kapat
11.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

banner
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Yan gelip yatıyoruz

Bu yaz yan gelip yatıyoruz... Kriz ekonomiyi iki seksen yatırdı... Biz de ortalama 1.60'la 1. 80 arası yan gelip yatıyoruz...

Çünkü yazın en gözde eşyası minder!

Yazın en gözde mekânları yan yana sıralanmış dev minderlerin masa ve sandalyelerin pabucunu dama attıkları yerler!

Bir köşeye iki mindercik atabilen cafe'lerin bile büyük havası var!

(Hatta lüks mekânlar minderi bu kadar benimseyince, kendini kederlerle mütevazı sevinçleri harmanlamaya adamış kırk yıllık sedir-tabure mekânları kendilerine sınıfsal bir çeki düzen verme gereği hissettiler: Ahşap sandalye veya plastik koltuk düzenine geçtiler...)

Ne yalan söylemeli, ben de yaza Galatasaray'daki Limonlu Bahçe'nin minderleriyle başladım. Şimdi vakit bulunca Bebek'teki Ashram'ın minderleriyle haşır neşir oluyorum.

Bakıyorum da, biz; yani bu ülkenin erkekleri "dik" durmaya önem veririz ama, bu yaz minderlerdeki pörsümüş halimizden hiç gocunmuyoruz!

Hani, bir parça nakavt olmuş boksör hali!

Bir parça da koşmadan yorulmuş, çalışmadan tükenmiş bir köftehorluk!

Minder güzellerine gelince, ya top-modeller gibi uzanıyorlar ya da çamaşır bulaşıktan çok yorulmuş (bize özgü bu uzanma biçimi sosyal sınıf farkı filan tanımıyor!) bir ev kadınının, evin bir köşesine kıvrılma hali var üzerlerinde...

Ve yine bakınca şaşırıyorum: Ayağa kalkan mutsuz oluyor. Kendini mindere atan pek rahat! Ayakta duran her an kaybetmesi kesin bir kavgaya girecekmiş gibi tedirgin; yatan ise ya baştan yenilmiş, ya da yenmiş de dinlenmeye çekilmiş sanki...

Tabii bu durumun "Yatma yeşil çimene/Uyur uyanamazsın/Yarim benim sevgime/niçin inanamazsın" diyen türküyle uzak yakın ilgisi yok. (Selahattin Duman ne der bu konuda, acaba!)

Kimse kimsenin sevgisine inanmıyor zaten ve ortada ne yeşil çimenler var, ne de yar!..

Varsa yoksa yeşil, kırmızı, turuncu, mor ve beyaz minderler...

Ve üzerlerinde...

Bir Yeni Çağ tarikatının toplu intihar etmiş müritlerini andıran bizler!

***
Minderlerde yatıp, yiyip içme ve dinlenme kültürü bize ve bu yaza özgü değil elbette.

Bütün dünyada yükselen bir moda. "Chill out" denilen bir eğlence-dinlenme modasının eseri bu mekânlar.

Bu yaz bize çok uygun düştü; tam biz düşmüşken altımıza minderler sürüldü ve çok sevdik...

"Chill out" sakinleşmek; gevşemek, yatışmak anlamlarına geliyor; yatışmayı yatmaya çeviren yeni eğlence kültürü de böyle mekânlar yaratıyor.

"Nasıl sakinleşmek?" derseniz, ipucu "chill" sözcüğünde...

"Chill" malum, soğuk demek, hatta soğuk algınlığı -bile- demek... Yani yeni tipte dinlenmek ("chill out") biraz "çok ısınmış bir metali soğutmak" gibi...

İlk 1970'lerde siyahlar "chill" sözcüğünü kafayı ve bedeni serinletmek anlamında kullanılıyor. Yorulmuş kaslarını şööööyle bir gevşetmek olarak... Sonra 90'larda üst sınıflar pek bir seviyor bu deyimi.

Şimdi bizde de ağzı dili kültürel karışıma uğramış gençler arasında "chill out yapılıyor!"

Mekaâların sahipleri ve patronlarına sorarsanız, onlar bu modaya müteşekkir; yani bir nevi "çil çil" para durumu...

***
Neyse...

Yaz gelip geçiyor ve koşa koşa çeşitli mekânlara, kahvelere, kulüplere, barlara yatmaya gidiliyor; oralara gidemeyenler de evlerinde uzanıyor...

Ve bekleniyor...

Bakalım sonbaharda ayağa kalkacak mıyız?

Kalkınca ayakta durabilecek miyiz?

ALTYAZI
Connor McLeod: Dört yüz elli yıldır canlıyım. Ölemiyorum.

Brenda: Hııı. Herkesin kendine göre problemleri var.

(R. Mulcahy'nin 1989 yapımı Highlander'ından.)

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır