kapat
27.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi


Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Kaç kişi değil.. Kaç para..

"Turist deyince hep kelle hesabı yapıyorlar Hıncal Ağabey" dedi, Özer.. Özer, Özer Saraçoğlu.. Antalya'nın dünyaca ünlü oteli Clup Otel Sera'nın genç patronu.. Benim de can kardeşim.. Dost, arkadaş değil.. Onlardan çok öte Özer.. "Mesele gelen kaç para bırakıyor, ona bakalım?.."

Baktık..

Alman, 25 mark ödüyor, o dünyanın en güzel sahillerindeki, dünyanın en güzel tesislerinde yiyip içip yatmak için.. 25 marka, kendi kentinde bir günü bu lüks içinde geçirmesi mümkün değil.. Gelmez mi?.. Gelince de kelle hesabına giriyor. Ötesi.. Ötesi yok.. Bu 25 markın dışında 25 kuruş harcamıyor.. Gittiği tesisi terketmiyor. Ekstra tek şey almıyor.. Zaten ekstra da kalmamış.. "Herşey dahil" diye bir şey çıkmış.. Rekabetten mi, krizden mi, hiç değilse doldurabilmek için herşeyi yapmaktan mı?.. Neyse ne?.. 25 mark dediğin ne ki.. 15 milyon lira değil.. 15 milyona İstanbul'da orta halli bir lokantada öğle yemeği yersiniz ancak. Antalya'da, ye, iç, yat, artı, herşey içinde.. Deniz kenarında canın, çay, kahve, kola, sandviç mi istedi?.. Onlar da dahil..

Şimdi bu turist gelse ne olur, gelmese ne olur?..

"Gezelim biraz" dedim, Özer'e.. Gezdik.. Kentin en ünlü caddesinde birbirinden güzel yazlık pastaneler, kafeler var.. Bomboş.. Sinek avı için açılmış sanki.. 5 kilometre yürüdük, üç masası dolu yer görmedik..

Gece, Hunni diye bir restorana götürdü Özer bizi.. Yazlığı ayrığı güzel.. Kışlığı ayrı.. İstanbul Tike'den transfer Ali Haydar diye bir ustası var, ocağın başında.. Yaptığı mezeler, yolladığı ızgaralarla, parmaklarımızı yedik inanın.. Böyle bir lezzet olmaz.. Tek masa biziz.. Ve de günlerden Cuma..

Buyrun size turist!..

Gece önce 29'a gittik.. Ben bu kadar güzel bir gece kulübü hayatımda çok az gördüm.. Kışlık tarafı bir müze.. Yazlık tarafı olağanüstü.. Bir patronları var, Nüzhet.. Nasıl dost canlısı.. Nasıl koşuşturuyor.. Tıklım tıklımdı.. Gece yarısı saat üçe geliyordu, çıktık.. Özer "Ağbi ne olur Ally'ye de uğrayalım" dedi.. "Fatih geldi mi, o kılıbık yüzünden tavuk gibi, saat onda yatağa konuyoruz. Sen varken gezelim bari.."

Fatih bizim Fatih Altaylı.. O muhteşem serseri, evlenince nasıl muma döndü inanmazsınız. Hele bebek de olunca, güneş batmadan evde.. Öyle alışmış ki, Antalya'da bile gece dışarda kalamıyor.. Özer'i bezdirmiş..

Gittik.. Ally de harika bir disko.. Orada da epeyi kaldık.. Saat sabahın dördü, paparazziler etrafımı sardı..

"Hıncal ağabey sen İstanbul'da gece yarısından sonra böyle yerlerde görünmezsin.. Hayırdır?.."

"İstanbul'da bu kalite var mı" dedim, etrafı gösterip.. Hem dükkan, hem insan olarak..

"Hiç değilse buralar dolu" dedim, çıkarken Özer'e.. Meğer açılış geceleri imiş. Çoğu davetli imiş.. Yani bedava.. Paralısı da, ilk içki içinde 5 milyon lira.. Hadi kazan bakalım..

Antalya bedavacılar cenneti olmuş sizin anlayacağınız. Ama kelle sayarsanız, turizm patlamış!!!!

***
Özer'den sıkıla sıkıla izin alıp, bu defa Sevgili Feride Edige ile Arykanda mücahidi Kadir'in davetini kabul edip Sheraton'da kaldım.. Asil Nadir'in ülkemize kazandırdığı müthiş bir otel bu.. Asil Nadir'e sahip olabilsek, onu sırf Kuzey Kıbrıs'a sahip çıktığı için peşine düşen kurtlara kaptırmasak, bugün Kıbrıs'ta neler olmuştu?.. Bugün Türkiye daha neler kazanmıştı?. Bir Türk'ün dünya çapındaki başarılarını kösteklemekte İngilizlerden fazla İngiliz bizim müstemlekeciler kına yaksın..

Feride otelin Genel Müdürünü tanıttı.. "Ben böyle genç genel müdür görmedim" dedim..

Jirayr G. Keçeciyan!..

Hayatı tam romanlık, filmlik bir başarı öyküsü.. 16 yaşında İstanbul Sheraton'a bellboy olarak girmiş.. Satış Müdürlüğüne kadar yükselmiş.. Londra Sheraton Tower'a atanmış.. Orada da Genel Müdür Yardımcılığına ulaşmış.. Onu gene Türkiye'ye, bu defa Genel Müdür olarak yollamışlar..

Bana otelini, hele o hayran kaldığım botanik bahçesini gezdirirken ki mutluluğunu görmeniz gerekirdi. İşini bu kadar seven, işine bu kadar sahip.. Boşuna bellboyluktan genel müdürlüğe gelmemiş..

Eylülde bir hazırlığı var, Jirayr'ın.. 36 saatte öyle ahbab olduk ki, ona adıyla hitaba başladım.. Ne olduğunu söylersem, belki kopya edenler çıkar.. Ama bu öyle bir şey ki, bu ülkedeki herkes, enaz bir kez ziyaret etmek isteyecek.. Benzerini bugüne dek ülkemizde görmediğim müthiş bir proje..

Eylülde inşallah gideceğim. Yaşayacağım ve size anlatacağım..

Bu böyle olmaz, Hasan Müdürüm!..
Trafiğin araba çekme işinin suyu iyice çıktı ve bu iş, İstanbul polisini lekelemeye kadar vardı.. Şimdi arabası olan 100 İstanbulludan doksanı, trafik polislerinin, otoparkçılarla işbirliği yaparak, sabahın erken saatlerinde belli sayıda arabayı çekip, karı paylaştığına inanıyor..

Boğaz yolundan işe geliyorum, her sabah.. Bebek'ten Ortaköy'e, yolun sağına park etmiş sıra sıra arabalar..

Trafik Çekme Aracı, canı isteyince, sanki kura ile seçer gibi bunlardan birkaçını çekip götürüyor. Ötekiler yerinde.. Allahın günü arabanızı bırakıyorsunuz, herkes bırakıyor.. Birgün bakıyorsunuz, herkesin arabası duruyor, sizinki çekilmiş..

Böyle saygın devlet olur mu?.. Böyle keyfi uygulama olur mu?..

Bu uygulamadan hayır gelir mi?.. İşi böyle yaparsan, polisin adına leke düşürmez misin?..

Şimdi, "Park edilmez" levhası olan yere, park edilmez. Cezası da, yasalarda yazan para kadardır. Hepsi o.. Makbuzu keser, cezayı alırsın..

Onun ötesinde ceza uygulayacaksan, halkı önceden uyarman gerek..

Çünkü bu ülke Anayasasında "Kanunsuz suç ve ceza olmaz" yazar.

Mesela dediğim sahil yolunda, park eden arabanın trafiği tıkadığı pek söylenemez. Ama orada sıra sıra arabalar park eder. Bu arabaları çekmeye gerek yok. Bu suçu engellemek için para cezası yetmiyor öyle mi?.. Tekere kelepçe vurursun.. Ama yol boyu işaretlerle buraya araba bırakana kelepçe vurulacağını haber vererek. Ve de ayrım yapmadan hepsine kelepçe vurarak..

Park trafiği mi engelliyor.. Çekme, ancak o zaman anlam taşır, meşrulaşır, hak haline gelir.. O zaman da, gene yol boyu işaretlerle, hangi saat dilimleri arasında park edilirse, arabanın çekileceğini bildirerek.. Ve hepsini, istisnasız hepsini çekerek..

Uyarılara uymayan her arabaya kelepçe takar, her arabayı çekersen, devlete saygıyı sağlarsın, devletin polisine leke düşürmezsin.

Halkı da işte o zaman yanına alırsın..

Ortaköy'de, Dereyolunda trafiği tıkayan arabalar park ederken, sahil yolunda kimseye pek zararı olmayan otomobillerden canının istediği, gözüne kestirdiğini çekerek otopark doldurursan, senin kanun, senin hak, hukuk adamı olduğunu kimseye inandıramazsın.. Rant, rüşvet dedikoduları içinde boğulur gidersin.

Hasan Özdemir Müdürüm,

Bu kent sen gittiğinden beri çok değişti.. Kolları yeni baştan sıvaman, polise saygıyı, polise inancı yeniden sağlaman gerek!.

Halkın en çok muhatap olduğu trafik polisinden başlayarak!..

Sofra'nın terası!..
Hüseyin Özer Londra'dan gelmişti, açılış için.. Taksim'deki Sofra London, yaz sezonunda terasını açıyor.. Cartoon Otelin patronu, İstanbul'daki Sofra'da Hüseyin'in ortağı sevgili dost Funda Bey, çok şirin bir açılış partisi düzenlemişti.. Sofra'nın herbiri ayrı lezzet ikramları arasında (Çerkes Tavuğu harikaydı) Yavuz Özışık ve Halit Kıvanç Ağabeyim geceyi nasıl neşelendirdiler bilemezsiniz.

Gönül Yazar'ın olduğu her yerde coşku ve neşe vardır zaten.. Beni de mikrofona çağırınca "Yooo" dedim.. "Burasını Jurassik Parka çevirmeyelim.."

Sofra, gerçekten çok makul fiatları ve İstanbul'un göbeğinde kolay ulaşılan yeri ile, güzel bir aile mekanı yaratmış terasında..

Perşembe ve cumartesi geceleri Yavuz, o her kulağa, her kafaya uyan repertuarı ile çalıyor terasta.. Yemekler leziz.. Müzik keyif!..

Özellikle bu geceler için rezervasyon yaptırmanızda fayda var.. (212 238 93 28)

SEVDİĞİM LAFLAR
Kaçınılmaz olan uzaklık değil, ilk adımı atabilmektir.

Madame Deffend

BİZİM DUVAR
Hükümet her şeyden ek vergi alıyor. Eee biz bu kadar kek olduktan sonra olacağı bu.

Hakan&Utku

TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan

16 yaşında bir kız evde mininin minisi bir bikini giymiş.. Sade ip varmış her yanında "Ne düşünüyorsun bunun hakkında anne?" diye sormuş..

"Ben senin yaşında iken bunu giyseydim..!" demiş annesi "Sen şu anda beş yaş daha büyük olurdun!"

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır