Belki de dünyanın en acı çekmiş ulusudur Polonyalılar. Osmanlılar, Ruslar, Almanlar hep onların sınırları içinde at koşturmuştur yüzyıllarca. İkinci Dünya Savaşı'nda Naziler'in yaptıklarını ve ardından gelen komünist rejimde yaşananları hepimiz biliyoruz.
Ama Polonyalılar, yıllarca dünyanın in iyi futbol oynayan uluslarından biriydi aynı zamanda. Lato isminde kafasındaki saç oranı futbol zekasıyla ters orantılı (keldi adamımız) müthiş bir golcü, Boniek gibi oyuna etkisi inanılmaz bir futbolcu (düşünün Juventus, 2 yabancı hakkından birini Platini'den, diğerini ise bu sarı bıyıklı Leh'ten kullanmıştı), Tomasewski (penaltı kurtarma diye bir şey olabileceğini kanıtlayan isim) ve Mlynarczyk gibi dehşet kaleciler, Szarmach ve Lubanski gibi 70'lerin dev oyuncuları ve Deyna ile Smuda gibi savunmacı kavramına yeni açılımlar getiren futbolcular vardı.
1986 Dünya Kupası 2.Turu'nda alınan 4-0'lık Brezilya yenilgisinin ardından sessizlik kaplamıştı Polonya futbolunu. Nihayet bu yıl patladılar ve 2002 Dünya Kupası'na Avrupa'dan yükselen ilk takım unvanını elde ettiler. Peki ne olmuştu da bütün o problemler ortadan kalkmıştı?
Uyanışın mimarı Michal Listkiewicz. Bu ad futbolseverlere hiç yabancı değil. 1990 ve 1994 Dünya Kupaları'nda görev yapmış bir hakemdi çünkü. Listkiewicz 3 yıl önce Polonya Futbol Federasyonu Başkanı oldu. Özellikle komünizmin yıkılışından sonra yaşanan çöküşün nedenlerini inceledi Listkiewicz. Yardımcı olarak efsane futbolcu Zbigniew Boniek'i seçti kendisine. Eski birçok yıldızı altyapıda görevlendirdi. Kulüplere statlarını ve tesislerini yenileme şartı getirdi.
Yine eski bir futbolcu olan Jerzy Engel, Milli Takım Teknik Direktörü oldu. Engel, Nijeryalı Olisadebe'yi vatandaş yaptı. Milli Takım kadrosunu gençleştirdi ve Polonya'yı yine o güzel, eski günlerdeki gibi Avrupa'nın en iyi futbol oynayan ekiplerinden biri haline getirdi.
Bunlar sadece 3 yılda oldu. Yani çok zor bir iş değilmiş. Bilmem anlatabildim mi?
Magazin
