kapat
20.09.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Güzellik ve kadınlar

Teşvikiye kaldırımlarından birinde yürüyorum. Öğlen saati... Ortalık kalabalık.

Bir apartmanın büyük demir kapısının önünde güzel bir genç kız, birkaç metre ilerisindeki fotoğrafçıya poz veriyor. Belli ki, bir dergi için moda çekimi yapılıyor.

Genç kızın biçimli bedenini dokusu köpük köpük dalgalı deniz mavisi uzun bir elbise sarıyor. Elini duvara yaslamış kız, arkadan kabarık ve gösterişli saçlarını görüyorum.

Yanımdan üç kadın hızla geçip kıza doğru yaklaşıyorlar. Orta halli, orta boylu, orta yaşta ve kozmetiğe meraklı oldukları besbelli üç kadın... Tek kişilik bir sıra halinde model kızın yanından geçerken kafalarını ona doğru çevirip merak ettikleri yüzüne bakıyorlar. Sonra hepsi birbirine, sözleşmiş gibi ve tırmalayıcı yükseklikte bir sesle fikirlerini beyan ediyorlar...

"Ayyy, ne çirkin!"

"Ben de bir şey sanmıştım!"

"Bu çirkinleri neden model yapıyorlar!"

Kaldırıma torba dolusu çöp atmışlar gibi bir etki yaratıyor bu bende...

Sözler, insanca bir yandan baktığınızda bütün çirkinliklerden daha çirkin!

Sonra birden, genç kızın arkasından gördüğüm bedeninin düzgünlüğünü unutuveriyorum. O kadınlar ve onlar gibilerinin öyle bir bedene sahip olabilmek için kaç takla atacaklarını unutuyorum...

Ben de havaya girip, hızla model kızın yanından sıyrılıp yüzüne bakıyorum: O üç kadın Televole'de görseler bu yüzü, "Pek de hoşmuş!" derler. Peki şimdi neden tepkileri bu kadar kaba, bu kadar yaralayıcı?

Farkediyorum ki, kadınlar biz erkeklerden çok daha net, çok daha keskin biçimde ve asla labirentlerini kestiremeyeceğimiz huysuzluk ve huzursuzluklarla algılıyorlar düzgün bir kadın bedenini...

Piyasa değeri yüksek ama kendisi soğuk bu geometrinin yıkıcı etkisini dindirmenin tek yolu, sahip olduğu yüzü yorumlamak.

Çünkü yüzde ifadeler var, birbirinden farklı, bin türlü yoruma gelir çizgiler var...

Yine de nasıl oluyor da bu kadar saldırganca, genç kızın da işitebileceği biçimde, yüzüne karşı "çirkin" olduğunu söyleyebiliyorlar?

Bu saldırganlık, bu kavgacılık, bu kabalık çok tanıdık belki ama her durumda inanılır gibi değil!

Karşı kaldırıma geçerken, konuşa konuşa yollarına devam eden üç kadına arkalarından bakıyorum... Bir görevi yerine getirmiş, zararlı bir böceği oracıkta ezmiş gibi rahatlamışlar sanki! Omuzlarından kalçalarına, hafifçe yamuk bastıkları ayaklarına kadar bedenlerinin her yanına yayılmış bu rahatlama, bu duygusal gerginlik atımı, bu boşalma...

"Hepimiz çirkiniz, hepimiz kabayız, hepimiz saldırganız! Ve bizi kimse sevmiyor!" Sanki nakaratı böyle olan bir şarkı bütün caddeyi dolduruyor ya da bana öyle geliyor.

İşi büyütüyorum. (Haksız mıyım?)

Ve gelenekleri kuşaktan kuşağa geçen, kadınların içine hapsedilip mutlak dövüşe çağrıldıkları bir arena geliyor gözlerimin önüne: Ölümüne dövüş başlamadan önce kadın gladyatörler güzel ve özel bir muhabbet içindeler. Gülüyor, eğleniyor, anlaşıyor, görünüşte birbirlerini seviyorlar.

Derken imparator ve imparator locasındakiler (Onlar da, seyirciler de erkek, söylememe gerek var mı?) ayağa kalkıyor. Dövüş işareti veriliyor.

Beş dakika içinde arena kan içinde kalıyor...

DİKKAT
Barbarlığa karşı uygarlığın savaşını vermek istiyorsak, uygar olduğumuzu kanıtlamalıyız. Vahşete karşı kör intikam duygusunu bastırabilmektir uygarlık. F. LENOIR (Fransız toplumbilimci)

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır