kapat
30.08.2001
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Editör
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ŞELALE KADAK(skadak@sabah.com.tr )

Sınıf arkadaşları Garih'siz toplanıyor

Makine Yüksek Mühendisi Hulusi Damgacıoğlu, Üzeyir Garih'in İTÜ'den sınıf arkadaşı. İTÜ'nün Taşkışla'daki binasında yapılan törende Hasan Fehmi Yazıcı'yla birlikte Garih'in sınıf arkadaşları adına kısa ancak hüzünlü konuşmalar yaptı. Bir ara Yazıcı'nın sesi titredi. Tam, "Birileri bunu kıskandı" diyordu ki gerisini getirecek gücü kendinde bulamadı. Gözyaşlarına hakim olamadı. Kısa bir sessizlik oldu. Konuşmasını güçlükle tamamlayabildi sonra. Salondakiler de gözyaşlarına hakim olamamıştı.

Damgacıoğlu da öyle. Aynı sıraları paylaştığı dostuyla olan ilişkisi sadece okul günleriyle sınırlı kalmamıştı ki. Onlar, mezuniyetten sonra da birbirlerini sık sık gördüler. Hatta Alarko kurulduktan sonra, Hulusi Damgacıoğlu Holding'te tam 15 yıl yönetim kurulu üyeliği dahi yapmıştı. Alarko'dan ayrıldıktan sonra da bağları hiç kopmadı. İşte bu yüzden Hulusi Damgacıoğlu da bir dostu kaybetmenin acısını derinden yaşayanlar arasındaydı.

Sınıf arkadaşı Üzeyir Garih hakkında konuşmak için Garih'i son yolculuğuna uğurladığımız günün akşam üstü Hulusi Damgacıoğlu'yla buluştum.

Sohbet ederken, "Çalışkandı. Herkese yardım ederdi. Yumuşak başlı, kavgacı olmayan, sulh yolunu bulan bir insandı" dedi. Sonra Arı Mecmuası'nı çıkardı. 1951 yılında İTÜ'den mezun olan öğrencilerin yıllığıydı. Gözleri daldı. O günlere gitmişti. "Biz ona kuş derdik" deyiverdi. "O kadar çok çalışırdı ki, yanımıza gelince aşağılık kompleksine girerdik! Biraz vites küçült derdik. Problemleri çok çabuk çözerdi. Telefonda konuşurken, tellerden zeka fışkırdığını sanırdım bazen."

Garih'le birlikte İTÜ'nün makine bölümünden 1951 yılında 48 kişi mezun olmuş. Aralarında tanınmış profesörler, işadamları var. Damgacıoğlu da Garih'ten geri kalır gibi değil. Makine yüksek mühendisi olmak ona da yetmemiş ve 1999 yılında 70'li yaşlarını yaşarken, İTÜ'den doktara ünvanı almış.

Üzeyir Garih, İstanbul Teknik Üniversitesi'ne "Gözetici Ağabeylik" sistemini de kazandırmış. Damgacıoğlu'yla birlikte pek çok mezun bu projede yer almış, genç öğrencilerin gözetici ağabeyi olmuş, onların sadece teknik sorularına değil, hayata ve sosyal olaylara dair olan tüm sorularına cevap vermeye, danışmanlık yapmaya çalışmış.

Bize de dua et derdi
Alarko'nun bir çok projesinde Garih'le birlikte çalışan Damgacıoğlu'nun dini konularla ilgili tespitleri de var. Modern bir hayat yaşayan Hulusi Damgacıoğlu aynı zamanda kendini dindar bir insan olarak tanımlıyor. Mesela ofisindeki çekmecesinde mutlaka bir Kuran'ı Kerim bulunduruyor. Damgacıoğlu Garih'le birlikte çalıştığı zamanlarda Cuma namazlarına gidermiş. Garih'in, "Hulusi yanlız kendin için değil, bizim için de şirketimiz için de dua et" dediğini hatırlatıyor.

Belki de bu yüzden olsa gerek, Garih, ne zaman dindar insanlar ziyaretine gelecek olsa Hulusi Damgacıoğlu'na da haber verirmiş. Damgacıoğlu, "Biliyor musunuz odasındaki dolabında Kuran'ı Kerim'i eksik etmezdi. Birgün Kuran'ı Kerim'i açtı. Bakara Suresi'ni buldu ve Museviler'le ilgili konuları konuştuk. Garih hem kendi dinini hem de diğer dinleri öğrenmeye çalışırdı ve konuşmalarında mutlaka örnekler verirdi." Damgacıoğlu işte bu yüzden Garih'in Şeyh Küçük Hüseyin Efendi'yi ziyaretini hiç yadırgamıyor. Kimbilir Garih, hayatın doğal sıkıntılarından, streslerinden arınmak, huzur bulmak için kendine böyle bir yol bulmuştu belki. Zaten dinler üstü olduğunun mesajını vermeye çalışmamış mıydı?

Periyodik olarak bir araya gelen eski mezunlar Eylül'ün 21'inde yine buluşuyor. Bu kez aralarında Garih olamayacak. Eski günleri yadedecekler, Damgacıoğlu'nun günün anısına yaptırdığı seramiklerden alacaklar. Garih mi? O, sayısız eseriyle sürekli karşımıza çıkacak, gençlere örnek olan fikirleriyle hep yaşayacak.

Düşünce üretmekten bıkmadı, usanmadı
Garih kadar fikir jimnastiği yapan kaç işadamı vardır bilemiyorum. İstanbul Sanayi Odası'nın olağan meclis toplantılarından biriydi. Başkan'ın yaptığı konuşma tamamlanmış, bu kez de söz isteyen sanayicilerin konuşması başlamıştı. Garih söz aldı ve devletle bir büyük şirketin yönetim tarzının nasıl da birbirine benzediğini anlatmaya koyuldu. Konu öyle ilginç gelmişti ki, not alamaya çalıştım. Ancak Garih'in konuşma hızına yetişmem mümkün olmadı ve yarım yamalak alınmış nottan güzel yazı yazılmaz diye, İSO'dan Garih'in yaptığı konuşmanın metnini istedim. Ancak araya başka şeyler girdi ve o konu kaldı. İlginçti. Bugün özetini paylaşmakta büyük fayda var:

"Bir devletin toprağı, bayrağı vardır. Holding'in arazisi, taşınmazları, bayrağı mevcuttur. Bir devletin milleti, şirketin hissedarları vardır. Devletin bakanları ve bürokrasisi, şirketin müdürleri ve personeli vardır. Devlet hizmet satar, karşılığında vergi tahsil eder. Şirket de mal ve hizmet satar, bedeli kullanıcı tarafından ödenir. Devletin düşmanları, şirketin rakiplerine eşdeğerdir. Devletlerde partiler, şirketlerde de hissedar klikleri ve lobileri mevcuttur.

Şirketlerin cirolarının karşılığı devletlerde bütçe açığı ve fazlasıdır.

Devlet de aynen şirket gibi ekonomisini yönetirken ikisi lastik biri taş olan üç topla oynayan bir cambaza benzetilebilir. Lastik toplardan biri öz varlık, ikincisi gelir-gider farkı, taş olanı ise likidite kesinlikle düşürülmemesi gerekir.

Sıkıntıya giren bir şirkette, yürütme kurulu başkanının, üyeleri ve yetkili danışmanları ile birlikte bir durum muhakemesi yapıp, alacak, borç, likidite durumunu tespit etmesi ve sıkıntısını gidermek için bir eylem planı oluşturması gerekir.

Bu arada yürütme kurulu başkanı, "şüyuu vukuundan beterdir" deyiminden hareketle vakit kaybetmeden ciddi ve güvenilir bir uslubla gerek hissedarlara gerekse personele, durumu açık seçik ve şeffaf bir şekilde anlatarak dedikodu, tereddüt ve karanlık senaryoların üretilerek bir paniğin ortaya çıkmasını önlemelidir... Belki de Başbakan'ın yapması gerekli olan da budur....(Garih bu sözleri Nisan 2001'de söylemişti) Artık siyasi iradenin sorumluluk alıp bürokrasinin önünü açmasının zamanı gelmiş, geçmiştir... Halkımızın tüm kesimlerinin, kendi kadar tüm toplumu ve Türkiye'yi düşünerek özveriye katlanması gerekir."

İTÜ YILLIĞINDA ARKADAŞLARI GARİH'I BÖYLE ANLATMIŞ

Garih, Hazakil

"Kuş".............

İmtihanlardan sonra günlerini not cetvelleri başında arkadaşlarının aldığı notları tetkik etmekle geçirir. Fakülteden alacağı 50 lirayı bir senedir rüyalarında görür. Kendini, Rafaeli ve bıyıklarını sever. Kuşladıkça gözlerine ve yanaklarına kuvvet gelir ve devamlı şişerler.

Su makinaları imtihanında devridaim makinesinin yapılabileceğini isbat ettiğinden kürsünün asistanlığına namzettir. Projeleri o yapar, o tashih ettirir, Rafael teslim eder.

İmtihana girerken hususi surette giyinir. Beş senedir istimal ettiği elbiseyi, gömleği, yağlı gravatı ve şapka müsvettesini ilerde çocuklarının kullanması için saklayacaktır. Aramızda Garih diye tanınırsa da telefon eden arkadaşlarına evde bu isimde kimse olmadığı söylenir. İlk girdiği analitik imtihanında müsaade isteyerek dışarı çıkmış ve vukuatı önlenmiştir.

Arı Mecmuası, 1951

İTÜ Makine Mühendisliği Bölümü

www.superbahis.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır