kapat
19.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Arkadaşını seçme hakkı yok mu insanın?


Süleyman Demirel, başta Cavit Çağlar olmak üzere 'aile fotoğrafı'nda yer alan herkese sahip çıkıyor:
"Kan bağım yok ama benim dostlarım onlar. Ne ben onlara zarar veririm, ne onlar bana"

Eski cumhurbaşkanı, Türk siyasetinin en önemli isimlerinden Süleyman Demirel'in güncel durumla ilgili yorumları bir yana, herkesin merak ettiği çok önemli bir mesele var: Demirel çiftinin yanı başında poz veren 'aile fertleri'nin neredeyse tümünün kanunla başının derde girmesine ve yeğen Murat Demirel'in de hapiste süren Egebank macerasına 'baba'nın tavrı ne?

* Ailenizin bireyleri Cavit, Ali, Kamuran size baba olma zevkini tattıran insanlar mı?

Kamuran ve Cavit benim ailemin bireyleri değil, arkadaşlarımdır. Hatta Kazaklar'ın bir sözü vardır: İyi bir arkadaş kadar değerli bir şey yoktur. Bu arkadaşlar benim iyi arkadaşım.

* Daha önce onların olduğu kareye "aile fotoğrafım" dediniz de...

Aile olması için kan bağı olacak. Benim iyi arkadaşlarım onlar.

n Hangisinde emeğiniz daha fazla?

Benim hiçbir emeğim yok

* Ya onların sizde?

Onların da bende. Biz arkadaşız. Bilhassa Cavit siyaset arkadaşımdır. Fevkalade koridorlardan beraber geçmişizdir. Kanunlara göre bir suçu varsa bu suç mahkeme huzurunda ispatlanıncaya kadar Cavit suçsuzdur. Kamuoyunun zaman zaman fevkalade yanlış biçimde bilgilendirildiği, tahrik edildiği olaylarda insanlar yargısız infaza maruz kalabilirler. Cavit'in işini güçleştirmek istemiyorum ama Cavit bir suç işlemişse yiğitçe, mertçe onun gereğine katlanır. O yürekte bir insandır. Varsayalım ki mahkemede Cavit'in suçu ispatlanmıştır, o yine benim arkadaşımdır.

YAN YANA DURMAKTAN PİŞMAN DEĞİLİM
* Peki siz kimin nasırınıza bastınız da aile fotoğrafınızdaki bireyler teker teker döküldü?

Kim vardı ki benim aile fotoğrafımda? Cavit vardı, Kamuran vardı.

* Bir de Ali...

Ali benim kayınbiraderim ve kuzenim. 12 yaşından itibaren bizimle beraber büyümüştür. Ali'nin ne kusuru var?

* Ali Şener, akrabalığın ötesinde her türlü işinizi kendisine emanet edebileceğiniz kadar önemli bir insan mı?

Hayır. Bir ailede insanın kayınbiraderi neyse benim kayınbiraderim de o.

* Sizinki biraz öte canım?

E canım bunun ölçüsü yok. Şu kadar yakın olsa veya daha az yakın olsa bunu değerlendirmesi de mümkün değil. Farzet çok yakın. Bundan bir suç çıkmaz.

* Siz ne zaman başınızı şöyle bir dışarıya çıkarsanız pat birine bir şey oluyor. Ali'ninki de yakındır diye düşünenler var.

Hayır efendim suçun şahsiliği asıldır. Bana kimse bir şey söyleyebildi mi? 50 sene bu devlete hizmetim oldu. Bu ülkenin katrilyonlarını sarfettim. Bir kör kuruşun hesabını bana kimse sordu mu?

* Peki şimdi n'oldu, kimi kızdırdınız?

Bana bir şey diyen yok ki. Cavit'e diyen varsa, Cavit hapisanede. Kamuran'la ilgili bir sürü iddia var. Hepsinin karşısına geçmiş onlarla uğraşıyor. Ali'yle ilgili bir iddia yok. İki tane gazete manşet yaptı ormanı yıktılar diye, adamı saldılar işte. Çamur atmak gayet kolay. Hiçbirisi bana bulaşmadı. Şimdi niye bulaşacak? Bir altın kaseye taş atsalar, taş ne değer kazanacak? Bir Erzurum tabiri. Yel kayadan ne aparır? Yel kayadan hiçbir şey aparmaz.

* Onlar mı sizin yüzünüzden, siz mi onların yüzünden kaybettiniz?

Ne ben onlara zarar veririm, ne onlar bana. Bize akılları sıra husumeti olan kişiler bunu dillerine doladılar. Aile, aile... Kan bağım yok ama benim dostlarım onlar. Şu ana kadar hiçbir kötü hali ispatlanmamıştır. Şayet ispatlanırsa bunlar benim yine arkadaşlarımdır. Arkadaşını seçme hakkı olmayacak mı?

* Aile fotoğrafı lafı ettiğiniz için pişman mısınız?

Hayır, genel bir tabirdir.

* Ama bayağı başınızı ağrıttı?

Niye ağrıtsın? Ben o adamla yan yana durmuş olmaktan pişman değilim ki. Ben Cavit'e zarar vermeyeceğimi bilsem gider hapisanede Cavit'i ziyaret ederim.

* Dostluğun gereklerini yerine getirmiyorsunuz.

Pozisyonum müsait olsa, gidip ziyaret edeceğim. Ziyaret etmek için beş tane kademeden geçmek lazım. Üstünüz başınız aranacak, bilmem ne. O da mesele değil. Çıktığı mahkemede bana olan birtakım garezlerden zarar görecektir.

* Peki mektup yazıyor musunuz?

Hiç yazmadım.

* Arkadaşınızın selamete çıkması için ne yapıyorsunuz?

Elimden geleni yapıyorum. Kanunlar içerisinde ve sabırla kanunların işlemesini bekliyorum. Hukukun içinde kalınması lazım. Bu ülkenin fertlerine, Cavit veya başka birisine, şuna yakın, buna uzak diye farklı muameleler yaparsanız yalnız mahkemede değil mahkemeye çıkmadan önce karakolda yaparsanız bu ayıptır.

MURAT'LA NİYE İTİŞEYİM?
* Bir dönem sizi Yahya Demirel üzdü. Peki bu Murat nereden çıktı?

1975'de ben hükümet başkanıyken Yahya Demirel hakkında hayali ihracat söylentileri oldu ve mahkeme hapse koydu. Bir ülke düşün ki başbakanın yeğeni sadece bir şey yaptığı için suçlu olabiliyor ama hiçbir himaye görmüyor. Kim kendi kardeşinden akrabasından sorumludur? Yahya bana zarar vermemiştir. Varsa suçu kendisine aittir.

* Ya Murat?

Murat ne? Orta yerde ispatlanmış bir suç yok. Murat mahkeme huzuruna çıkıyor diyor ki "Ben amcamın yüzünden bu durumdayım". Yani şimdi ben Murat'la itişmeye kakışmaya ne gireyim? Kanunlar nezdinde suçu ispatlanırsa suçunu çeker, bana bundan bir şey olmaz. Suç ona aittir.

* Ama "Amcamın 41 yıllık siyasi hayatının faturasını bana kestiler" dediğine göre bayağı kızgın size. Niye kızgın?

Bu tartışmayı keselim çünkü ayıp oluyor. O durumda olan insanın halet-i ruhiyesini hissetmek lazım. Gencecik bir insan. Dokuz ay hangi suçu işlediği kendisine söylenmeden hapisanede yattı. Ve suçun işlendiği yer İstanbul. Hapisane Ulucanlar hapisanesi. Altından ne çıkacak görelim bakalım.

Arcayürek meselesinde boş bulundum

* Cüneyt Arcayürek'i ona gerçekten ihtiyacınız olduğu için mi istihdam ettiniz?

Yoo kendisi çalışmak istedi ben de reddetmedim. Arcayürek orada devletin memurudur. Bir takım notlar alıp bunu sonradan yazacağım deseydi orada olmazdı.

* Ama "Babasının Kızı" adlı kitabında diyor ki "Ben Köşk'teyken not alıp almadığımı defalarca sordu. Ben de 'evet' dedim." Hatta "Canın sıkılıyorsa daha sonra ne yazacaksan şimdi yaz" demişsiniz...

Ben not aldığını bilmiyorum ki. Hatta ne yazacağını da bilmiyorum. "Ben burada hatıra yazacağım" dese, ben ona izin vermem. Onun hiçbir ahlak kaidesine sığan tarafı yoktur.

* Fakat, onun gibi habere tutkuyla bağlı birini istihdam ederken mesaisini daha sonra kitabı için harcayacağını bilmiyor olamazsınız?

Bazen insanlar boş bulunur. Ben çok şüpheci bir adam değilim.

* Cumhurbaşkanları ne kadar özgürdür, kendi arzuları hilafına bazı insanlarla çalışmak mecburiyetinde midir?

Değildirler.

Kaza kurşununa hedef oldum

* Köşkten inişinizle aile fotoğrafı arasındaki alaka nedir?

Tabii şunu diyenler var: Yine Demirel ortaya çıkarsa bizim işlerimize mani olur. Öyleyse Demirel'i uğraştırıcı bir takım şeyler bulalım. Ne bulalım? Murat'ı bulalım, Cavit'i bulalım vs. Ben bunu ihtimal haricinde görmemekle beraber akli bulmuyorum çünkü ne yapacak böyle düşünenler? Arkalarında devlet gücünün olması lazım. Devleti keyfiliğe alet etmiş olması lazım. Eğer böyle bir şey yapmışlarsa bu gökkubbenin altında hiçbir şey gizli kalmaz. Buradan da büyük bir kavga çıkar.

* Köşkten inmenizden sonra başladı bütün bunlar. Siyasetin Kasparov'u idiniz ama son maçı kaybettiniz. İkinci kez tekrar cumhurbaşkanı seçilebilmenize yönelik planlar tutmadı ve indiniz aşağı. O inişle bu durumlar arasında bir paralellik yok mu?

Ben neyi kaybettim? İkinci defa cumhurbaşkanlığını kimseden istemedim. Bana bu görevin bir defa daha tarafımdan yapılması teklifi Sayın Ecevit'ten ve Sayın Mesut Yılmaz'dan geldi. Sayın Çiller'e ve genel sekreteri Şevki Erek'e söylediğim şudur: Bak kardeşim ben bir şeye talip değilim. Bu işi başaramayacaksanız üzerinize almayın. Ama ben böyle bir görevden kaçmam. Böyle bir görevi reddetsem, daha sonra Türkiye sıkıntıların içine girse sen bunu reddettin de onun için böyle oldu denecektir. Ben Türkiye'yi iyi idare ettim. Yedi sene iyi cumhurbaşkanlığı yaptım. Herkes için fevkalade zor zamanlardı ve ben Türkiye'nin dış münasebetlerini çok iyi tazeledim. Onun için gelip bana talip olmuşlardır.

* Kimse, gerçeğin resminin bundan ibaret olduğunu düşünmüyor efendim?

Olabilir ama asgari resim bu. Sayın Ecevit bana gelip "Biz bu adımı atacağız" dediğinde, "Atacaksanız başarıya ulaştırmanız lazım ama ben taraf değilim" dedim.

* Onların başarıya ulaşamaması sizi de yaraladı işte.

Ben ne yapayım? Ben bir kaza kurşununa hedef olmuşsam benim suçum ne!

* Suçunuz, önceden hayır dememek. O kurşuna kendinizi hedef haline getirdiniz.

Ben hayır desem, beni bugünden sorumlu tutacaktınız hepiniz. Şimdi Sayın Ecevit bütün parti başkanlarıyla konuştu, geldi dedi ki "Bu iş tamamdır".

* Yani önce gösterdiler sonra vermediler ve siz bunu göremediniz?

O 407 kişiyle ortaya çıkıp da 376 imza çıkmaması benim işim değil. Anayasayı değiştirselerdi sadece benim için değiştirmiş olmayacaklardı.

* Ne oldu da istemediler sizi?

Parlamentonun şahsıma karşı gösterdiği bir itimatsızlık yok. Anayasayı değiştirmemiş oldular. Ben kimseden istemediğim için memnuniyetle görevimi tamamladım. Gayet tantanayla devir teslimimi yaptım nutkumu verdim.

* Bunu bir yenilgi olarak kabul etseniz Demirel olmazsınız tabii.

Niye yenilgi olsun? Ben senet mi çıkarttım Çankaya'ya?

Dinleseler de söylemem

* Derin devletten anladığınız şey nedir efendim?

Ben o tabiri sevmem.

* Köşkteyken izlendiğiniz, dinlendiğiniz gibi bir izlenime vardınız mı?

Bir ülkede cumhurbaşkanının dinlenebileceğine hem ihtimal vermem hem de devletim hakkında şüpheye düşmem. Öyle şeyler vardır ki aldanmak, şüphelenmekten daha iyidir. Çankaya'da oturan bir adam olarak "Ben dinleniyorum" dememin hiçbir faydası yoktur.

* Dinleniyor olsanız bile...

Dinleniyor olsam bile ben dinleniyorum diye ortaya çıkmam. Devletime bir faydası yoktur.

NURİYE AKMAN

www.superbahis.com

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır