kapat
28.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Erbakan'a 28 Şubat şakası

Oramiral Güven Erkaya, Büyükelçi Taner Baytok'a anılarını anlattığı, "Bir Asker Bir Diplomat" başlıklı kitapta, medyanın gözünden kaçan çok önemli bir ayrıntıya yer verir...
Erkaya, 28 Şubat sürecinde, Erbakan'ı nasıl korkuttuklarını şöyle anlatıyor:

"Sokaktan gelebilecek bir ayaklanma ihtimaline karşı hazırlıklı olmak için plan yapmayı, bu amaçla bazı bilgiler toplamayı önermiştim. Batı Çalışma Grubu böylece doğdu. Bununla ilgili bir kağıdı, Deniz Kuvvetleri'nden bir er Çiller'e ulaştırmış. Çiller de, 'Bak ihtilal oluyor' diye korkutmak için Erbakan'a, Erbakan da Cumhurbaşkanı'na iletmiş.

Genelkurmay Başkanı durumu bana bildirdiğinde kendisine, galiba maksadımıza nail oluyoruz, bizim ihtilal yapmak niyetimiz yok, ama hükümet çevrelerinde bu korku ve kanaatin uyanmış olması işimizi kolaylaştıracaktır.

Bunların çekip gitmelerini sağlayacak tek yol, bunları korkutmaya devam etmektir, bu takdirde Erbakan, 'Seçime gidilsin' diyerek koltuğunu Çiller'e devretmek üzere görevi bırakır.

Demirel de hükümeti kurmak görevini Çiller'e değil, Mesut Yılmaz'a verir, hükümeti o kurar. Bu taktiğin başarıyla sonuçlanabilmesi için Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıkları karargâhlarında daha çok ışık yakalım ve konuşmalarımızın dozunu daha da arttıralım dedim."

Görüldüğü gibi asker, 28 Şubat sürecinde tam anlamıyla psikolojik bir harp yürütmüş... Asıl amaçları askeri müdahale yapmak olmadığı halde, yapacaklarmış gibi davranıp, Erbakan'ı koltuğundan alaşağı etmişler...

EĞLENCELİ NOT

Rahmetli Erkaya, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in, "Komutanların tümünü emekli edelim" önerisiyle ilgili olarak da şunları söylüyor:

"Münif İslamoğlu, 'Böyle bir kağıt var, daha Cumhurbaşkanı görmedi. Atladım, sana geldim' dedi. Ben İslamoğlu'na, bunları ciddiye almadığımı belirttikten sonra, kağıdı Genelkurmay Başkanı'na gösterdim. Epeyce eğlendiğimizi hatırlıyorum. Çiller bu konuyu, kuvvetle muhtemeldir ki, Refah yöneticileriyle de görüştü ve Erbakan'a, 'İhtilal yapacaklar, gideceğimizi açıklayalım ve sen bir an önce şu başbakanlığı bana ver' dedi.

Eve geldim. Ahmet Çörekçi Paşa telefon etti. Turhan Tayan, 'Hep birlikte Havacılar'ın Elmadağ'daki restoranına gidelim' demiş. Orası kapalı olduğu için, 'Gölbaşı'ndaki tesislerde akşam yemeği yiyelim' diyor. Yarım saat içinde hazırlanıp gittik. Turhan Tayan, Ahmet Çörekçi, ben, İlhan Kılıç ve eşlerimiz. Yemekte konu, irtica ve o günkü hükümetin yönetim tarzı. Turhan Tayan'ın bunaldığını hatırlıyorum.

Ayrılırken Tayan'a Tansu Çiller'in beş komutanı emekli etmek projesinden söz ettim. 'Kendisine benden selam söyleyin, bizimki Yunan Silahlı Kuvvetleri'ne benzemez, haberi olsun' dedim.

Cumhurbaşkanı'nın Başdanışmanı Münif İslamoğlu randevu alarak bana geldi. 'Bir ihtilal söz konusu mu?' diye sordu.

İhtilal yapmayacağımızı söyledim.

İslamoğlu, 'Ben olsam, bir dakika beklemezdim ihtilal yapmak için' dedi. Belki de ağzımı aramak için böyle konuştu.

'Yok, biz bu işi yasal yollardan götürmek istiyoruz' dedim.

Mesajı bu şekilde verdim."

7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'le, Marmaris'teki evinde söyleşiyorken, söz Orgeneral Çevik Bir'e gelince...

Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili SABAH'a manşet olan "Çevik Bir Paşa gaza geldi" deyimini kullanmıştı...

Erkaya'nın anılarından öğrendiğimize göre, asker bazı sivillerin "ihtilal yapın" yönündeki sözlerine iltifat etmemiş, yüz vermemiş...

Evren'in tabiri ile bazı sivillerin "gazına" gelmemiş...

O GECENİN ÖYKÜSÜ

Ve Erkaya'dan, o gecenin öyküsü...

"Başbakanın yemeğine giderken, eşim Gülden'e, 'Çok muhtemeldir ki, bu akşam bize yemekte içki vermeyecekler ve bunu belgelemek üzere basın ve medyayı da çağıracaklar' dedim.

Gülden, 'Bunu da nereden çıkarıyorsun? Ne evhamlı insansın' diye karşılık verdi.

Garsonların servis yaptıkları tepsilere baktım, alkollü içki yok. Bir garson yaklaştı. Bir kadeh rakı istedim. 'Alkollü içki yok efendim' dedi.

'Pekiyi, istesek de vermez misiniz?' diye sordum.

'Alkollü içki vermememiz emredildi ama gidip sorayım' diyerek uzaklaştı. Tekrar döndüğünde rakı servisi yapmadıklarını teyit etti.

Emir subayıma, 'Pekiyi, git sen içeriden bir rakı al da getir' dedim.

Kaya Albay, 'Efendim rakı yokmuş, ama komutan çok ısrar ediyorsa, bir yerden bulabileceklerini söylediler' diye geri döndü.

'Komutan çok ısrar ediyor dersin' diyerek emir subayını yeniden yolladım. Bu arada, Dışişleri'nden bir protokol görevlisini gördüm, ona durumu bildirdim. Görevli, 'Kimse istemediği için alkol ikram etmiyoruz' deyince, 'Öyleyse ben istiyorum, bana bir kadeh rakı gönderiniz' dedim.

RAKI & ŞARAP DİPLOMASİSİ
Bunun üzerine Taner Baytok araya girer ve "Senin içkiye düşkün olmadığını biliyorum ve ısrarının nedeninin işin prensibiyle ilgili olduğunu anlıyorum" der.

Erkaya, bu sözleri "Evet, elbette" diyerek onaylar...

Sonra da konuşmasını şöyle sürdürür:

"Biraz sonra garson bir kadeh rakıyı, görünmesin diye peçete kağıdına iyice sarılmış olarak bana getirdi. Bardağın etrafındaki peçeteyi çıkarıp garsonun eline tutuşturdum.

'Bu, böyle daha güzel görünüyor' diyerek gülümsedim.

Genelkurmay Başkanı'nın bardağına da portakal suyu koydular, ama o, 'Ben şarap içeceğim' dedi. Bana portakal suyu koymak istediklerinde, 'Ben rakıya devam edeceğim, sen şu rakı şişesini servis masasına koy, kadehim boşaldıkça doldurursun' diyerek karşı çıktım.

Portakal suyu servisi bitti, yemeğe geçilmeden evvel basın ve medya mensuplarını içeri aldılar. Ben rakıyı ön plana geçirdim, etrafındaki bardakları kenara çektim.

Resim ve film çekenler baktılar ki, bir tek benim önümde içki var, hepsinin ilgisi başbakanın masasındaki benim rakı kadehime yöneldi.

Benim rakı kadehi ertesi günkü haberlerin de odak noktasını oluşturdu. Böylece Erbakan'ın oyunu bozulmuş oldu.

Yemek bitti, eve geldim. Yatmak üzereyken telefon çaldı.

Genelkurmay başkanı telefondaydı.

'Aferin Güven, çok iyi yaptın. Biliyorsun, ben de şarap isteyip içtim' dedi."



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır