ANAP Lideri Yılmaz'ın mesajını nasıl okumak gerek?.
Mesaj şu..
"Seçimin 2004'te.. Tam zamanında, bu hükümet yapısıyla gerçekleşmesi yönünde ortaklarımızla anlaşmaya vardık.. Ekonomik programı uygulayarak belli bir risk aldık.. Bunun sonucunu görmeden de seçim yapmayacağız."
Seçim isteyenlere.. Bu hükümetle yürümüyor diyenlere.. Dayanacak gücümüz kalmadı diyenlere açık bir deklarasyon... 2004'e kadar iş başındayız.. Yani iki buçuk yıl daha seçim yok..
Şimdi soru şu..
Anketlerde yüzde 10'un altına düşen.. Hatta yüzde 5'lere kadar gerileyen üç parti 2.5 yıl daha iktidar da kalabilir mi?
Evet demek zor.. Halkta dayanağı kalmayan bir iktidarın iki buçuk yıl gibi uzun bir süre daha ayakta kalması imkânsız..
Siyaset bilimine göre imkânsız..
Siyasal tarihin verilerine göre de imkânsız..
Peki, o zaman Yılmaz'ın demecini nasıl algılamalıyız..Yılmaz'ın sözlerini nasıl tercüme etmeliyiz..
İki yolu var.. Bir karamsar yaklaşım.. Diğeri iyimser..
Karamsarından başlayalım..
Ülke yangın yerine dönmüşken, Meclis'te çoğunluğu bulunan üç parti, gücünü sadece bu sayısal çoğunluktan alarak, desteğini çeken seçmene karşı, halka karşı kafa tutuyor..
Kaybedeceklerini bildikleri için seçimden kaçıyorlar..
Bir daha iktidarı bulamazlar.. Hazır devirecek güç yokken.. Fırsat bu fırsat, iki buçuk yıl daha koltuğumuzda oturalım diyorlar..f
Güvensizlik ortamı falan bizi ilgilendirmez.. Biz bildiğimizi okuruz havasındalar..
Sosyal bunalım olur.. Sosyal patlama olur diyenlere aldırış etmiyorlar.. Bu sözleri solcu ağzı.. Yıpratma kampanyasının klasik söylemi olarak değerendiriyorlar..
Bu karamsar yaklaşımı uzatmak mümkün..
Gelin, Yılmaz'ın sözlerine bir de iyimser yaklaşımla bakalım..
Enflasyonu aşağıya çekmek için, tek rakama indirmek için program hazırladık.. Ama yapısal reformları unuttuk.. Bir kısmı da işimize gelmedi.. Kasımda aracın lastiği patladı.. Aldırış etmedik.. Şubatta duvara tosladık.. Takla attık..
Türkiye'yi, devraldığımızdan daha kötü bir noktaya getirdik.. Bırakın devraldığımız günü.. Eksi 11 büyüme ile Türk insanı savaş yıllarını arar hale geldi.. 1 milyon kişi işsiz kaldı.. Binlerce iş yeri kapandı.. Bunların hepsi bizim iktidarımız zamanında oldu.. İki buçuk yılda ülke yangın yerine döndü..
Ama hatamızı anladık.. Önümüzde iki buçuk yıl daha var.. Aldığımızdan daha iyi bir ülke bırakmak için fırsatımız var.. Bütün yapısal reforları gerçekleştireceğiz.. Avrupa için ev ödevimizi eksiksiz tamamlayacağız.. Yeniden büyümeye geçip işin de aşın da olduğu bir ülke yaratacağız.. Bunu iki buçuk yılda yapıp.. Seçmenin önüne sandığı koyacağız..
Yani Yılmaz; kaçmak yok.. Madem ekenomiyi biz batırdık, yine biz çıkaracağız demek istiyor..
Bu da iyimser yaklaşım..
Karar sizin..
İstediğiniz gibi değerlendirin..
İyimser de karamsar da olabilirsiniz..
Ama bir dakika düşünün..
Belki ikisinin de dışında bir üçüncü şık..
Gerçekçi bir yaklaşım vardır..
Müşerref'i tanıyor musunuz?
Bırakın bölgeyi, Ankara Müşerref'i bile tanımıyor..
Komedi filmi gibi ama gerçek..
Ankara'nın aklına geç de olsa Pakistan'la ilişki kurmak geldi..
Pakistan hem kardeş ülke.. Hem de harekâtın kilit ülkesi..
Başında da Türkiye'yi iyi tanıyan.. Koyu Beşiktaşlı Pervez Müşerref var..
Müşerref hem Devlet Başkanı, hem Genelkurmay Başkanı..
Devlet Bakanı Gürel, özel temsilci sıfatıyla Müşerref'e gitti.. Ecevit'in mektubunu iletti.. Müşerref İngilizce yazılan mesaja bakıp ne demiş biliyor musunuz..
"Türkçe de olsa yavaş yavaş okur anlardım.."
Müşerref'in Türkçe bildiğini bilmeyen bir Ankara'nın.. Mesajın Türkçesini de yazmayı akıl etmeyen Ankara'nın bölgede yönlendirici, belirleyicifgüç olmasını bekler misiniz?..
Bölgeyi iyi bildiğini düşünür müsünüz?..
Hayır..
Çünkü daha kardeş dedikleri Müşerrefi bile tanımıyorlar..
Türkiye ile bağını bilmiyorlar..
Magazin
