kapat
18.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
YAVUZ DONAT

19 Şubat 2000'den 17 Şubat 2001'e

Durduk yerde sorun çıkarmakta... Sorunu, krize dönüştürmekte... Krizi uzattıkça uzatmakta...

Sonra da çözmek için birbirine girmekte, bizim yöneticilerimiz "gerçekten başarılı."

Son örneği...

"Giderek tırmanan" maaş krizi.

ÜZÜM YEMEK Mİ?
TBMM Başkanı Ömer İzgi dün Konya'daydı.

Sabah, Ankara'dan hareket etmeden önce konuştuk.

Saat 08.00 sularında.

Bir ara dedi ki:

- Sayın Cumhurbaşkanı eğer üzüm yemek istiyorlarsa... Konuyu (maaş zammı ile ilgili düzenlemeyi) Meclis'e iade ediversinler... Meclis bunu kadük eder. (Düşürür) Böylece... Eski düzenleme de aynen kalır... Kriz aşılır.

BAĞCIYI DÖVMEK Mİ?
Cumhurbaşkanı ne yapar, bilmiyoruz.

Ama Ömer İzgi'nin "Cumhurbaşkanı üzüm yemek istiyorsa" sözünün altını çiziyoruz.

Zira...

"Kimin üzüm yemek, kimin de bağcıyı dövmek istediği konusunda" Ankara'da rivayet muhtelif.

Örneğin...

Mesut Yılmaz'ın dünkü sözleri.

"-......Cumhurbaşkanı'nın bu davranışının arkasında bazı siyasi hesaplar mı var?"

"KÜSMEYECEKSİN"
Ömer İzgi'ye sorduk:

- Devletin zirvesinde "itiş kakış" mı yaşanıyor? Diyalogsuzluk... Bilek güreşi... İnatlaşma...

İzgi "evet, var" demedi.

Ama "yok" da demedi.

"Şu yanıtı" verdi:

- Bu konuda konuşmayacağım... Yoksa... İşin içine ben de girmiş olurum... Devlet hayatında küslük olmaz... İnatlaşma olmaz... Tabii hatır için yutkunma da olmaz... Birşey söylemen gerekiyorsa, söyleyeceksin... Ama küsmeyeceksin.

SİYASET Mİ?
- Sayın TBMM Başkanı... Sayın Cumhurbaşkanı siyaset mi yapıyor?

- Ne yaptıkları herkesin gözünün önünde... Hukuken, takdirim bu yönde diyorlar.

- Çare?

- Yavuz Bey, bu konuda (maaş) kamuoyu kızgın... Kamuoyuna hak veriyorum... Zaten ben bu işi hiçbir zaman da savunmuş değilim... Ama siyaset kurumu yıpranmadan bu sorunu çözelim diyorum.

19 ŞUBAT
- Sayın İzgi... Şubatta olanlar henüz çok taze... Cumhurbaşkanı ile Başbakan, birbirlerine kitap fırlattılar... Türkiye krize girdi.

- Bahsettiğiniz tarih tam 19 Şubat'tır.

- Acaba... Sezer ve Ecevit hâlâ o olayı unutamadılar mı?.. 19 Şubat'ın hesaplaşması mı var?

- Buna cevap vermeyeyim de... Size çok ilginç başka bir şey söyleyeyim.

- Nedir?

- Eğer... Köşk'ün yolladığı konu referanduma götürülecek olsa... Referandum için ortaya hangi tarih çıkıyor, biliyor musunuz?

- Hayır.

- Öyleyse öğrenin... 17 Şubat 2002...

KAVGA
Hiç "kendi dalları arasında kavga yaşanan bir ağaç" gördünüz mü?

Ya da "ateşi ateşle söndürmeye kalkan?"

Diyeceksiniz ki "öyle şey" olur mu?

Olur olur, bal gibi olur...

Şu anda "zirvede" bunlar olmuyor mu?

YOK. YOK. YOK.
- Sayın Ömer İzgi... Sonunda ne olacak?

- 17 Şubat'ta referandum mu?.. Yok yok... 17 Şubat'ta referandum yaptırmayız.

BÜYÜK BAŞARI (!)
Çarşamba, saat 14.00...

TBMM Başkanı ile "bir kez daha" konuştuk.

Konya'daydı.

- Sayın Başkan... Konyalı ne diyor?

- Kriz istemiyor... Çözün diyor... Halk kavgadan yana değil.

Kimse kavgadan yana değil.

Ama "beceriksiz yöneticiler" ülkeyi barut fıçısı haline getirmeyi mükemmel şekilde başardılar. (!)

ATATÜRK'ÜN MİLLETVEKİLİ

Tarih 23 Aralık 1925. TBMM'de "gizli oturum" yapılıyor.

"Günün önemli konuları... Gizli kalması gereken sorunlar" konuşuluyor.

Ve ardından...

Başkanlığa "farklı bir öneri" geliyor.

"Milletvekili ödeneklerinin artması" ile ilgili.

Kürsüye "Besim Bey" çıkıyor.

Sözlerini "gizli celse tutanakları... Cilt 4... Sayfa 550'den" aktarıyoruz:

- ......Bir toplantıya nihayet verdikten sonra, tekrar toplandığımızda mutlaka kendimizi düşünmek mecburiyetinde bulunuyoruz... Çok rica ederim beyefendiler... Evet, ben de maaşın kâfi olduğu düşüncesinde değilim... Ama bu yol, çıkar yol değildir... Bu yola girersek, iyi sonuç vermeyecektir... Eğer zam yapılacaksa... Yapalım... Ama bunu biz almayalım... Bizden sonra gelecek Meclis alsın.

***
Tabii "o Meclis" öyle bir Meclis'ti ki...

"İzinsiz ağaç kesenin bile" milletvekili dokunulmazlığının kalkması konusu Meclis'e geliyordu. (Türk Parlamento Tarihi. 2. Cilt. Sayfa 455)

OSMANLI'NIN BAŞBAKANI
Sultan Abdülhamit bir gün "Pirzen, Tuna, Ankara, Bağdat ve Diyarbakır valiliklerinde bulunmuş olan" Abdurrahman Nurettin Paşa'yı çağırır:

- Sadrazam olacaksın.

- Ben hep taşrada çalıştım... Bu görevi hakkıyla yapamam.

- Yaparsın... Yapacaksın.

- Başüstüne.

- Sadrazam maaşını da artırıyorum.

- İşte bunu kabul edemem.

***
Abdurrahman Nurettin Paşa "Mısır buhranı sırasında" Sadrazamlıktan ayrıldı.

"Valiliğe" döndü.

Ardından "İçişleri Bakanlığı'na" getirildi.

Ve bir gün Sadrazamlık boşalınca...

Padişah onu yine "göreve" çağırdı.

- Sadrazamsın.

- Beni affedin.

- İmkânsız... Yapacaksın.

- Başüstüne... Ama bir şartla.

- Nedir?

- Saray, hükümetin işlerine müdahalede bulunmayacaktır.

Padişah "bu şartı beğenmedi... Kabul etmedi."

Abdurrahman Nurettin Paşa da "Sadrazam olmadı."

Olmadı da "boyu mu kısaldı?"

Daha da "büyüdü... Saygınlığı arttı."

Aradan yüz yıla yakın zaman geçti...

Biz hâlâ "böyle devlet adamlarını" arıyoruz.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır