Abuzittinciğim, Geçen pazar Radikal'de yayınlanan Ecevit' in fotoğrafı beni çok düşündürdü.Yanında Hüsamettin Özkan, bahçe gibi bi yerde yürüyorlar. Etrafta bi iki kişi daha var. Halinden Ecevit'in çok yorgun olduğu belli. Koyu renk takım elbiselerin içindeki vücut isyan halinde: "Arkadaş bırak şuracığa çöküverip az dinleneyim" diyor..
Resmin altındaki yazı da şöyle:
"Ecevit milletvekillerinin 'Çok yoruldunuz, niçin tatile çıkmıyorsunuz' sözlerine 'Bu sıkıntılı günlerde Ankara'da kalmak ve çalışmak zorundayım' yanıtını verdi."
Gerçekten büyük özveri... İyi ama Abuzittinciğim akıl var mantık var, yorgun adam nasıl çalışabilir? Kendini ne kadar zorlarsan zorla ne kadar randıman verebilirsin?
Sabah'ta da Erhan Seven'in aynı konuda başka bi haberi vardı. Bu defa İsmail Cem, Başbakan'ı Göcek'e gitmeye iknaya çalışıyordu:
"Nefis bir tabiat, tarih, doğa, herşey var.. Fırsat bulsanız da siz de gidebilseniz."
Ecevit: "Evet ben de görmek isterim.. Herkes de methediyor. Ama şu sırada gitmemiz zor. Bizim için tatil bu evin bahçesi, burada oturup dinleniyoruz. Ülke sorunlarının çözüldüğünü görünce de mutlu oluyorum."
Evinin bahçesinde oturup ülke sorunlarının çözüldüğünü görüp memnun olan bi Başbakan! Keşke Göcek'e gitseydi, orada hem bi iki gün dinlenip hem de vatandaşlarla konuşup ülke sorunlarının nasıl çözüldüğünü (!) bizzat kendilerinden öğrenseydi mutluluğu bi kat daha artmaz mıydı?
Dövizinin dörtte birini turizmden sağlayan bi ülkede Göcek gibi bi yeri hala görmemiş bi Başbakan... İnsanın garibine gidiyor doğrusu. İngiltere kraliyet ailesinden Ürdün prensine, Dustin Hoffman'ından Jack Nicholson'una insanların belki de defalarca gittiği bu cennetten Başbakanımızın şöyle bi haberi var.
Bana kalırsa Abuzittinciğim Başbakanımız hemen Göcek'e gitmeli.. Hatta oradan da batıya, Datça yarımadasına ve de Gökova'nın güneyine yönelmeli.. Allah babanın özene bezene yaratıp peşpeşe, inci gibi dizdiği koyları görmeli. Ben diyeyim 50 kilometre sen de 100 kilometre.. Çam ormanlarıyla denizin kucaklaştığı upuzun sessiz koylar.. Herbiri bi başka Göcek.. Ama kimseler yok.. Belki bazılarında bir iki tekne ve kıyılarında dalgaların sürükleyip getirdiği plastik çöpler. Ve Başbakan etrafındakilere sormalı: "Buralar niye böyle bomboş.. Niye buralarda turistik tesisler yok? Biz döviz döviz diye inlerken neden buraları Avrupalı, Amerikalı, Kanadalı... turistlerle dolu değil?"
Onlar da Başbakan'a: "Efendim biz buraları yerleşime açarsak Bodrum'a döner.. Dağ taş evle dolar" diye cevap vermeli. Ama Başbakan: "Ya demek öyle..!" dememeli.. Peki ne demeli?
"Bodrum'un bi de Gümüşlük'ü var.. Orası nasıl korunduysa buraları da aynen öyle korunarak dünya turizmine açılmalı!" demeli ..
Ve hazır elinde, turizmi çok iyi bilen Muğla Valisi Lütfi Yeğenoğlu gibi bi yönetici de varken bu işin planlamasına hemen başlanmalı.. Buraları sen de gördün, biliyorsun Abuzittinciğim yoksa ben mi yanılıyorum?
Gel gör ki Başbakanımız evinin arka bahçesinde oturmakta kararlı!
Münasip yerlerinden öperim,
Kardeşin Güneş
Magazin
