç şaşırmadık. Velidedeoğlu sergisinin açılışında bir konuşma yapmış ve şu tip cümleler söylemişti "Benim pergelim kare çizer. Benim dikdörtgenim dairedir... Sorry." Dinleyiciler de 'nasıl oluyor da oluyor' diye düşünmüştü. Meğer bütün olay kare lahmacunmuş. Sanat ne sanat içindir, ne de toplum; sanat yemek içindir Afiyet olsun.

İKİ YÜZLÜ TOPLUM
12 yaşındaki çocuk elektrikli sandalye tasarlayınca ortalık ayağa kalktı. Burada çift taraflı iki yüzlülük var 1) Çocuklar masum filan değildir. Kedilere işkence yaparlar. Sineklerin kanadını koparırlar. Akrebin çevresinde ateş yakıp kendini sokmasını izlerler. 2) Ya yetişkinler? Yıllardır uğraşılıyor ama şu ülkede işkence bir türlü önlenemiyor.

Polislerin 'Kahrolsun insan hakları' diye slogan attığı bir ülke burası! Ondan sonra da 'Küçük Y.A. nasıl bu hale geldi; suçlu kim" diye tartışıyoruz.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, Bilgin Elektronik Yayıncılık ve İletişim A.Ş. - Tüm hakları saklıdır