HULKİ CEVİZOĞLU
|
Model olacak bilimadamları
En son Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın gündeme getirdiği, "İslâm ülkeleri niçin geri kaldı?" sorusuna cevaplar yağıyor. Hem bilim çevrelerinden, hem de dine ilgi duyan her kesimden.. Cevaplar Ğdoğal olarak- çok farklı. Bakış açıları ve "bulunulan yer" farklı olunca, önerilen çözümler de birbirini tutmuyor.
Ortak bir çözüm noktasında buluşana değin bu tartışmaların sürmesi gerekiyor. Geçmişte olduğu gibi, "yarım kalan" tartışmalar insanları çözüme değil, çözümsüzlüğe götürüyor. İslâm ülkelerinin niçin geri kaldığı, sorusunun yanıtı daha çok Türkiye'yi ilgilendiriyor. Halkının büyük bölümü Müslüman olan ama laik bir cumhuriyetle yönetilen Türkiye, bulunacak ortak çözüm formülü ile bir kez daha örnek olma şansını yakalayabilir. Bu sorunun takipçisi olunmazsa, yalnızca "ortalık bulandırılmakla" kalmış olur. Halkın her kesiminden gelen cevapları kim değerlendirecek? Diyanet mi?.. Bu bugüne kadar görülmedi. O nedenle ciddi televizyon programlarının yararı yadsınamaz.
Büyük adamların motivasyonu
Bana iletilen yüzlerce görüşten biri de İsviçre'den geliyor. ATV'yi izleyen Doç.Dr. Sedat Ölçer, araştırma yaptığı Zürih'ten iki sayfalık bir mesaj göndermiş. O da "Neden Müslüman ülkelerde ve özellikle ülkemizde bilimsel ilerleme olmadı?" sorusuna yanıt arıyor:
"Bir ülkenin 'bilimsel geleneği' olması son derece önemlidir. Bugün Türk gençlerinin önünde model teşkil edebilecek büyük bilimadamları yoktur. Gençleri özendirecek, bir 'ekol' teşkil edecek büyük matematikçiler, fizikçiler, kimyacılar, vs. yoktur. Oysa gençliği büyük adamlar motive eder..."
Hepbirlikte soralım, bugün bizim gençliğimizi motive edecek büyük bilimadamlarımız var mı?.. Yoksa, olması için dinamik devlet adamlarımız var mı? O da yoksa, ne yapmalıyız?.. Batı'da da(Hırıstiyanlıkta da) din ile bilim çatışmasının yoğunlukla yaşandığına değinen Sedat Ölçer, "rönesansa" vurgu yapıyor: "Rönesansın başlattığı hareket uzun bir süreyi kapsıyor. Kafalar, her yerde olduğu gibi, ancak yavaş yavaş değişebiliyor. Bu süreç, yüzyıllar aldı. Örneğin Vatikan'ın 1633'de yasakladığı Galileo'nun kitabı ancak 1835'te yasak olmaktan çıkarıldı. 19. Yüzyılda din ve bilim hâlâ iç içeydi. Meşhur Fransız matematikçi Laplace, Napolyon'a bir eserini sunduğunda Napolyon ona, 'Peki eserinizde Allah nerdedir?' diye sorunca, Laplace "O varsayıma ihtiyacım olmadı' yanıtını verir."
Demek ki Hırıstiyanlıkta yalnızca "kilise" sormuyor, imparator da soruyormuş!.. Tartışmaya olumlu katkı olması açısından Sayın Ölçer'in Türkiye hakkındaki değerlendirmesini de sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Bugün henüz bir 'Türk biliminden' bahsetmek mümkün değil ise de, özellikle yurt dışında çok sayıda 'Türk bilimadamı' vardır. Bunlar çok iyi düzeyde bilim ve teknolojiye katkıda bulunmaktadırlar.(...) Türkiye'nin bilimde ilerlemesinde önemli iki sorun vardır. Birincisi, araştırma ve geliştirme günümüzde büyük parasal kaynaklara dayanıyor ve bu yüzden Türkiye gibi fakir ülkelerin bilime katkıları zorlaşıyor. İkincisi, 'brain drain' denilen olay sonucu, kalkınmada önemli bir rol oynayacak kişiler Türkiye'den uzaklaşıyor, ülke daha da fakirleşiyor ve bir kısır döngü oluşuyor."
Bugün ülkemizin "model" olacak bilimadamları kadar, dinadamlarına da gereksinimi var...
|