kapat
15.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMÄ°


TÃœRKÄ°YE
DÃœNYA
POLÄ°TÄ°KA
SPOR
MEDYA
SERÄ° Ä°LANLAR
METEO
TRAFÄ°K
ÅžANS&OYUN
ACÄ°L TEL


MEHMET BARLAS


Tayyip Erdoğan mı, Cem Uzan mı, daha çok Zapata?

Marlon Brando ile Anthony Quinn'in başrolleri paylaştıkları "Viva Zapata" filmini gördünüz mü, bilmiyorum..

1952 yapımı bu filmde, Meksikalı ihtilalci Emiliano Zapata'nın (1877-1919) serüveni anlatılır..

Dönemin diktatörü Porfrio Diaz'a karşı, topraksız köylüleri ayaklandırarak başkaldıran Zapata, 1911'de Morelos eyaletinde yönetimi ele geçirir..

Zengin çiftçilerin topraklarına el koyup, bunu yoksul köylülere dağıtır Zapata..

Sonra, en yakın arkadaşının ihanetine uğrar ve hükümet kuvvetlerinin bir baskınında öldürülür.

John Steinbeck'in metnini, "Viva Zapata" filminde, Elia Kazan beyaz perdeye aktarmıştı..

Orada, benim unutmadığım iki sahne vardı..

Zaten her filmde, böyle birkaç sahneye takılırsınız ve ömür boyu hatırlarsınız..

Örneğin Milos Forman'ın "Amadeus"unda, Salieri, Mozart'ın müziğini dinler ve kıskançlık içinde "Bu Tanrı'nın sesi" der..

Örneğin "Singing in The Rain"de, Gene Kelly, Debbie Reynolds'a aşık olduğunu anlayınca, yağmur sularının birikintilerini sıçratarak şarkı söyler ve dans eder..

Örneğin Eisenstein'ın "Potemkin Zırhlısı"nda, gemiden Odessa'ya top ateşi açılınca, içinde bebek bulunan çocuk arabası, merdivenlerden aşağı, başıboş inmeye başlar..

Sinema tutkunlarının belleklerinde, sanki kendilerinin de içinde yaşadıkları böyle görüntüler, diyaloglar, monologlar vardır..

"Viva Zapata"da da, ilk sahnelerde, Emiliano Zapata (Marlon Brando), yoksul bir köylü topluluğu içinde, bölgenin silahlı diktatörüne karşı ileri geri konuşuyordu..

Adam bu konuşmayı öfkeyle dinleyip, Zapata'ya soruyordu..

- Sen kimsin? Adın ne?

Sonra aradan yıllar geçiyor ve bu kez Zapata, o bölgenin (eyalet) silahlı diktatörü oluyordu..

Kendisini ziyarete gelen köylüler arasındaki genç bir adam, ileri geri konuşuyordu..

Ve Zapata, öfke ile soruyordu genç adama..

- Sen kimsin?. Adın ne?

Bu filmlerin senaryoları, çoğunlukla gerçek hayattan esinlenirler..

Viva Zapata'nın senaryosuna temel olan metnin yazarı John Steinbeck ise, insanı ve toplumu en iyi gözleyen bir yazardır..

Steinbeck'in romanlarını (Gazap Üzümleri, Fareler ve İnsanlara Dair, Sardalya Sokağı vb.) okuyanlar, "Viva Zapata"daki bakış açısını daha iyi anlar.. Elia Kazan çapındaki bir yönetmenin, bu filmi çevirmesi de, kanımca işin lezzetini artırmıştır.

"Viva Zapata"yı nereden hatırladığıma gelince..

Recep Tayyip Erdoğan ve Cem Uzan, acaba birer Emiliano Zapata rolündeler mi?

Tayyip Erdoğan'ın, Başbakan olmadan önceki serüvenini düşünün..

Belediye Başkanı olup da, mesela belirli yerlerde alkollü içkiyi yasak edince, "Belirli Çevreler"den ne tür tepkiler aldı..

Daha sonra Siirt'te okuduğu bir şiiri izleyen 28 Şubat kadrosu, onu önce Belediye Başkanı koltuğundan indirdiler, sonra hapse gönderdiler..

Onu Trakya'nın bir kasabasındaki cezaevinde ziyarete gittiğimde, nizamiyede en az 100 kişi görüşmek için sıradaydı..

Siyasi yasaklılığı, AK Parti tek başına iktidar olunca sona erdi.

Şimdi aynı "Belirli Çevreler", Tayyip Erdoğan'a övgü düzmek için, birbirleri ile yarışıyor.

Çünkü o artık "İktidar" oldu..

Devlet gücü onun elinde..

Zamanında onu hapse atan, yasaklayan Devlet'i, şimdi o yönetiyor..

Ve şimdi karşısında Cem Uzan'ın "Genç Parti"si var.

Bu defa, Tayyip Erdoğan yönetimi, Cem Uzan'ın ailesinin malvarlığına karşı devletin gücünü kullanıyor.

İşin içinde herhalde "Hukuk" da var..

Tayyip Erdoğan hapse atılır ve yasaklanırken, herhalde o zaman da, "Hukuk" yine devredeydi.

Şimdi Ekonomi de, Siyaset de, Hukuk'u tribünden izlemekteler..

Eğer her özelleştirme, sonra devletin el koyup, şirketleri geri alması ile bitecekse, kimse özelleştirmeden mal alıp, buna yatırım yapmaya cesaret edebilir mi?

Eğer Cem Uzan bundan sonra siyaseti, Tayyip Erdoğan'a karşı "Ben de sana gösteririm" duygusu içinde sürdürürse, demokrasi bunu taşıyabilecek mi?

Neyse.. Sadece Viva Zapata!.

ÅžAKA

Olacak iÅŸ deÄŸil
Amerikan sakız şirketi Wrigley, "Viagralı ciklet" yapmış..

Bazıları bu cinselliği, zaten ağızlarına sakız etmişlerdi..

Artık, çiğneye çiğneye icraata da geçecekler demek!.

BABALAR GÜNÜ

Çocuklar babaları baba yapar!..
Bugün "Babalar Günü" ya!. Önüne gelen babaları kutluyor.. Babalara hediye almak, günün alışılmış davranışı..

Bence babaları baba yapan, kendileri değil çocukları, eşleri, aileleridir..

Kimse, hiçbir erkek, tek başına "Baba" olamaz..

Çocuklar, babaları genç tutar, güncelliğe endeksler, yarına taşır..

Bir erkek, baba olduktan sonra kendi çocukluğunu unutursa, ancak iskele babası olur..

Çocukların varlığı ve yaptıkları sayesinde, babalar anlayışlı, hoşgörülü ve özverili olmayı öğrenir..

İnsan belleği zayıftır.. Kimse kendi çocukluğunda ve gençliğinde, neler yaptığını, başını ne belalara soktuğunu hatırlamaz.

Bunu babalara, çocukları hatırlatır..

Hiç karşılık beklemeden, sadece vermeyi, babalara çocuklar öğretir.

İleride onlar da baba olunca, aynı süreci, kendi çocukları için çalıştırırlar..

Ve tabii anneler de, "Baba"ları baba yapar.. Bir insanın yaratılması ve sorumluluğun paylaşılması, eşlerin yardımı ile öğrenilir.

"Baba olmak", tek başına imkânsızdır.

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, Bilgin Elektronik Yayıncılık ve İletişim A.Ş. - Tüm hakları saklıdır