kapat
17.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.sahibinden.com
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
GÜLAY GÖKTÜRK(ggokturk@sabah.com.tr )

Hadi bakalım, kolay gelsin

Ak Parti kuruldu. Herhalde şimdiye kadar hiçbir parti, daha kurulmadan bu kadar hedef olmamış, hiçbir siyasi hareketin "sakat doğum"u için bu kadar gayret sarfedilmemiştir.

Birkaç aydır sürdürülen bu "doğmadan boğma" girişimlerinden de anlaşılacağı gibi, Ak Parti'nin bir kazaya belaya uğramadan siyaset yapması, Sırat Köprüsü'nden geçmek kadar zor bir şey olacak. Erdoğan ve arkadaşları, enselerinde kapatılma tehdidinin soğukluğunu hep hissederek ve belki de bu yüzden zaman zaman elleri ayaklarına dolanarak siyaset yapmaya çalışacaklar.

Bunun ne kadar zor bir iş olduğu belli.

Ayrıca, kurucular listesine şöyle bir bakılınca, Erdoğan ve arkadaşlarının uzun zamandır üzerinde çalıştıkları "geniş açılımı" gerçekleştirmekten çok uzak bir noktada oldukları hemen görülüyor ki, bu da işin bir başka zorluğu.

Ama herşeye rağmen işin en zor tarafı bunlar değil...

İşin en zor tarafı, şimdiye kadar hep "neyin olmaması gerektiğini" söyleyenlerin, artık "neyin olacağını" söylemek zorunda oluşları.

Ve korkarım ki onlar buna ne alışıklar, ne de hazırlıklı...

***
Bir parti kurmak, herkesin bildiği gibi, "Ben bu ülkeyi yönetmeye yeterliyim ve talibim" iddiasıyla ortaya çıkmaktır.

Yenilikçi Hareket, şimdiye kadar ülkeyi yönetenlerin özellikle din ve ibadete ilişkin özgürlükler konusunda yaptıkları yanlışları ortaya koyarak siyaset yaptı. Ama Türkiye'yi nasıl yöneteceği konusunda hiçbir şey söylemedi.

Oysa bir siyasi parti için, demokrasiye sahip çıkmak, gerek şarttır ama yeter şart değildir. Eğer demokratik bir rejimden söz ediyorsak, demokrasiye sahip çıkmak, yani oyunun kurallarına bağlılık zaten bütün partiler için asgari koşul olmalıdır.

Özgün program, bu noktadan sonra başlar.

Takdir edersiniz ki, "Tebliğ ya da telkin değil, hizmet partisi olacağız" demekle de bir şey söylenmiş olmaz. Çünkü zaten sorunun kendisi de budur: Yani, nasıl bir hizmet? Kime, hangi konuda hizmet?

Yolsuzluk ve israfa karşı olmak da bir program değildir.

O zaman geriye ne kalıyor? Şimdilik hiçbirşey...

***
Ben Tayyip Erdoğan'ın laiklik meselesine nasıl baktığını biliyorum. Ama Kürt meselesine nasıl baktığını bilmiyorum.

"Avrupa Birliği'ne taraftarız" dediğini biliyorum (ki maalesef bu da özgün bir program maddesi olamıyor, çünkü Avrupa'yla entegrasyonun can düşmanları bile lafa Avrupa Birliği'ne karşı değiliz, diye başlıyor) ama AB'nin Kıbrıs konusundaki taleplerine ne dediğini bilmiyorum.

Ekonomik krizi biz çözeriz dediğini, gelir dağılımındaki "adaletsizliğe" karşı olduğunu biliyorum.

Ama bugünkü ekonomik krizle devletçi ekonomi arasındaki ilişkiyi nasıl kurduğunu, komuta ekonomisine ne kadar karşı olduğunu bilmiyorum.

Yıllardır süren gelir transferi politikalarına nasıl baktığını bilmiyorum ama en azından karşı çıkmaya cesaret edemediğini görüyorum. Gelir dağılımındaki "bozukluktan" sözettiğinde, doğrusu ekonomide liberal bir anlayıştan çok uzak olmasından şüpheleniyorum.

Partinin adında yer alan "kalkınma" lafına baktığımda, bu hareketin hâlâ, kalkınmanın hükümetlerin ya da devletin değil halkın işi olduğunu kavramamış olduğunu düşünüyorum.

Kısacası, Tayyip Erdoğan'ın şeriatçı olmadığına inanmak bana yetmiyor. Zaten diğer partiler de şeriatçı değil.

O, diğerlerinden farklı olarak ne söylüyor, onu merak ediyorum.

www.superbahis.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır