kapat
08.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )

Ağlama gözlerim, Mevlam kerimdir..

Şimdilik işi şarkıya türküye vurduk.. İçin için ağlarken Türk sanat müziğinin hicranlı parçaları ile dertleniyoruz.. Eğer gidişat böyle devam ederse ister istemez Müslim Baba'ya yatay geçiş yapıp, kendimizi jiletleyeceğiz..

HayatImda ilk kez "akıllı adam" muamelesi görmeye başladım, o sebeplerden bu günlerde başım göğe çarpmak üzere..

Benim akıllı olduğuma karar veren "ahbap kurulunun" referansı ise İstanbul'a dönmemiş olmam.. Önüne gelen "Sen çok akıllı adammışsın valla.. İyi ediyorsun da İstanbul'a gelmiyorsun.." diye konuşuyor..

İstanbul'a gelmenin nesi kötü derseniz, böyle bir sorunun cevabından mali yazı çıkar.. İstanbul'da herkes ağlıyor.. İki üç kişi yan yana geldiğinde ilk sözü alan kendi dramını anlatıp diğerlerini bastırıyor..

Onunkinden vakit kalırsa "ağlama hakkı" bir diğerine geçiyor..

Sanki burada ağlayan yok!

***
Bende dandik bir fotoğraf makinesi var.. Hani Amerikalılar'ın uzaya gönderdiği maymunların eline tutuşturduğu cinsten birşey.. Tepede bir tek deklanşörü var..

Vizöre gözünü dayayıp, objektifi çekeceğin nesneye yöneltiyorsun.. Tepedeki deklanşörün yerini şaşırıp parmağını gözüne batırmazsan niyetlendiğin nesnenin fotoğrafını çekebiliyorsun..

Ağlayan ağlayana..

Zaten aleti dizayn ederken önce uzaya gidecek şebeklerin kapasitesini düşünmüşler, bir de benim gibi yeteneksiz heveslilerin becerisini.. Aleti basitleştirmişler..

Basit alet dediğime bakıp makinemi küçümsemeyin.. New York'ta bu makine ile çekilmiş fotoğraflardan sergi açan maymunlar bile var.. Yakında Sevgi Gönül hanım oturup birini yazar, siz de görürsünüz..

Her neyse! Benim aletin içindeki filmi çıkarıp Bodrum'a götürmüştüm ki tab ettireyim.. Alıştığım bir dükkan var.. Oraya girdim.. Otomatik tab makinesine takıldı gözüm..

Dükkanı işleten delikanlıya "Ne kadar bu?" diye sordum.. Çocukcağız anlattı.. Cihazı 72 milyar karşılığı dövizle borçlanarak almış.. Dükkan el kadar ona da binbeşyüz dolar kira veriyormuş..

- "Bir senede 46 milyar borç ödedim abi.." dedi.. Ardından ekledi..

- "Geriye kalan borcum seksen milyarın üzerinde.."

Alın size ağlayan bir vatandaş..

Ödedikçe çoğalan borcu birgün gelip de sıfırlayacağına dair bir umudu yok, şimdilik debeleniyor.. Bu arada kendisini bu hallere düşüren memleket büyüklerini (alfabetik sırayla) anmadan geçemiyor..

***
Türkiye'nin yazlık başkenti olan Türkbükü'nün resmi başkentimiz Ankara'dan farkı kalmamış.. Türkbükü'nde bir Ship-Ahoy vardır.. Yemek yenir, içki içilir, müzik dinlerken tepinilir..

Ankara'nın Büyük Millet Meclisi neyse burada da Ship-Ahoy odur..

Geçen kış boyunca dahi açık kalmış ve çalışmıştı.. Dün oraya uğradım.. Sekiz on kişi ile mübarek cumartesi gecesini idrak ediyorlar.. Ekim sonunda kapanıyormuş..

Cennet vatanımızdaki "para azgınlarının" eğlence mabeti bile "Uyumlu koalisyon hükümetimizin yarattığı ebedi istikrara" pes etmiş anlayacağınız..

Demek ki bundan sonra diskosu gelen evinde tepinecek.. O da kesmezse el baş amuduna kalkacak..

Allah gecinden versin..

Dikkatimi çekti.. Ağlayanların bir kısmı, iki hıçkırık arası soluklandıklarında "Bu hükümet gidiyormuş doğru mu?" diye soruyorlar.. Vatanına milletine bağlı bir gazete leşkeri olduğumdan;

- "Aman Allah korusun.." diye tepki veriyorum ama bir yandan da pireleniyorum..

Ankara'nın gidişatından pirelendiğim zaman hemen gazeteleri açar Ankaralı gazetecilerin yazdıklarını okurum.. Lakin onların makalelerinden de bir mana çıkarmak mümkün değil..

Ellerindeki gazete köşesini, gazeteyi satın alan okurlar değil de daha çok tanıdıkları bürokratlarla mektuplaşmak için kullandıklarından, ne yazdıklarını söktüremezsiniz..

Makaleleri; tek parti dönemindeki paşaların birbirine yazdığı askeriye şifresi gibidir.. Elinizde şifre kitabı olacak ki fikirlerinden sebeplenesiniz..

O sebepten dolayı şimdilik boşluktayım.. Hükümet gidiyor mu diye soranlara satacak malım yok..

***
Herkes ağlıyor ama dövizle borçlananlar veya iş yapanlar daha çok ağlıyor..

Bu sıralarda başka bir tevatür yayıldı onu da arz edeyim..

Efendim, söylemesi ayıptır; bankalar aralarında sözleşip, yeni bir uygulama başlatmışlar.. Döviz kredisi talebinde bulunanlara artık başka bir yöntem uyguluyorlarmış..

Senin bankacılık sektörüyle ne alakan var, nereden biliyorsun, diyebilirsiniz.. Doğru benim yok ancak tanıdığım birinin başına gelmiş..

Adamcağız bir bankaya döviz kredisi için başvurmuş.. Evrakını hazırlamış.. Referanslarını sıralamış.. Parayı bekliyor.. Banka müdürü "Sizin dosyanız tamam, genel müdürlüğe göndermemiz için bir eksiğiniz kaldı.." demiş ve eklemiş:

- "İki fotoğraf çektirmeniz gerekiyor ama boydan.. Biri önden çekilecek diğeri arkadan.."

Kredi talebinde bulunan arkadaş bu tuhaf uygulamadan bir mana çıkaramamış ama memleketimiz insanı yoktan yere var edilen bürokratik acayipliklere alışık olduğundan fazla da üzerinde durmamış..

Gitmiş bir fotoğrafçıya.. Önden ve arkadan olmak üzere iki boy fotoğrafı çektirmiş, getirip dosyasına koymuş.. Ardından da genel müdürlükten gelecek onayı beklemeye başlamış..

Şube müdürü bir hafta sonra telefon edip arkadaşı bankaya çağırmış.. Karşısına oturtup bir çay söyledikten sonra "Malesef.." demiş.. "Kredi talebiniz kabul edilmedi.."

Arkadaş "Nasıl olur? Dosyam tamam.. İstediğim döviz kredisinin karşılığı var.." diye sızlanınca Şube Müdürü "Evet haklısınız.." diye devam etmiş:

- "Dosyanız incelenmiş.. Şartlar tamam.. Hatta önden çekilmiş fotoğrafınıza da bakmışlar.. Sizde gerçekten bu krediyi alabilecek göz var.."

- "Eeee?"

- "Sonra arkadan çekilmiş fotoğrafınızı incelemeye almışlar.."

- "Eeeeee?"

- "Ne yazık ki sizde bu krediyi ödeyebilecek döt olmadığı anlaşılmış.."

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır