kapat
18.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
A. SAVAŞ AKAT(aakat@sabah.com.tr )

Neler oluyor?

"Fırtına öncesi sessizlik" ifadesi çok kullanılır. Genellikle fırtınalar sakin bir havada aniden patlar. Ancak, tersi de vardır. Fırtınanın son döneminde, tam durulmadan önce rüzgar tekrar yükselir. İnsana fırtına hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Sonra aniden her şey süt liman olur.

Nereden çıktı şimdi bu diyeceksiniz. Son haftaların dalgalanmaları hatırlattı. Geçen hafta sonuna doğru piyasalara ek dış yardımın olumlu havası geldi. Ama IMF Başkanı Köhler'in Cuma günü yayınlanan açıklaması soğuk duş etkisi yaptı.

Pazartesi günü Cumhurbaşkanının milletvekili maaşlarına zam anlamına gelen Anayasa değişikliğini referanduma götüreceği öğrenildi. Al sana bir siyasi bunalım daha. Salı ise piyasalar Bakan Derviş'in istifası rivayetleri ile çalkalandı.

Kötü haber mutlaka iyi haberle birlikte gelir ilkesine inanırım. Nitekim, aynı anda hükümet IMF'nin talep ettiği bütçe büyüklüklerini onayladı. Dün sabah ise en karamsar köşe yazarlarından birinin döviz bozdurup TL'ye geçilmesini tavsiye ettiğini okudum.

Kötümser iseniz, böyle çelişkili işaretleri daha büyük felaketlerin habercisi olarak tefsir edebilirsiniz. Ama ben iflah olmaz bir iyimserim. Kendi kendime "galiba Türkiye dibe vurdu, bundan sonra yukarı doğru çıkacak" dedim.

Milletvekili maaşları
Biraz gecikmeli de olsa, milletvekili maaşları üstüne birkaç söz etmek istiyorum. Türkiye'de eksenler çabuk karışıyor. Kültürel genlerimizde dolaşan ucuz popülizmin de bunda çok katkısı olduğunu söyleyebiliriz.

Konuya daha genel bir çerçevede bakmak gerekiyor. Kamuda çalışanların tümü için aynı şeyler geçerli. İki birbiri ile çelişkili durum var. Bir: devlet çok az maaş veriyor. Vasıflı insanlarda bu daha da belirginlik kazanıyor. İki: buna karşılık çok insan çalıştırıyor.

Bir yandan devletin ödediği maaşın artması gerekiyor. Yetenekli ve iyi yetişmiş kadroların kamuya gitmesi ve kalmasının başka yolu yok. Onlar olmadan etkin bir kamu yönetimi de mümkün değil.

Öte yandan bu kadar çok memura yüksek maaş verecek kaynağı bulmak çok zor. Memur sayısını azaltmaya kalkınca karşımıza duvar gibi işsizlik belası çıkıyor. Belli ki ikisinden birinden fedakarlık etmek zorundayız.

Ya kamu çalışanlarını azaltıp kalanlara doğru dürüst maaş vereceğiz. Memur kütlesinin büyüklüğünü düşünürseniz, siyaseten çok zor bir karar. Aksi halde memur maaşları düşük kalacak ve kamude kaliteli personel çalıştıramayacağız.

Gelelim milletvekillerine. Bir yandan düzgün, ahlaklı, iyi yetişmiş vatandaşlarımızın işlerini güçlerini bırakıp meclise gitmesini istiyoruz. Ama onlara alışkın oldukları hayat düzeyini temin edecek maaşı vermeye yanaşmıyoruz.

Bu fasit dairenin bir yerden kırılması gerekiyor. Medyada seslendirildi. Milletvekili sayısını yarıya indirsinler, maaşlarını da iki katına çıkarsınlar. Ben varım. Emininim vatandaşın da büyük çoğunluğu destekleyecektir.

İşalemi popülizmi
Sürekli kamuoyuna çıkan ve ekonomi hakkında kanaat ifade eden işalemi temsilcilerini ibretle izliyorum. Popülizmin harikalarını yaratıyorlar. Daha ucuz ve bilgi yoksunu eleştiriyi tahayyül etmekte zorlanıyorum.

Dikkatinizi çekerim. Bu insanlar seçim kazanarak oda başkanı oluyorlar. Yani onları ticaret ve sanayi erbabı seçiyor. Belli ki, işadamlarımız popülist şarlatanları beğeniyor. Onlara oy veriyor.

İşalemi temsilcilerini dinleyince Türkiye'nin geleceğine umudum sönüyor. O zihniyetle krizden kurtulmak mümkün değildir. Acaba Türkiye'nin gerçek yüzü onlar mı? Öyle ise ekonominin dibe vurmasına daha çok var demektir.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır