Genelkurmay'ın, Mesut Yılmaz'ın "Ulusal Güvenlik" ile ilgili yaptığı açıklamaya karşı yayınladığı bildirinin altına imza atmıyorum...
Bunun nedeni, askerin "Siyasetin dışında kalması gerektiğine olan inancımızdan" kaynaklanıyor..
Ülke ekonomisi ve siyasileri eleştirmek, Genelkurmay'ın işi değildir.. Genelkurmay'ın işi başkadır.. Çok özlediğimiz, bir parçası olmayı ümit ettiğimiz batı dünyasında askerlerin görev ve sorumlulukları neyse, Türkiye'de de öyle olmalıdır..
Genelkurmay, siyasilere müdahale edemez.. Onların hangi sözü, ne zaman ve hangi platformda söyleyeceklerine karar veremez.. Bunun tersi olursa, o rejimin adı başka bir şey olur.. Ama Demokrasi katiyyen olmaz..
Genelkurmay Başkanlığı'nın bu açıklaması için, ister talihsiz deyin, ister yersiz deyin, ister maksadını aşan ifadeler deyin, ama şu sonucu değiştiremezsiniz: Bu açıklama, zaten bozuk olan Türkiye'nin uluslararası imajına zarar veren bir açıklama olmuştur..
Dünyanın demokrasi ile yönetilen hiçbir ülkesinde, siyaset ve ekonomik durumu eleştirmek, o ülkenin Genelkurmay Başkanlığı'nın işi değildir..
Yılmaz'ın sözleri, "Türkiye'yi dışarıya şikayet eden onursuz bir davranış" asla değildir.. Sözlerini böyle algılamak, çok büyük bir yanılgıdır..
Kaldı ki, Yılmaz'ın sözleri niye Genelkurmay'a yönelik olsun? Türkiye'de pek çok başka güç odağı, Ulusal Güvenlik kavramının arkasına sığınarak, onu bir şemsiye olarak kullanarak, Türkiye'nin batı ile bütünleşmesini engellemektedir..
Türkiye'nin sadece Ulusal Güvenlik kavramı değil, ama tartışılması gereken pek çok başka konusu da var..
Peki, batı dünyası, Türkiye'nin durumunu bilmiyor mu? Bal gibi biliyor.. Mesut Yılmaz veya bir başkasının söylemesine gerek yok ki.. Batılılar ile temas edenler, bu gerçeği onların ağzından hemen duyuyorlar zaten..
Sonra Genelkurmay, askeri konularla ilgili, kendisine sorduğumuz sorulara cevap vermiyor.. Neden acaba? Dört buçuk milyar dolarlık helikopter alımına gidilirken, teknoloji transferi konusu halledilmeden bir şirkete ihale verirseniz, sonucu işte böyle olur dedik.. Ve nedenini sorduk.. Cevap yok.. Başka askeri konularda da sorular yönelttik Genelkurmay'a, ses seda hâlâ yok.. Neden?
Kaldı ki, Mesut Yılmaz'ın bu sözü, içinde bulunduğumuz feci ekonomik durumu örtmek için de söylenmedi. Çünkü Yılmaz, konuşmasında "Türkiye'de hiç kimsenin durumundan memnun olmadığını" açık açık söyledi..
Ulusal Güvenlik kavramının tartışılmasını isterken, "Laiklik, demokrasi ve ülke bütünlüğünden en ufak bir taviz verilmemesi" gerektiğini de anlattı..
Yadırgadığımız bir başka nokta da TÜSİAD'ın tutumu.. TÜSİAD giderek, gerçek işlevi olan ekonominin dışına çıkıp siyasallaşıyor.. Yılmaz'a destek vermek veya eleştirmek TÜSİAD'ın görevi değildir..
TÜSİAD'in görevi, ülke ekonomisi ile ilgili olmalıdır.. Bu kurumumuz siyasetten derhal çekilmek ve çok ciddi ekonomik sorunlara eğilmek zorundadır.. Ve Türkiye hâlâ, herkesin her şeyi bildiği bir ülke konumunda.. Uzmanlık diye bir tanımlama söz konusu değil..
Değerli okurlarımız, hepimiz bu vatanın sahibiyiz.. Hepimiz vatanımızı çok seviyoruz.. Hepimiz demokrasi, laiklik ve ülke bütünlüğünü sonuna kadar savunuyoruz. Amerikalılar nasıl Abraham Lincoln'u seviyorlarsa, bir miktar sersem hariç, biz hepimiz Atatürk'ü çok seviyor ve sayıyoruz.. Her şeyi ona borçlu olduğumuzu biliyoruz.. Atatürk olmasaydı, Türkiye bugün, petrolü de olmadığı için, fert başına ulusal geliri, 200 dolar civarında kepaze bir ülke halinde idi..
Türkiye hepimizin vatanı.. Ve Türkiye'yi sevmek de hiç kimsenin tekelinde olmamalıdır..
Yılmaz'a kızabilirsiniz.. Biz de kızıyoruz.. Ama doğru bir söz ettiği zaman da hakkını vermek zorundayız.. Siyaseti kan davası haline getirmek, kimseye bir şey kazandırmaz.. Buna bizim medya da dahildir..
Magazin
