kapat
12.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Çocuğunuz nasıl olsun?

Anne babalık zor zanaat günümüzde... Çünkü bu konuda sırtınızı yaslayıp az çok işinizi kolaylaştıracak gelenekler solup köşelerine çekilmişler.

Yerini sürekli kendini sorgulama almış: " İyi bir anne miyim? İyi bir baba mıyım?"

Ve popüler kültüre bakarsanız hep bir eksik, hep bir yanlış var sanki...

Sanki çok uzun, sarp, engebeli bir yol "iyi anne baba olmak!"

Ve işin traji-komik yanı şu ki; yol bitmeden bir bakıyorsunuz, çocuğunuz yetişkin oluvermiş ve karşınıza bu kez de çocukluğun değil, yetişkinliğin dertleriyle çıkmış...

İşin kolayı var, diye düşünüp "Bütün anne babalar zamanında çocuk değiller miydi? O günleri hatırlayıp ona göre davransınlar" fikrini ciddiye alanlar hakikaten var mıdır, bilmem. Ama bu tür yöntemler olsa olsa gönül çalmak isteyen eğitimcilerin gevrek vaazlarına malzeme olur ancak.

Çünkü anne babalar "iyi anne baba" olma ihtiyacındalar; "çocuk yetiştiren çocuklar" değil...

Şimdi bakıyorum, medyada yine bir fırtına esmeye başladı: anne babalık tartışılıyor, çocukları anlama hedefi en yükseğe konuyor.

Aralara da sözde kendi kuşağının "kendi çocukluğunun" özeleştirisini yapan genç itirafları serpiştiriliyor. Sonuç: "Aman da ne kadar güzel söylemiş! Çok doğru, çok doğru... Ah bu yeni kuşaklar!.." Ondan ötesi yok! Anne babaların çocuklarıyla ilişkisine dair bir tek dişe dokunur laf yok.

Tabii ki, şimdi medyada çocuklar ve ergenlerin sorunları üzerine yazılıp çizilenler yakında unutulmaya terkedilecek. Yeni bir kriz anına kadar; eğitimcisi, anne babası, ergeni; herkes kendi günah ve sevaplarına geri dönecek.

Burada temel noktayı, sanırım ancak benim gibi "hariçten bakıp gazel atan" biri tarif edebilir.

O da şu: Bütün anne babalar çocuklarını seviyorlar.

Peki gerçekten umursuyorlar mı?

Hangi anne baba çocuğunu umursamaz? En azından duygu olarak umursuyorlar elbette.

Ama iş eyleme gelince... Durum değişiyor!

"Başkaları ne der?" sorusunun yanıtı daha çok umursanıyor veya farkına bile varmadan girilen başka anne babalarla yarış kulvarında olup bitenler daha çok öne çıkıyor. Yanlış mı?

Bu öyle bir düzen ki, anne babaların önlerine çocuklarını gerçekten umursamalarını önleyecek hedefler koyuyor.

Bazen alttan alta, bazen de açıkça anne babaları da yarıştırıyor.

Bu öyle bir düzen ki, anne babalardan çocukların sakin bir kafa ve geniş ufuklu bir bakışla yönlendirilmesini değil, her türden tehlikeye karşı sıkı sıkıya denetlenmesini istiyor.

Önemine prim üstüne prim verilen bir düzende anne babaların içi nasıl rahat olabilir?

Düzgün olmaya çalışırken "dümdüz" olan; "efendi" olsun istendiği için "köle" olup çıkan çocukları karşısında uykuları kaçıyor çoğunun...

Ve söyleyin bana...

Bir çocuğun ilerde iyi insan olmasının değerini unutmuş, sadece başarılı insan olma önemine prim tanıyan bir düzende hangi anne babanın gerçekten içi rahat olabilir?

ALTYAZI
Sam: Hayat nasıl gidiyor?

Karen: Harika. Ya seninki?

Sam: Harika diyemem.

Karen: Ah, ne güzel, birbirimize gerçekleri söylüyoruz.

(Lawrence Kasdan'ın 1983 yapımı The Big Chil'inden)

ŞARKILARDAN
Derler ki, sır aslında bir başkasına anlatılandır. Ben de sana anlatıyorum sırrımı.

Adamın biri yalvaracak sana... Duvardaki sinek gibi tutunacak aşkın yamacına.

(...)

Ah, tabii!

Bak. Artık kapatmalıyım.

Jetonum tükendi.

(U2'nun Fly adlı şarkısından bölük pörçük sözler)



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır