kapat
18.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.sahibinden.com
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Hayat işte!

Yavuz Çetin... Rock sahnelerinin en güzel, en aydınlık gülen adamıydı.

Baba Batu ve o; yani Yavuz 90'ların ilk yarısında İstanbul'un en izbe barlarını ışıklandırmışlardı...

Yavuz gitarına tutkuyla bağlıydı ama hayata da bağlanmak istemişti. Müziğin ve enstrümanların şizoid dünyasında tıkanıp kalmaktansa çoluk çocuğa karışmaya bile ikna olmuştu...

Ama olmadı.

Daha doğrusu, haberi alınca anladım ki, hiçbir şey istediği gibi yürümemiş!

Sonunda Yavuz... Boğaziçi Köprüsü'nden aşağıya atlamış; "Hayat Yokuşu"ndan ölüme doğru...

Şimdi burada durup medyaya iki söz söylemek istiyorum. İki uyarı...

Birincisi...

Artık intihar haberlerini verirken oturduğumuz yerden buna yol açan nedenleri de peşinen biliyormuşuz gibi davranmayalım! Hele Prenses Leyla Pehlevi'nin intiharından sonra olduğu gibi, "Çok da neşeliydi, intihar etmiş olamaz" türünden herkesin kafasını yanlış yere karıştıracak şeyler yazmaktan kaçınalım, ne olur!..

Arkadaşlar, neşelilik neşesizlikle ilgisi yok bunların! (Tabii psikologla psikiyatrist arasındaki farkları hâlâ öğrenememiş bir medyadan çok şey beklemek de yanlış olabilir.)

İkincisine gelince...

Yavuz neden köprüden atladı, biliyor musunuz? Neden şu veya bu yolla intihara kalkışmadı da, köprüden atladı?.. Çok büyük olasılıkla, daha geçenlerde bir başka talihsiz genç adamın köprüden aşağı doğru kolları iki yana açık "uçuşu"nun sayfalar dolusu fotoğrafları zihninde yer etmiştir de ondan!.. Çünkü o gencin görüntüleri intihardan çok "yeni bir hayata doğru kanatlanmayı" çağrıştıracak kadar etkileyiciydi. (İntihar haberleri ve görüntüleri hassas konulardır. Ah, şunu bir kafamıza koyabilsek!)

***
Şimdi bakıyorum da, Yavuz'un ölümüne göbek sayfalarını ayıran, kocaman fotoğraflarını koyan büyük gazeteler, 1997'de çıkarttığı kasetinden ya hiç söz etmemiş ya da pul gibi yer vermişlerdi... Hayat işte!

Ah Yavuz!

Olmadıysa olmadı!.. Ama canımızı sıkan hayatı son bir özveriyle (intiharımızla) "taçlandırmanın" ne alemi vardı?..

Sana orada "huzur" diliyorum; dualarım seninle olacak!

Gitar sololarını ve klavyeyi inanılmaz bir zarafetle kavrayışını, kafanı geriye atarak gülümseyişini unutmamız olanaksız.

Zaten bir gün orada buluşacağız.

Biz, yani 90'ların ilk yarısını hemen her gece rock barlarda geçirerek hayatı yeniden sevenler (ki bilmiyorsun ama, bunda senin de çok payın var!) çevrende halka yapacağız...

Sen yine ağır takılacak, ille de "blues" yapacaksın. Olsun!

Hep birlikte çalıp söyleyeceğiz.

O zamana kadar, hoşça kal!

Cem'i kaçırdıysanız, bu pazar!
Nebil'in (Özgentürk) "Bir Yudum İnsan"ı zon zamanlarda bir başka biçim ve zenginliğe doğru gidiyor.

Çok sevdiğim jenerik görüntüleri ve müziği hâlâ aynı; hâlâ Yeşilçam tadında ve nostaljik...

Ama "yaşayan efsane"leri televizyon belgeselciliği diliyle didiklemek, irdelemek açısından yepyeni bir dil ve içerik kazandı bu program.

Cem Yılmaz bölümünü izlediniz mi, bilmiyorum? Muhteşem.

Yahu, şu kadar stand-up, şu kadar televole, şu kadar reklam filmi, şu kadar röportaj, daha ne öğrenip göreceğiz bu adam hakkında diyenleri şapa oturtan bir performansı vardı "Bir Yudum İnsan"cıların da, Cem Yılmaz'ın da...

Kaçırdıysanız, yarın tekrarı var. Atv'de saat 16'da. Aklınızda olsun. Bence izleyin.

www.superbahis.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır