kapat
30.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi


Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Hayvan olsam, ne olurmuşum?..

Efendim, biyologlara ve filozoflara bakarsak, zaten hayvanız.. Biyoloji uzmanları, bizi Hayvanlar Aleminin memeliler sınıfına sokarlar..

Filozoflar da, her çağda başka bir şey bulurlar, bizi hayvan yapmak için..

İnsan düşünen hayvandır..

İnsan gülebilen hayvandır.

İnsan sırtüstü uyuyabilen hayvandır.. (Bu pek filozofça olmadı ya neyse..)

Önemli olan, bizim, hem ruhsal, hem de fiziksel hayvan olduğumuzda, çağlar boyu fikir birliği edilmesi..

Esquire Dergisi, temmuz sayısında bir adım daha öteye gidiyor.. Yani insan olmasak, yani insan türü hayvan olmasak, ne tür bir hayvan olurduk, diye..

Çok şirin sorular var. Çoğu kırmızı noktalı.. Ben hem yazının aslının tadını kaçırmamak, hem de, beyaz noktalı olmak için iki uygun örnek seçtim, fikriniz olsun diye..

1-Sizin için iyi bir hediye nasıl olmalı?

a)Mısır piramitlerine bir gezi.

b)Lüks bir otelin havuzuna bir yıllık abonelik.

c)Hawaii'ye uçak bileti.

d)Güzel bir kedi.

2-Kendinizi nasıl bir ortamda süper huzurlu hissedersiniz?

a) Gölgelik serin ortamlarda.

b) Denizi olmayan bir şehirde yaşayamam. Havalar ısındı mı bulduğum her fırsatta denize girerim. Acaip huzurlu olurum denize girince

c) Bulutlara yakın olduğumu görmek bana huzur veriyor. Yüksek tepelere çıkıp insanların küçücük oluşunu seyretmek, kendimi tepeden aşağı atmak istiyorum.

d) Karnımı doyurmuş uyuklarken kendimi inanılmaz huzurlu hissediyorum.

Şimdi ben bunların ikisine de (a) diye yanıt verdim. Geri kalan sorularda da genel tercihim a..

a diye yanıt verenler de, bakın ne tür hayvan oluyorlarmış:

"En çok (a) seçeneğini işaretlemişseniz:

İçinizde usul usul uyuyan bir sürüngen ruh var, farkında değilsiniz. Zaten zaman zaman ortaya çıkıyor. Hatunla sevişirken, kıvrımlarında bir yılan gibi geziniyorsunuz. İşiniz bitince de ufak ufak tüymece yaptığınız farkedilmiyor bile. Sizin gibiler hayvan olunca adına "yılan" deniliyor. Eğer insanlıkta karar kılmışsanız halk arasında "kuul" (Yani, cool yani ya serin) diye çağrılan soluk benizli abilerden oluyorsunuz, Soğukkanlılığınız taa buradan kendini belli ediyor. Gergin ortamlarda sessiz sessiz kenarda duran adamı oynuyor gibi gözüküyorsunuz ama en bitirici hareket hep sizden geliyor maşallah."

Esquire'ın bu türe verdiği ad da, Yılan Orhan!..

Yani bendeniz Yılan Orhan!..

Bu dergiyi alıp, bu testi siz de yapın eş dostla.. Hele plaj kenarında harika bir vakit geçirme ve konuşma konusu olur.

Diğer seçeneklerinizi de yazayım..

"Lepistes Selami.. Kuş Kudrettin.. Köpek Mithat!."0

Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
Abuzittinciğim, Bugünlerde arabanla uzun yola çıkacaksan dikkatli ol.. Her taraf "radarla" dolu...110'u aştınmıydı "pat" enseliyorlar. Artık 26 milyon mu verirsin yoksa 56 mı, tutturduğun kilometreye bağlı.

Nihat Kurtiç daha önce bana dediydi. "Bu yaz yolları en az 300 radarlı arabayla tarıyacağız."Anlaşılan dediğini yapıyor. Çok da iyi ediyor.

Sen 100'la giderken arkandan gelip geçen otobüsler yok. Özellikle büyük firmaların kaptanları 90 kilometreyi pek aşmıyorlar. Dikkat edersen, otobüs kazalarında da bayağı bi azalma var. İnşallah bu yaz trafik kazaları da azalacak.

Darısı ekonomik kazaların başına!

Şimdilerde yeni zamlar düşünülüyormuş.

Okudun mu, devletin elektrik idaresine 700 trilyondan fazla borcu varmış. Başbakanlık bile 1 trilyondan fazla takmış iyi mi? Elektrik parasını ödeyemeyen bi Başbakanlık! Onlar ödemeyince bi yolunu bul koy vergiyi vatandaş ödesin!

Bu ne biçim iş Abuzittinciğim.. Mesela Millet Meclisi'nin elektrik borcunu ben niye ödeyeyim?.. O kadar elektrik yakmasınlar! Sonra, hani Devlet tasarruf edecekti? Yav Mecliste halen 42 aşçı, bunlara ilaveten de 8 tane pastacı varmış..

Dünyanın en büyük transatlantiğinde bile 42 aşçı yoktur. Hadi oldu diyelim.. 8 pastacı da ne?

Millet ekmek bulamazken, onlar pasta yesinler diye mif?..

Kemal Derviş de iyi hoş adam, şort da yakışıyor aynı zamanda da iyi tenis oynuyor ama halk kaz gibi yolunurken öyle bakıyor.. Bulmuş "Öksüz" birini habire onunla restleşiyor. Vergiler diyince "...bütçede açık var..verilecek!" diyor.

Adam başı milli gelir hesabıyla, zaten dünyanın en pahalı benzinini kullanıp, elektriğini yakıyoruz. Vergi desen, Amerikan vatandaşından çok ödüyoruz... Ama ne büyüklerimizin ne IMF'nin, ne de Kemal Derviş beyin gözünü bi türlü doyuramıyoruz.

Vatandaşın biri rüyasında uzun bi kumsalda yürüyormuş. Yanında da Tanrı... Bu kumsal adamın sanki hayat yoluymuş. Geri baktığında hep çift izi görüyormuş: Kendisinin ve hemen yanıbaşındaki Tanrı'nın ayak izleri.. Sonra birden farketmiş ki, zaman zaman, ayak izleri teke iniyor.

"Tanrım" demiş adam, "Ben hep sana dua ettim, dediğin yoldan hiç ayrılmadım. Buna karşılık sen de her zaman bana destek olacaktın, yanımdan hiç ayrılmayacaktın.. Ama görüyorum ki bazı bazı tek kalmışım. Bak kumda yalnız benim ayak izlerim var."

Tanrı "O izlere dikkatle baktığında benim ayak izlerim olduğunu göreceksin" demiş. "Çünkü, zorlu günlerinde, seni kucağıma alıp taşıdım.."

Adam çok mahçup olmuş: "Bunu farketmeliydim.. Sana her zaman duacıyım Tanrım. Kızmazsan birşey daha sormak istiyorum: Son aylarda, bi iz daha belirdi. Böyle bana yapışıkmış gibi yürüyen.. Hani kalabalık otobüslerde de olur ya.. O kim?"

"O mu?..Valla o bir Derviş.. Ama ben göndermedim.. Amerikalılar göndermiş.."

Münasip yerlerinden öperim kardeşim.

Güneş

25 marka tatil!..

Antalya'da turizmin aslında pek içaçıcı olmayan halini anlatırken, Clup Otel Sera'nın genç patronu Özer Saraçoğlu'nun "Kelle sayarak turizm patlaması diyorlar.. 'Herşey dahil' adıyla, tam pansiyon, artı ekstralar günde 25 marka gelen turist neyi patlatır" deyişini nakletmiştim.

Özer'in Antalya yöresinin acıklı durumunu gözler önüne seren bu açıklaması, bazı okurlarda yanlış anlamalara yol açmış.. Bu fiatları, Özer'in yerine ait kabul etmişler.. Değil.. Özer, genel duruma dikkati çekti.. Clup Otel Sera, Antalya yöresinde dükkan doldurmak için fiatlarından büyük ödünler vermeyen birkaç tatil yerinden biri..

Okurlar, yabancılara, farklı, daha ucuz fiat uygulamasına da takılıyorlar.. Yanlış.. Bu dünyanın her yerinde olan uygulama.. Hemen bütün ülkelerde oteller ve tatil köyleri, kendilerine ölü sezon dahil durmadan yabancı turist taşıyan seyahat şirketlerine, çok özel fiatlar uygularlar. Bu şirketleri, dolayısı ile turizmi, yani sektörü teşvik eder.

Galatasaray'la gezerken, Avrupa'nın en ünlü kentlerinin, en lüks otellerinde kaldık. Kapı fiatını ödesek, şimdiye çoktan iflas etmiştik.

Bunun çifte standartla falan ilgisi yok. Uluslar arası sistem bu.. Ve de

çok yararlı..

BİR TAVSİYE

Eski bir dostla yeniden buluşma!..
Yazın okunacak kitaplar arasına koyduğum "Sarı Odanın Esrarı", taa 1940'larda tanıştığım dostlardan birinin eseri!.

Gaston Leroux'nun!.

Tabii ben yaşta olanlar bile Gaston Leroux'yu zor hatırlarlar!.

Ama o, Sir Arthur Canon Doyle, Maurice Leblanc, Edgar Wallace kuşağındandır! Hemen arkalarından Agatha Christie ve Georges Simenon gelir!

Doyle'un Şerlok Holmes'i Leblanc'ın Arsen Lüpen'i Christie'nin Hercüle Poirot'su veya Miss Marple'ı Simenon'un Komiser Maigret'si ünlüdür!. Yani, romanlarının kahramanları!.

Leroux'nun "Gazeteci Reuletabille" tiplemesi pek tanınmaz!

Ama onun romanları polisiye-gerilim romanlarının klasikleri arasında yerini almıştır!

Opera'daki Hayalet!.Ve..

Sarı Odanın Esrarı!.

Eğer, eskilerde olduğu gibi, yenileri de "Mütercimler" değil, "Edebiyatçılar" tercüme edebilseler, elbette yeniden okumaya doyum olmayacak!.

Tabii, "İlk okuyanlar için" de öyle!.

Gene de bir başladığınızda, bir solukta okuyacağınız bir polisiye klasiği!

Kitabın kapağında "Yüzyılın en iyi polisiye kitabı" yazıyor. Altın Kitaplar bu yargıya nereden varmış bilemiyorum.

2000 kişinin katıldığı bir anketten söz ediliyor ama.. Nerede, ne zaman, nasıl?

Benim ilk 10'uma girer!

Ama "inandırıcılık yönünden" gazeteci Rouletabille, ne bir Şerlok Holmes, ne de bir Hercüle Poirot!. Arsen Lüpen'e yakın!

uuu

Hıncal'ın notu: Kitaplara, özellikle yaz aylarında, tatilde, deniz kenarında, havuzbaşında, okuyacak bol vakit varken fazla fazla yer vermek istiyorum. Ama gel de vakit bul. Kitabın arka kapağına bakıp da birşeyler çiziktirmeyi hiç sevmem.

Çare? Sonunda çözdüm. Bizim ailenin babamdan sonra en çok okuyanı ağabeyim Öcal'dır. Çocukluktan beri okuma zevkimiz de hep paralel gitmiştir. Önce o okurdu, sonra ben. Ağabeyim şimdi Urla'da minik bahçeli evinde çok sakin yaşıyor. Yani benden fazla vakti var.

Seçiyorum kitapları, yolluyorum ona.

Okuduğunuz ilk tavsiyesi idi.

TEBESSÜM
Adam arkadaşına dert yanıyormuş..

"Her şeyim vardı.." demiş, "Para, nefis bir ev, şahane spor bir araba, en önemlisi de çok güzel ve beni çok seven harika bir kadının sevgisi.. ve Poff! herşey bitti..!" "Ne oldu ki?" diye sormuş arkadaşı.. "Ne olacak!" demiş adam, "Karım herşeyi öğrendi!."

BİZİM DUVAR
Faziletliler yeni partinin adını

Hoca'nın laflarından seçmeye çalışıyor.

Hoca da yedekte isim olsun, ne olur ne olmaz diye konuşuyor da konuşuyor.

Hakan&Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
Geçmişte ya da şimdi başarısız olmanız

gerçeği, başarısız olmaya devam edeceğinize

inanmanız için bir neden değildir.

George Shinn (Teşekkürler Zehra)

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır