kapat
08.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

www.euronet-tr.com
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Değişimin anahtarı, bu sendromdan kurtulmak


Yılmaz (4 Ağustos): Rotamızı Avrupa'ya çevirmenin anahtarı ulusal güvenliğimizin sınırlarını belirlemektir
Başbakan Yardımcısı ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, 4 Ağustos tarihinde başlayan ANAP Kongresi'nde ulusal güvenlik konusunda şu görüşlere vermişti: Avrupa Birliği uyum çalışmalarındaki engelleyici rolü konusunda herkesin az çok bilgi sahibi olduğu, ancak üç maymunları oynadığı bir tabu var.... Ulusal güvenlik gerekleri.... Ya da daha doğru bir isimlendirmeyle ulusal güvenlik sendromu... Bugün bu tabunun üzerindeki perdeyi çekip almanın zamanı gelmiştir... Ulusal güvenlik, bir devletin bekasını sağlamayı amaçlayan son derece gerekli bir kavramdır... Bu kavramın bugünkü kullanım tarzı, tam aksi yönde cereyan etmektedir. Ulusal güvenlik kavramı, devletimizin geleceğini sağlamlaştırıcı her adımın engelleyicisi konumuna getirilmiştir... Devletin bekasını sağlayacak bir kavramı, devletin can damarlarını keser hale getirmeyi dünya üzerinde yalnız Türkiye becerebilirdi.... Nitekim de öyle olmuştur... Türkiye'de değişimin anahtarı, ulusal güvenlik kavramında saklıdır.

DEĞİŞİMİN ŞARTI
Ulusal güvenlik gerekçesiyle devletimizin bekasını sağlamlaştıracak, milletimizi rahat ve huzura erdirecek adımlar atılması adeta imkansızlaştırılmaktadır. Türkiye, eğer bir adım ileriye gitmek istiyorsa bu sendromdan kurtulmalıdır... Ulusal güvenlik kavramının muhtevası ve gerekleri, kamuoyunun tartışmasına açılmalıdır... Değişime adım atmanın, rotamızı Avrupa'ya çevirmenin şartı ulusal güvenlik kavramının kapsam ve sınırlarını belirlemektir.

Ulusal güvenlik ulusun bütününü ilgilendirir ve ulusun bu gereklere de dikkat etmesini gerektirir. Bu noktada Anavatan Partisi olarak üniter devlet yapımız ile rejimimizin laik karakterinin korunması vazgeçilmez bir şart olarak gördüğümüzün altını çiziyorum. Ancak, ulusal bütünlüğümüzü ve laik rejimimizi muhafaza ederek, hak ve özgürlüklerin alanının genişletilebileceğine inanıyoruz...

Bölücü terör ve irtica tehlikesine ilişkin yakın zamana kadar yaşadıklarımızı unutmadık... Devletimizin bu iki tehlike karşısında da uyanık ve tedbirli olmasını elzem görüyoruz... Ancak bu iki alanda yaşanan sıcak mücadelenin yaralarını sarmamızın zamanı gelmiştir...

Bu yaraları sarmamız, devletimizin karşısındaki tehlikeyi büyütmez, aksine vatandaşlarımızın gönüllerinin kazanılmasına imkan sağlar...

TARİHİ YANLIŞLIK
Bunu da ancak, ulusal güvenliği bir sendrom olmaktan çıkarıp, geleceği kucaklayan çağdaş bir anlayışa kavuşturarak yapabiliriz... Bir milletin kendi ulusal güvenlik gereklerine riayet etmemesi ve kayıtsız kalması düşünülemez. Ancak, bu ülkenin geleceği için atılması gerekli her ileri adımın ulusal güvenlik gerekçesiyle kesilmesini de kabul etmek mümkün değildir.

Ülke olarak tarihte yaptığımız bir yanlışlığı sanki bugün yine tekrarlıyoruz...

Geçmişte hiç de doğru olmayan ve dine de zarar verecek bir şekilde her yeniliği "din elden gidiyor" diye önlemeye çalışmak, ülkeye de dine de büyük zarar vermiştir. Endişemiz o dur ki, her açılımın önünün ulusal güvenlik elden gidiyor gerekçesiyle kesilmesi, hem ülkemizin geleceğine hem de ulusal güvenliğimize büyük zararlar verecektir. Kamuoyumuz, ulusal güvenlik kavram ve anlayışına sahip çıkmak, bununla da kalmayıp bu kavramın yerinde ve doğru kullanılmasını denetlemek yükümlülüğüyle karşı karşıyadır.

www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır