Amerika'da doktora çalışması yapan bir okurumuz, gönderdiği e-mail ile soruyor:
"Temizel'den ne istiyorsunuz? Yoksa grubunuzun bankasına el koyduğu için ona gıcık mısınız?"
"Bana cevap vermeyeceğinizi biliyorum" diye de ön yargı ile bitiriyor.
İşte okurların önünde, hakemliğinde cevap veriyorum:
İlle bizim grubumuza ait banka için konuşmak zorunda değiliz. O konuda da söyleyecek sözümüz olduğu halde gelin Demirbank örneği üzerinde elimizi vicdanımıza koyarak konuşalım.
El konulmadan önce 1 milyar 200 milyon dolara müşteri bulacak olan zavallı Demirbank daha sonra 300 küsür milyon dolara satılınca, bunun müsebbibi kimdi ?
Kaldı ki, tartışma bu seviyede gidecekse ben de size, şunu sorarım:
Sırf İstanbul Belediye Başkanı seçilemediği için Temizel'in İstanbul medyasına husumet besleyip beslemediğini biliyor musunuz?
Amerika'dan fetva vermek kolay.
Ama Temizel'in bir tek "mali milat" girişimi ile ekonomiyi ne hale getirdiğini görmek için burada yaşamak gerek.
O "mali milat" öngörüsüzlüğü ile nasıl bir güvensizlik ortamı yarattığını, yatırımları sıfıra indirdiğini, yüzbinlerce insanı işsiz ve güvencesiz bıraktığını, mevcut paraların da "yastık altına" saklanmasına sebep olduğunu düşünmezseniz eğer, Temizel'i çok yararlı da bulabilirsiniz.
Bakın bugün en yetkili ağızlar "Mali Milat'ın memleketi perişan ettiğini" kabul ediyor.
Bizse, bunu, daha o gün dile getirmişiz.
Benim Temizel'e eleştirimi eleştirmeye kalkışmadan önce, sayın Temizel'in, liberalizm, piyasa ekonomisi, yatırım hürriyeti, girişimciliğin devletle ve hukukla ilişkisi, devletçiliğin fonksiyon ve misyonu konularında neler düşündüğünü ve genel duruşunu incelemeniz gerekirdi.
Devletçilik ve bürokrasi Türkiye'nin acılarının yegane kaynağıdır.
Türkiye'de öyle bir "imza diktatörlüğü" yani "ita amirleri diktatörlüğü" hüküm sürmektedir ki...
Bir imza ile koca bir holdingi, yahut holdingler manzumesini yerle bir etmek, yüzbinlerce insanı perişanlığa sürüklemek veya "işini bileni" bir imza ile "ihya" etmek olasıdır.
Temizel, kendisine verilen bu büyük imza yetkisini, ne yazık ki, Türkiye'nin altını üstüne getirme yönünde kullandı.
Evet siyasetçilerimizin yönetiminden asla memnun değiliz, ama Türkiye, kendisinde üstün yetenekler vehmeden bir grup bürokrat tarafından da yönetilmeyecek kadar kapsamlı bir ülkedir.
Anlayabildiniz mi Temizel'i neden eleştirdiğimi?..
Mesut Yılmaz, son liderler toplantısında, uygulanması 2003 yılına ertelenen "Mali Milat"ın kaldırılması gerektiğini söylüyor. Ecevit de olumlu bakıyor bu teklife... Derviş de öyle...
Bir tek Maliye Bakanı Sümer Oral'ın, bu düşünceye soğuk durduğu gelen kulis haberleri arasında yer alıyor.
Bakan Oral, "faiz" ile "vergi" arasında mengene gibi sıkıştığı için kıpırdayamıyor ki, cesaretle adım atabilsin!
Mali Milat ile daha çok vergi toplayacağını düşünüyor.
Kesinlikle yanlış! Stratejik olarak yanlış!
Milletten vergiyi al, faize yatır, üretimi ihmal et!
Bu çizgi, bir ülke için mükemmel bir batma çizgisidir.
İflas çizgisidir.
Vergiyi asgari düzeyde alıp, vatandaşı "özel girişimciliğe" teşvik etmek, devlete düşen yatırımları da "yap işlet devret" sistemine sokmalıyız.
Aksi halde, hantal devlet, büyüdükçe büyüyecek, birgün hepimiz altına kalıp gebereceğiz.
Mali Milat'ın adını bile anmayın!
Magazin
