kapat
10.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

banner
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Kendimi feda ederim


AB trenini kaçıracağımızdan korkuyorum. Bunun için gerekirse kendimi feda ederim. MGK'da çözülemediği için konuyu kamuoyuna taşıdım. Bence zemin doğru...
ANAP lideri ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Genelkurmay'ın sert tepkisine neden olan "ulusal güvenlik" konusunu, Avrupa Birliği trenini ebediyyen kaçırma kaygısıyla başlattığını söyledi ve "Artık son zamanı. Şimdi bu konuları tartışıp, gereğini yapmazsak, Avrupa trenini ebediyyen kaçıracağımızdan korkuyorum" dedi. Yılmaz, Eylül ve Ekim aylarında AB'ye üyelik şartları doğrultusunda temel hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemelerin yapılması gerektiğini savunarak, "Bütün bunların yapılması için gerekirse kendimi feda ederim" diye konuştu.

ARTIK SON ZAMANI
* Partinizin kongresinde gündeme getirdiğiniz "ulusal güvenlik sendromu" Genelkurmay'dan sert tepki gördü ve zirvede yeni bir tartışma başlattı. Sizce bu tartışmanın zamanı mı?

YILMAZ: Türkiye bunları 3-5 yıl sonra konuşacak, ama faydası olmaz. Şu an konuşmanın son zamanıdır. Eğer Eylül, Ekim aylarında Anayasa değişikliği, temel hak ve özgürlüklerle ilgili bu değişiklikleri yapmazsak, Avrupa trenini ebediyen kaçıracağız. Hassasiyetim bundan kaynaklanıyor.

* Kaygılarınızı neden Milli Güvenlik Kurulu'nda gündeme getirmediniz?

YILMAZ: Eğer konu orada çözülseydi taşımaya gerek olmazdı. Çözülemediği için kamuoyuna taşıdım.

ZEMİN DOĞRUDUR
* Genelkurmay, parti kongresinin bu konuyu tartışmak için "meşru zemin" olmadığı görüşünde. Neden, konuyu parti kongresinde gündeme getirmeyi tercih ettiniz?

YILMAZ: Daha uygun bir zemin düşünemiyorum. Atatürk de Büyük Nutku'nu CHP Kurultayı'nda okudu. Asla kendimi Atatürk ile mukayese ederek söylemiyorum bunu. Ama zemin doğrudur.

STALİN TAKTİĞİ
* Muhalefet partilerinin ve bazı yazarların tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

YILMAZ: Herşeye rağmen, kamuoyunun sağlam durduğunu görüyorum. Bu tartışma demokratlarla sahte demokratları ortaya çıkarıyor. Tartışma turnusol kağıdı gibi oldu. Konuyu tartışanlar bana destek veriyor. Ama meseleyi kişiselleştirenler, buna Stalin taktiği denir yani konuyu bırakıp kişiye yüklenmek, o arada konuyu unutturmak. Bu yola başvuran köşe yazarları da bana karşı çıkıyorlar.

ÖNCE ÖZGÜRLÜK
* Sözlerinizin içini nasıl dolduracaksınız?

YILMAZ: Birinci öncelik bireysel haklar, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Bunları yapamamamızın sebebi ulusal güvenlik kaygılarıdır. Yani biz üniter devlet, laik rejim konusunda farklı düşünen bir parti olamayız ama buna rağmen inanıyorum ki, özgürlük alanı genişletilebilir, AB ile ilişkilerimizi sürdürecek düzeye getirilebilir. Hapisteki gazeteci sayısı, Çin'den sonra en fazla Türkiye'de var. Bunlar daha fazla ertelenemez. Aday statümüzü bile böyle sürdürmemiz mümkün değil. Bizi başka bir kategoriye koyuyorlar. Biz de geçmişte fazla sıkıştırmadık. Çünkü bölücü terör ve irtica vardı. Ama bugün ikisinde de uygun bir zemin var. Bölücü terör kontrol altına alınmış, silahlı mücadele kazanılmış, Apo yakalanmış hapishaneye atılmıştır. Öte yandan irtica konusunda uluslararası yargı bile bu tür partilerin Türkiye'de kurulamayacağını onaylamıştır. Böyle bir adım atmak için engel yok. Sadece geçmişten kalan ön yargı var. Tüm dünyada ulusal güvenliğin sınırını siyaset çiziyor. Biz de ise siyasetin sınırını ulusal güvenlik çiziyor.

DÜNYADAN KOPARIZ
* Konuyu bir kez daha Milli Güvenlik Kurulu'na götürecek misiniz?

YILMAZ: Tabii... Daha önce de her fırsatta söyledik, ama ortada kalıyor. Umuyorum ki bu defa daha derinlemesine ele almayı gerektiren bir atmosfer oluştu. Ama ben bu tartışmayı Türkiye'nin yapması gerektiğine inanıyorum. Bunu yapmazsak Avrupa trenini kaçıracağımızdan korkuyorum. Bunun için de gerekirse kendimi feda ederim. Ulusal güvenlik her devlette var. Buna saygılıyım. Ama ulusal güvenlik bizde terör ve irtica azgın olduğu dönemde o kadar geniş tutulmuştur ki, devam ettirilirse ne ekonomi, ne siyasi küreselleşmeye katılmamız mümkün. Avrupa Birliği'ne girmemiz de mümkün değil. Dünyadan kopma tehlikesi ile karşı karşıyayız.

Yazarlar da anlaşamadı

Güngör Mengi (Sabah): Ortaklarını ikna edip MGK'ya götürmeli
Mesut Yılmaz, ulusal güvenlik kavramının yeniden tarif edilmesinde ısrarlı ise koalisyon ortaklarını ikna ederek yeni bir hükümet politikası oluşturmak ve bunu MGK'ya götürmek zorundadır. Ama ortakları aynı fikirde değil. O zaman ya koalisyondan çekilecek, ya da bu görüşünü seçim programına alarak gireceği seçimi bekleyecektir.

Oktay Ekşi (Hürriyet): Dikkatli olmalı ama doğruyu da söylemeli
ANAP'ın askeri açıklamaya cevabındaki tutumu isabetlidir. Çünkü özellikle Türkiye gibi, Silahlı Kuvvetler'in toplumsal yaşamda ağırlıklı bir rol üstlendiği bir ülkede bu kurumla gerilim yaratmanın ne anlamı vardır, ne de yararı. Ancak Silahlı Kuvvetler'le gerilim yaratmamak için gösterilecek dikkat, ''doğru'' olanın söylenmesini engellememelidir.

Yalçın Doğan (Cumhuriyet): İki açıklama da çok talihsiz
Genelkurmay'ın son açıklaması, 12 Mart ve 12 Eylül bildirilerinden daha ağırdır. Bunların demokrasiyle uzak yakın bir ilişkisi olmadığı ortada. Evet, Mesut Yılmaz'ın dile getirdiği sözler, söylenme yeri ve zamanı açısından çok talihsiz. Ancak, Genelkurmay'ın tepkisi de aynı ölçüde talihsiz.

Fatih Altaylı (Hürriyet): 12 Eylül muhtırası aşk mektubu gibi
Mesut Yılmaz Türkiye'nin ''en haksız politikacısı''. Üstelik de ''en doğru ve en söylenmesi gereken'' şeyleri söylediği zaman bile haksız. Ama Genelkurmay da haksız. 12 Eylül darbesi sonrası Kenan Evren'in TRT'den okuduğu metin bile Genelkurmay'ın Mesut Yılmaz'ı hedef alan açıklamasının yanında ''aşk mektubu'' gibi kalırdı.

Can Dündar (Milliyet): Az gelişmiş Ortadoğu ülkesi
Genelkurmay'ın ikide bir Başbakan Yardımcısı'nı alenen fırçaladığı Türkiye, az gelişmiş bir Ortadoğu ülkesine benziyor. Çağdaş dünyanın hiçbir köşesinde böyle tuhaflık olmaz.

Derya Sazak (Milliyet): Orduyla polemik neye hizmet ediyor?
ANAP, Yılmaz'ın Silahlı Kuvvetler'i hedef almadığını duyursa da, 'teknokrat hükümet' formüllerinin gündeme geldiği bir dönemde orduyla polemiğin neye hizmet ettiğini anlamak güç.

İsmet Berkan (Radikal): Yılmaz'ı eleştirsem de normal karşılanamaz...
Mesut Yılmaz hakkında yaptığım tüm eleştirilere rağmen Genelkurmay açıklamasını haklı bulmuyorum. Açıklamada, Türkiye Başbakan Yardımcısı için kullanılan sıfatlar hiçbir şart altında 'normal' karşılanamaz.

Ahmet Taşgetiren (Yeni Şafak): TSK'nın satır arasındaki suçlama
Genelkurmay açıklamasının satır aralarında siyasete yönelik olarak 'Tüm bu işlerin sorumlusu siz değil misiniz?... Siz kendi işinizi yaptınız da sıra ulusal güvenlik kavramını irdelemeye mi geldi?" gibisinden bir suçlama var.

YILMAZ NE İSTİYOR?
ANAP Lideri Yılmaz'ın, AB'nin 12 Kasım'da açıklayacağı "Türkiye ilerleme raporu" öncesi istediği 38 maddelik anayasa değişikliğinin özeti şöyle:

* KÜRTÇE YAYIN: Anayasa'daki "Kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dilde yayım yapılamaz" ibaresi kaldırılıyor. Kürtçe dahil her dilde yayın özgürlüğü getiriliyor.

* ÖLÜM CEZASI: Anayasa'nın 38. maddesi değiştirilerek ölüm cezası verilecek suç kapsamı daraltılıyor.

* GENİŞ AF: Anayasanın 14. maddesi değiştirilerek devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik suçlara affı yasaklayan düzenleme kaldırılıyor. Öcalan'ın bu aftan yararlanması geçici maddeyle önleniyor.

* PARTİ KAPATMA: Bir siyasi partinin suç odağı haline gelebilmesi için suç niteliğindeki eylemlerin partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlenmesi ve yetkili organlarca açıkça benimsenmesi şartı getiriliyor.

* YENİ MGK: Anayasanın 118. maddesindeki değişikle MGK'nın üye yapısı değişiyor. Başbakan Yardımcıları ve Adalet Bakanı MGK'nın üyesi olacak. Kurulun kararları tavsiye niteliğinde olacak.

* 12 EYLÜL: İlgili değişiklikle, 12 Eylül döneminde çıkarılan yasalara yargı yolu açılıyor.

* HÜRRİYETLER: Temel hak ve hürriyetleri düzenleyen 13. maddedeki sınırlamaların bir bölümü kaldırılıyor.

* TAZMİNAT: Yakalanan ve tutuklanan kişilerin, toplu olarak işlenen suçlardaki gözaltı süresi 15 günden 7 güne indiriliyor. Bu sebeble kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukuna göre devletçe ödenmesi ve zarara sebebiyet veren görevliden bunun tahsil edilmesi sağlanacak.

* DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ: Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılması "milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, bölünmez bütünlüğün korunması" şartlarına bağlanıyor.

Başbakan 'patinaj'a alınmış
ANAP lideri Mesut Yılmaz dün NTV'de canlı yayında "Ekodiyalog" programının da konuğu oldu. Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, Mahfi Eğilmez ve Deniz Gökçe'nin yer aldığı programda Yılmaz şöyle konuştu: "Başbakan, Türkiye son 10 yıldır patinaj ediyor dedim diye alınmış. Bunu ben demiyorum, istatistikler diyor." Ulusal güvenlik tartışmalarına da değinen Yılmaz, "Ben bugüne kadar 18 seneden beri MGK toplantılarına girer çıkarım. Anlamış değilim. Niye bunları MGK'da söylemiyorsun da, niye gidip parti kongresinde söylüyorsun diyorlar. Bu konular hep konuşulup sonuçlansaydı zaten buraya gelmezdi. Orada netice alınamadığı için buraya geldi. Bu meselenin artık kamuoyunda tartışılmasını istiyoruz" dedi.

Yılmaz konuşurken askeri helikopter geçti
Mesut Yılmaz 'Ulusal Güvenlik' tartışması nedeniyle Genelkurmay'ın sert açıklamasına hedef olduktan 2 gün sonra sonra NTV'nin "Ekodiyalog" programında canlı yayın konuğu oldu. ODTÜ'deki canlı yayın açık havada yapıldı. Yayın sırasında Yılmaz konuşurken ODTÜ üzerinden geçen bir helikopterin sesi duyuldu. Dikkatli izleyiciler gazeteleri arayıp bilgi almaya çalıştı. Ancak helikopterin Kara Havacılık Okulu'na ait olduğu ve rutin güzergahında eğitim uçuşundan döndüğü öğrenildi.

www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır