kapat
25.09.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Resimdeki ayrıntı!..

Ben Milliyet Genel Yayın Müdürü olsam, bu fotoğrafı birinci sayfadan kocaman yayınlardım.

Sevgili dostum, bu ülkenin gerçek aydınlarından Hasan Bülent Kahraman, hafta sonu iki gün, iki enfes yazı ile New York'u anlattı, Milliyet'te..

Cumartesi günkü yazının içinde bir fotoğraf da vardı.. Bir anıtın önünde, şemsiye altında duruyor, Hasan Bülent.. Anıtın etrafı çepe çevre, getirilip bırakılmış çiçeklerle dolu.. Hani Barış için bizim, hani Diana için dünyanın bıraktığı çiçekler gibi..

Anıt, Amerikan bir kahramanına ait.. Elinde bayrak, sırtında silah, dörtnala uçan atının sırtında savaşa gidiyor..

Şimdi, çiçekleri bu anıtın etrafında görürseniz, ne düşünürsünüz?..

Hayır öyle değil.. Yanıldınız..

İşte bu savaş anıtının kaidesinde, tebeşirle yazılmış kocaman bir yazı var.. Öyle kocaman ki, dikkatlerden kaçması mümkün değil..

"NO WAR!!

PEACE!!"

"Savaş yok.. Barış" yazmış, Amerikalı, binlerce ölüsünün anısına çiçekler bıraktığı anıtın üzerine.. Çiçekler bu üç sözcüğü çevreliyor aslında..

"İntikam.. Kan davası.. Kana kan, intikam, intikam" çığlıkları değil..

"Savaş yok.. Barış" diyor New York insanı.. Amerikan halkı..

Gerçek işte bu.. Gerçek bu minik ayrıntıda tüm görkemi ile duruyor..

Ben Hasan Bülent'in yerinde olsam, sadece bu üç sözcüğün gerisindeki anlamı yazardım..

Ve de, "NO WAR!! PEACE!!" sözcüklerinin hemen etrafında bir çerçeve oluşturmuş, gene tebeşirle yazılmış "Love.. Love.. Love.." sözcüklerini..

Sevgi.. Sevgi.. Sevgi..

Amerikan halkının, Amerikan gencinin gerçek duyusu bu..

Sevgi ve Barış..

Savaş yok!..

Bazan en büyük gerçekler, en küçük ayrıntılarda gizli..

Eğer görkemli bir savaş anıtının kaidesine birileri gelip "Savaş yok.. Barış.. Sevgi" diye yazmışsa, başka birileri de bunları sileceğine, gelip dibine çiçekler bırakmışsa, Amerikan halkını sakinleştirmek için savaş açılması gerektiğini kimse bana anlatmasın!..

Nasıl mutlu yaşayacağız?
Ekonomik kriz.. New York'taki İkiz Kuleler.. Afganistan.. Usame bin Ladin.. Amerika.. NATO.. Savaş.. Bomba.. Ölüm.. Açlık.. İşsizlik.. Hastalık..

Bilmem ki Uzay çağında Mahşerin Atlıları kaç tane?

İnsanların en zengininden, en fakirine kadar Dünya'yı kapkara görmeye başladıkları şu günlerde, önümde küçücük bir kitap duruyor:

"Kısa Bir Mutlu Yaşam Rehberi.."

Romanları liste başı olan ve aynı zamanda köşe yazarlığı da yapan Anna Quindlen'in imzası var, kitapta!

Quindlen diyor ki:

"Üç iyi, harika çocuk yetiştirmiş iyi bir anneyim. İşimin, iyi bir anne olmamı engellemesine asla izin vermedim. Artık kendimi evrenin merkezi olarak görmüyorum. Birdenbire çıkagelirim. Dinlerim ve gülmek için her fırsatı değerlendiririm."

"Kocamın çok iyi arkadaşıyım. Evlilik yeminimin ifade ettiği anlamın gerçek olması için elimden geleni yaptım. Birden çıkagelirim. Dinlerim ve gülmek için her fırsatı değerlendiririm."

"Arkadaşlarım için iyi bir dostum ve arkadaşlarım da benim için iyi birer dostturlar. Onlar olmasaydı kimselere söyleyecek bir şeyim olmaz, kartondan kesilmiş bir makete benzerdim. Oysa şimdi öyle mi ya? Dostlarımla sık sık birbirimizi arar, birlikte öğle yemeklerine çıkarız. Birdenbire çıkagelirim. Dinlerim ve gülmek için her fırsatı değerlendiririm."

Ve sonuca şöyle varıyor ünlü romancı-yazar:

"Eğer hayatımdaki bu diğer şeyler doğru olmasaydı mesleğimde çürümüş, hatta sıradan olabilirdim. Eğer yaptığın iş seni bütünüyle yansıtmıyorsa, o zaman gerçekten de en iyisi olamazsın!"

Quindlen'in hayat felsefesi çok önemli:

"Varılacak yerden değil, yolculuktan zevk ve keyif alın, benim yaşamaktan duyduğum mutluluğun temeli budur!"

Ve de bir tavsiyesi var:

"Yalnız olmadığınız bir yaşam edinin. Sevdiğiniz ve sizi seven insanlar bulun ve asla unutmayın: Sevgi bir lüks değildir, sevgi bir iştir!"

Kitabı okumasanız bile, bu satırları okuduktan sonra, etrafınıza kentinize, ülkenize ve dünyaya bakışınızda birazcık değişiklik olabildi mi?

Olabildi ise, hemen Dharma Yayınları'nca (0212 512 81 21) çıkarılan "Kısa Bir Mutlu Yaşam Rehberi"inden bir tane edinin!

Ukalalık etmeden size çok şey öğretiyor, yazar!

(Öcal Uluç okudu ve değerlendirdi.)

Doğru Elçi!.
Türk-Amerikan ilişkilerinin en yoğun olduğu dönemde Washington'a Dışişleri Bakanlığı'nın en üst düzey diplomatlarından biri gidiyor...

Faruk Loğoğlu.. Dışişlerinin belki de Princeton'dan doktoralı tek diplomatı.. Bakanlık Müsteşarı..

Daha önce de, Danimarka ve Azerbeycan'da büyükelçilik yapmıştı..

Dışişlerinde müsteşarların, geleneksel olarak, atanacağı yerler zaten bellidir. Washington, Londra veya NATO.. Eğer özellikle gitmek istedikleri bir başka görev yoksa.. Faruk Loğoğlu da geleneksel atamalardan biri..

Aslında Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı bir bakıma Genel Kurmay Başkanlığına benzer.

Silahlı Kuvvetlerde bu göreve nasıl belli kademelerden geçilip, belli sicillerle gelinirse, burada da öyle olur.. Yani, falanca Bakan'ın yakını ya da filanca torpili kişi atanamaz..

Faruk Loğoğlu'nun müsteşarlık görevini sakin, gösterişten uzak, başarıyla yürüttüğü Ankara'da diplomatik çevrelerin malumu..

Bu hava, son günlerde Loğoğlu'nun ayrılışı dolayısıyla tertiplenen resepsiyonlarda da hissediliyordu...

Yaşa Temizel!..
UluslararasI HSBC bankası, hızlı bir gelişme gösteren Demirbank'a ortak olmayı fevkalade yararlı bir yatırım olarak belirliyor. Görüşmeler başlıyor.. HSBC, Demirbank'ın yarısı için 1.2 milyar doları gözden çıkarıyor.. İlkokul hesabı ile bu bankanın değerinin 2.4 milyar dolar olduğunu gösteriyor.

HSBC, geçen hafta, yarısı için 1.2 milyar dolar vermeye hazır olduğu Demirbank'ın tamamını 350 milyon dolara aldı.. Yani yedide birine..

Ve bürokratlarımız bu satışı zafer gibi sunup, şampanya kadehleri kaldırdılar.

Peki ne olmuştu da, bankanın değeri birden 7 misli düşmüş ve yabancı banka, Türk bankasının hem de yarısına değil, tamamına, yedide bir fiatla sahip olmuştu?..

Çünkü Demirbank "Ben batmıyorum.. Benim bankamın herşeyi tamam.. Bankama el koymayın.. Koydunuz, geri verin" diye bas bas bağıran patronlarına rağmen, Zekeriya Temizel tarafından, devletleştirilmiş, sonra da işte böyle 3 otuz paraya satılmıştı.

Demirbank krize düşmüştü, tamam. Ama krizin sebebi, bankanın devlete yardımcı olmak üzere, hazine bonosuna büyük yatırım yapmasıydı. Kriz bu varlığı sarsınca, Demirbank da sarsılmıştı. Ama küçük bir destekle, ya da tanınacak zaman içinde kendisini toparlayabilecekti. Devlet uğruna krize düşen bankaya devlet destek olmaz mıydı?.

Temizel ve bürokratları, bu fırsatı Demirbank'a tanımadılar.

El koyarak, 2.4 milyar dolarlık malın değerini, 2.05 milyar dolar düşürüp, 350 milyon liraya, bir yabancı bankaya sattılar..

Bu nasıl ticarettir, anlayan var mı?. Ülkeyi 2 milyar dolar zarara uğratmak, nasıl bir yönetim anlayışıdır, bana da anlatırlar mı?..

Üstelik yeni patronlar, bankanın binlerce çalışanına garanti de vermiyorlar. Türkiye'deki işsizlik elin adamının niye umurunda olsun ki?.

Sinerji şarlatanları..
Avrupa basketbol şampiyonası sırasında, hiç de güven vermeyen oyun kurucularımıza karşı, bir "B planı" tavsiye etmiştik.. Bazı bilimsel (!) şarlatanlar ve onlara kapılanlar, bizi vatan haini ilan ettiler nerdeyse.

Turnuva öncesi ve sırasında milli takım ve hocaları asla eleştirilmeyecek, fikir dahi verilmeyecek böylece bir "sinerji" yaratılacaktı..

Sinerji..

Ne demekse.. Ama lafa bilimsel hava veren bir deyim..

Ne varki bu sinerji her ne karın ağrısı ise, sadece basketbolda işe yarıyor olmalı.

Basketbol için "Aman eleştirmeyin.. Eleştireni lanetleyin" fetvasını veren bilimsel şarlatanlar, mesela Şampiyonlar Liginde bu ülkeyi temsil eden Galatasaray ve Fenerbahçe'yi ve hocalarını, bizzat kendileri, verdikleri akla uymadıkları, onların istediği takım ve taktik düzeni ile oynamadıkları için yerin dibine sokuyorlar..

Bu nasıl bilimsel perhiz, bu nasıl şarlatan lahana turşusudur, anlayan beri gelsin!.

TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan

Karısı banyoda tartılırken göbeğini içine çeken adamı uyandırmış, "Karnını içeri çekme hiç bir yararı yok!" diye... "Olmaz olur mu?" demiş adam, "Aksi halde tartı aletinin ibresini nasıl göreceğim?"

BİZİM DUVAR
'Soğuk savaş tekrar başladı. Çünkü saldırı tüm dünyada soğuk duş etkisi yarattı.'

Hakan&Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
'Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmaya hazırlar. Yazmak ise olgunlaştırır.'

Francis Bacon

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır