kapat
19.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Özal'ın prensi artık eğlenemiyor


Ali Midilli, Özal döneminin prenslerinden. Siyasi değişimi sivil toplumdan bekleyen Genç Yönetici ve İşadamları Derneği Başkanı, "Depremden sonra benim için eğlence bitti" diyor
Genç işadamları unvanıyla 1983 Türkiyesi'nden sonra ortaya çıktılar. Onları "yuppie" olarak bildik. Çoğu yurtdışında eğitim almış, modern bir işadamı tipi çiziyordu. Girişimciydiler, profesyonel yöneticiydiler. Şimdi onların da yüzde 70'i krizden etkilendi.

Genç İşadamları Derneği Başkanı Ali Midilli onlardan biri. Kişisel kazancın bir insanı mutlu etmeye yetmediğini düşünüyor. Şubat krizi ile birlikte Türkiye'de bir fırsat penceresi açıldığına inanıyor. Kurtarıcıyı ise sivil toplum kurumlarında buluyor.

* Kriz üyelerinizi nasıl etkiledi?

En büyük sorun krizden sonra iş hacmindeki daralmalardır. Profesyonel yöneticilerden işsiz kalanlar oldu. Yüzde 70'i çok rahatlıkla etkilendi diyebilirim.

* Krizin başında mıyız yoksa daha etkilerini hissetmedik mi?

Krizin etkisini önümüzdeki yıl başında göreceğiz. Çığlıklar, kıyametler kopacak. Hazine arazilerinden bahsediliyor, onları kim alacak? Bunlar göz boyama. Bu kadar senedir büyük holdingler uluslararası ortak istemediler, fiyat beğenmediler, şimdi kriz sonrasında battılar. Türkiye'de birikimi olanlar sisteme güvenleri olmadığı için yurtdışından para getirmiyor. Türkiye'nin yurtdışında 40 milyar doları olduğundan bahsediliyor, bu kara para, silah, uyuşturucu dışında gerçekten de kayıtlı ekonomi içinde kazanılmış yurtdışına çıkmış para. Bunun gelmesi için ekonomi yönetimine, siyasete güven olmalı.

* Peki bir alternatif yok mu?

Alternatif yok deniliyor. Bence Hiçbiri Partisi alternatif olacak.

SORUMLU DEMİREL
* Bu krizin mevcut siyasetçilerin gitmesi için fırsat olacağını mı söylüyorsunuz?

Türkiye daha kötüye gidemez, yalnızca biraz daha kötüye gidebilir. Siyasette ve ekonomide köklü değişimin zamanı geldi. Bu fırsat penceresini kapatmaya çalışan değerli siyasetçiler var. Türkiye'yi bu noktaya getirenler kimlerdi? Belki hepimiz getirdik, yeteri kadar ilgilenmedik, takip etmedik. 1980'lerde kendi çıkarımızın, kazancımızın peşine düştük. Güzel villa, Avrupa seyahatleri, yemekler... O yöneticilerin başında da şu anda tekrar siyasete dönme konusunda hevesli olan Demirel var. 1991 sonrasındaki Türkiye'de olmayan her şeyden o sorumlu. Toplumda üretkenlik yok edildi, hep tükettiler. Tasarruf birikimi olmadı.

* Şimdi yeni oluşumların ve mevcut partilerin söylemlerine baktığımızda aynı şeyleri söylediklerini görüyoruz. İdeolojilerin önemi kalmadı mı?

Halk önce servis almak ister. İyi hizmeti kim verirse önümüzdeki 15-20 yıl içinde iktidardan düşmez. Önemli olan getirilecek çözüm önerileri.

* Yeni oluşum diye çıkanların hepsi eski...

Şu anda ortaya yeni oluşum diye çıkanların tümü "Hiçbiri Partisi"nin dışında. Onlar eski sistemin devamı. Bugün 65 milyon nüfusu olan bir ülkede değerli beyinler var. ABD'de, Avrupa'da harikalar yaratan Türkler var. Türkiye'nin lidere değil yeni siyasi kadrolara ihtiyacı var.

* Siz bir işadamısınız. Devlet şirket gibi yönetilir mi?

Şirketin de bilançosu var, devletin de aktifleri pasifleri var. Özel sektörde beceri sahibi insanlar kamuya geçerlerse ekonomik açıdan çok daha iyi yönetileceğini düşünüyorum. Siyaset zaten yönetim becerisidir.

* Siz yeni isimlerden biri olacak mısınız?

Uzun vadede isterim. Değişim ivmesi STK'lardan gelmeli. Hiçbiri Partisi oradan çıkacak. Onun lideri teknokrat biri olabilir. Denenmemiş bir sürü insan var. Mesut Yılmaz "Maceraya ne gerek var?" diyor. Biz zaten maceranın içinde yaşıyoruz.

* Kendisini "genç işadamı" olarak tanımlayanların TÜSİAD üyelerinden temel farkı nedir?

Klasik tarzda sanayici olmayan, farklı bir ekonomik anlayışa sahip kişilerden söz ediyorum. Bir işin patronu olmanın dışında profesyonel yöneticiler de var. TÜSİAD'a yalnızca patronlar üye olabiliyor. Biz de ise reklamcı, bilgisayarcı, iletişimciler de var. Kısacası 'Zenginler Kulübü' değiliz. Biz sivil toplum örgütüyüz.

* Sizce TÜSİAD sivil toplum örgütü mü?

TÜSİAD STK değil, Erkut Bey ile birlikte o rolü üstlendi ama biliyoruz ki STK'ların en büyük sorunu maddi olanaksızlıklarıdır. Biz STK'yız, çünkü ben Ali Midilli olarak GYİAD'a üyeyim. Ben bir kurumu temsil etmiyorum. Odalar Birliği'ne şirketler üye. Biz de ise gönüllü olarak katılım vardır.

* Bazı birliklerin, derneklerin bazı siyasi partilere angaje olması doğru mudur?

Taraf olmak istiyorlarsa olurlar ama bu dernekler kanunu kapsamında suç. Bu neden suç, tartışılmalı. Bir genel kurul yapıyorsunuz hükümet komiseri geliyor. Türkiye'de bu işlere gönül verip uğraşmak biraz şövalyelik.

* Yaşadığımız şu dönem işadamlarının en çok cezaevine girdikleri dönem oldu.

İnsanlar içerideler. Suçlular mı daha belli değil. Bu işadamlarını cesaretsizlendirecektir. Kurunun yanında yaş da yanıyor. Ticarette para batırmak suç olmamalıdır. Burada önemli olan niyettir. Ama bunu yargılayacak iktisat mahkemeleri yok. Kredi batırmayan bankacı yoktur. Para kaybetmeden para kazanılmıyor. Sistematik şekilde bu yapılıyorsa o zaman suçtur. Söyleyebileceğim şey şudur: Murat Demirel bir terminatör gibi biridir.

İyi eğitimli, iyi yönetici
1959 doğumlu. Clark Üniversitesi'nden ekonomi ve işletme yüksek lisansı var.

1986-89 Chase Manhattan Bank İstanbul Kurumsal Finans, 1989-95 The Chase Manhattan Bank London-Afrika-Ortadoğu Kurumsal Finans'tan sorumlu Müşteri İlişkileri Başkan Yardımcılığı yaptı.

1995-2000 Egon Zehnder International İstanbul Yönetim Danışmanı ve Firma Ortağı oldu. 2000-2001 ABN AMRO Bank Başkan Vekili idi.

1996'dan bu yana GYİAD üyesi. 1999'dan itibaren de yönetim kurulu üyesi. Midilli koyu bir Fenerbahçeli ve 1907 Fenerbahçeliler Derneği üyesi. Türkiye Etik Değerler Merkezi kurucu üyesi ve Türk Bankacılar Derneği kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyesi.

KOPYA ÇEKMEK GİRİŞİMCİLİĞİN İLK ADIMIDIR
* Bir derneğin adının başına "genç" sözcüğü neden konulur?

Genç derken yeni bir kuşağı temsil etmeyi anlatıyoruz. 1986'da kurulan derneğimizin kurucu üyeleri profesyonel olarak üst mevkilere gelmiş genç yöneticiler, yurtdışında okumuş, iyi iş yapan, dünya vizyonları olan kişilerdi.

* Derneğinizde yaş sınırlamanız nedir?

22 ile 49 yaş arası.

* Neden genelde babadan kalma işadamı olunur?

Baba işadamı ise oğlu da işadamı oluyor. Girişimciliğin önü açıldığından beri bunun tersini de görüyoruz. Türk insanı çok çabuk öğreniyor ve kopya çekiyor.

* Kopya çekmek iyi bir şey midir?

Kopya çekmek girişimciliğin ilk adımıdır, arkadan yaratıcılık gelmelidir.

* Babalarınızın yaptığı ve yapamadığı neyi yapmaya özen gösteriyorsunuz?

Aileden temel değerler alınıyor. Sonra eğitim. Bizim üyelerimizin çoğu yüksek eğitimli. Babam 35 yıllık profesyonel yöneticiydi. Ben de 16 yıldır profesyonel yöneticiyim. Toplam 51 senelik profesyonel yöneticiyiz. Türkiye'nin geçmişinin 80 senelik olduğu düşünülürse bu oldukça uzun bir zaman.

* Çocuğunuzun sizdeki hangi özelliği almasını istersiniz?

Benden daha iyi eğitimi olsun isterim. Benden daha iyi düşünsün. Girişimci ruhu fazla olsun. Topluma olan sorumluluğumu ileriki yaşlarda keşfettim, o daha erken keşfetsin.

* Siz neden bu işlerle uğraşıyorsunuz? Paranızı kazanıp keyif çatmıyorsunuz?

Golf, yelken filan yok hayatımda. Benim hobim bu. Para da kazanmıyorum bu işten. Toplum içinde bir şeyler nasıl iyi bir noktaya gelir diye düşünüyorum, emek harcıyorum. Maalesef lüksüm yok. Böyle bir arzum da yok. Çok sıkıntılı ve üzgünüm. İnsanların eğlendiği ortamlara girdiğimde eğlenemiyorum. Son Marmara depreminden beri benim için bunlar bitti. Biraz değişim olursa olacak. İşte bunun mücadelesini veriyoruz.

* Genç nüfusun hayata atılmakta geç kaldığını söyleyebilir miyiz?

Genç nüfusun ne şekilde yetiştirildiğine bakmak lazım. İbrahim Betil her bir tarafını yırtıyor. Biz ona inanıyoruz. Bir toplumun genç nüfusuna eğitim verilmediği zaman bir süre sonra bu insanların ülkeye katacağı katma değer de olmaz.

* Eğitim alanların beklentilerine karşılık verecek bir ortam da Türkiye'de yok...

İnsanlar eğitilerek birçok konuda merak sahibi olurlar. Eskiden bu kadar çok araştırmacı insan yoktu. İnsanlar daha rahat bilgilere ulaşıyor. Türkiye'de yeteri kadar iş imkanı yok. İyi bir nesil geliyor ama biz onları iyi değerlendiremiyoruz. Enflasyonu bir şekilde kontrol altına alıp devletin ekonomideki payını azaltmak lazım. Türk özel sektöründe sermaye birikimi çok yetersiz. Yabancı sermaye konusunda en yüksek potansiyele sahip ikinci büyük ülkeyiz. Eğitilmiş insanı var, coğrafi konumu iyi, bir şekilde bunu tüketim toplumundan çıkarmak üretmeye yönlendirmek gerekiyor. Girişimcilerin önünü açmak gerekiyor. Türkiye'yi şu durumdan kurtaracak olan yabancı sermaye. Buna artık zaten uluslararası sermaye demek lazım. Zaten sermayenin vatanı yoktur.

feliselif@yahoo.com

Elif Ergu

www.superbahis.com

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır