kapat
21.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.sahibinden.com
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
GÜNGÖR MENGİ(gmengi@sabah.com.tr )

Ayıp oluyor!

Bugün MGK toplanacak diye piyasalar tir tir titriyor. Böyle şey olur mu? Siyasetçiler de, askerler de bu ibretten yararlanmalı!

Mesut Yılmaz'ın "ulusal güvenlik" konusunu parti kongresinde tartışmaya açmasına Genelkurmay "Kapa çeneni" anlamına gelecek sert bir bildiri ile karşılık vermişti.

Başbakan Ecevit dün SABAH'a "Yeniden ortalık karışırsa bu ekonomiyi de etkiler. Olabildiğince ortamı yatıştırmak lâzım" dedi.

Doğrudur.. Ama ortalığın yeniden karışması için sebep yok. Genelkurmay, bu sorunu tartışmak için meşru zeminin MGK olduğunu söylemedi mi? İşte zemin..

Mesut Yılmaz, Kasım ayına kadar sözü verilen reformları gerçekleştirmezsek AB treninin kaçırılacağından korkuyor.

Başbakan "Bu ulusal program uygulanmayacak ve AB ile ilişkilerimiz bozulacak varsayımını tartışacak durumda değiliz" dedi.

AB, Türkiye'nin ekonomik ve demokratik geleceğidir. Bu ilişkilerin bozulması ülkenin güvenliğini de olumsuz etkiler. Hükümet ortağı bir partinin endişelerini tartışmak MGK'nın asli görevi olmalıdır.

Tartışma ortalığı karıştırmaz, tersine sorunları berraklaştırır, uzlaşma ve çözüm yollarını açar. Yeter ki taraflar, tartışmanın gerektirdiği kültür ve geleneğe sahip olsunlar..

Zaten bu konudaki kriz de ulusal güvenliği tartışmaya açmaktan değil, Mesut Yılmaz'ın tavrını "onursuzluk" sayan ve ülkenin iflâs noktasına geldiğini iddia eden Genelkurmay bildirisi nedeniyle patlak vermiştir.

MGK, Anayasal bir kurumdur ve askeri cumhuriyet geleneğini demokrasiye dönüştüren köprünün en önemli ayağıdır.

Bu zeminde demokratik tartışma kültürü ne kadar kökleşirse, Türkiye'de askeri vesayet rejimi bulunduğuna yönelik kötülemeler o kadar azalacaktır.

Kavga etmeden konuşmayı öğrenelim!

Patlamalar..
İlk eylemi 5 Nisan'da Ahmet Çakmak, Başbakanlık önünde Ecevit'e doğru yazar kasa fırlatarak yaptı.

22 Haziran'da İstanbul'da bir bankanın güvenlik görevlisi, kasadaki 37 milyar lirayı silah zoruyla alıp sokakta dağıttı..

31 Temmuz'da hacze uğrayan bir klima bayii, Hatay'da borçlu olduğu bankayı basarak 6 memuru saatlerce rehin tuttu..

7 Ağustos'ta borcunu ödeyemeyen bir beyaz eşya satıcısı Mersin Adliyesi önünde silâhı ile intihar girişiminde bulundu..

Ardından bir kamyoncu, haciz ihbarını aldığı aracını Başbakanlık önüne sürüp "Başbakan'a hediye getirdim" diye bağırdı..

Ve dün Bursa'dan Ankaya'ya giden işsiz bir vatandaş kendini Başbakanlık önünde zincire vurarak "ülke sahipsiz" dedi.

Sosyal patlama denilen şey bu olmalı..

Tanrı beterinden korusun.

Ama dua ile önlenecek bir şey değil bu.

Yardımlaşma duygusunu toplumda yaygınlaştırmak ve bu çabaya devletin daha etkin katılmasını sağlamak gerekiyor.

Medya da sansasyon merakını, sorumluluk duygusu ile bastırmak zorundadır.

En çok sahibine zarar veren eylemler, eğer özendiren yayınlara konu olursa bu habercilik amacını aşar ve sel yaratır.

Öfkenin bulaşıcı ve tehlikeli bir hastalık olduğunu unutmayalım!

www.superbahis.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır