kapat
26.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi


Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Karaman'ın değil, Alaman'ın oyunu.. mu?..

Geçen aralık ayında Aydınlık Dergisinde ilginç bir yazı okumuştum.. FIAN adli bir örgütün Türkiye'deki faaliyetlerini anlatıyordu.. FIAN, bir sivil toplum örgütü güya.. Alman Vakfı.. Güya deyişim, bu vakfı Alman Ekononik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı'nın yönlendirdiğine dair kuvvetli şüpheler olması.. Bu vakıf, kurulduğu yıllarda, katolik misyonerle, Güney Amerika halkını yönlendirmiş. 1990'dan sonra elini Üçüncü Dünya Ülkelerine atmış. Hedefi, bu ülkelerde kurulması planlanan barajları engellemek ve bu barajların felaket olacağı inancını yayarak, köylüleri tahrik etmek.. Aydınlık, FIAN'ın GAP projesi ve Ilısu Barajına burnunu sokmasını böyle yorumluyordu..

Şimdi, aralık ayında okuduğum yazı nerden aklıma geldi..

Bergama Köylülerinin, siyanürlü altına karşı bir zafer daha kazandığını yazdı gazeteler geçen hafta..

Aslında siyanür, halkı tahrik için kullanılan bir sözcük. Dünyanın her yerinde zerre halindeki altın böyle çıkarılıyor. Daha geçenlerde İspanya'da siyanürle altın çıkarma işlemi başlarken yapılan törene, ülkenin kral ve kraliçesi de katıldılar.

TUBİTAK, yani Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'nun uzmanları aylar süren araştırmalar sonunda, Bergama Madeninin çevreye ve insanlara zarar vermeyeceğini belirlediler. Bunun üzerine altın üretimine izin verildi..

Türkiye'deki altın rezervleri 80 milyar dolar tahmin ediliyor.. (Derviş'in peşinde olduğu ülkeyi kurtaracak paranın tam sekiz misli.)

İşte zurnanın zırt dediği yer burası.. Sulama ve zengin tarım alanlarına karşı FIAN, madenciliğe de karşı.. Yani ülkelerin kendi gelirleri ile yaşamalarına karşı.. İlle dışa bağımlı olacaklar.. Tabii Almanya'ya..

FIAN'ın Yeni Türkiye düşüncesi, "Köylü hareketlerine öncelik vermek, köylülerde çevre bilincini geliştirmek, endüstri tesislerine, oto yollara ve baraj inşaatlarına karşı sivil itaatsizlik eylemleri organize etmek" üzerine kurulu..

Sade Aydınlık değil tabii.. Tam karşıdaki Cumhuriyet Gazetesinde T. Bacınoğlu tarafından yazılan bir makale de bu vakıfların içyüzünü anlatıyor. Zamanın Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, Militan Demokrasi adlı kitabında bu makaleyi nakletti.

Erol Mütercimler "21. Yüzyıl ve Türkiye" adlı kitabında Almanya'nın Türkiye politikasını özetler:

"Avrasya, tüm uzmanlara göre dünyanın en fazla yer altı kaynaklarına sahiptir. Türkiye parçasına sahip olan, ya da burada egemenlik kuran, Avrasya'nın tamamına egemen olur."

Tablo ne kadar açık değil mi?.

Peki benim popülist medyam bu tablonun ne kadarının farkında?..

Bergamaya gidip durumu yerinde inceleyen, devletin en güvenilir kurumunun hazırladığı raporları inceleyen, bu ülkenin en önde gelen Maden Profesörlerini, Madenciler Odası uzmanlarını dinleyen tek kişi var mı?..

Dünyanın en uygar ülkelerinde siyanürle altın çıkaran bölgelere gidip "Ne oluyor" diye bakan tek kişi var mı?..

Yok.. Yok da..

Asteriks, Hopdediks, kolay ve neşeli.. O zaman Salla Dediks!..

AİDS Gecesi!..
AİDS'le Savaşım Derneği bu yıl geleneksel gecesini Yıldız Sarayı Has Bahçede düzenledi.. Beni bu gecelere yıllardır, Sevgili Doktor Elif Ilgaz götürürdü. Bu defa ortalarda görünmedi.. Meğer kapkaççıların saldırısına uğramış, kendi derdi ile uğraşırmış..

AİDS adı, insanlarımızı korkutuyor.. İstanbul'un ünlüleri "Ne olur ne olmaz" diye korkuyorlar gelmeye sanki..

Oysa harika bir hava vardı.. Hele yılladır izini kaybettiğim Dr. Ferhat'a rastlamam ne güzel bir sürpriz oldu.. Turkuaz'ı Turkuaz yapanların başındaydı doktor. Galiba fazla sükse yapması göze battı. Doktor şimdi Metropol diye bir yeni gurup kurmuş.. Onunla enfes bir program yaptı, o dünya güzeli bahçede.. Doktor müthiş.. Klasik söylüyor, pop söylüyor, türkü, şarkı söylüyor.. Yok, yok!.. Bir ses var, Allah vergisi..

Kalamış'la bitirdi, gene.. Oradaki gazeli, Münir Nurettin'den beri böyle söyleyen yok, diye yazmıştım kaç kez..

Korkak sosyetemiz, neleri kaçırdığını bilmiyor..

Ayrıca..

AİDS, hep birlikte üzerine gidersek, mağlup edebileceğimiz bir önemli sorun..

Arykanda yükseliyor..
Bu yıl iki.. Galiba Kadir Dursun bu işin peşini bırakmayacak ve Arykanda konserleri özlenen ve beklenen bir gelenek halini alacak..

Organizasyon müthiş..
Kadir Dursun Turizm ve Fikret Otyam PR menecerliği..

Fikret Ağabey "Ne güldük" dedi, "Kadir Dursun Turizm deyişine.."

Kadir Dursun Adıyamanlı bir idealist, ama fena halde becerikli bir delikanlı. Adıyaman nire, Finike nire, Finike dağlarındaki 4 bin yıllık Likya kenti Arykanda nire..

1838'de İngiliz Gezgin Charles Fellows'un keşfettiği Arykanda'yı 30 yıldan beri Prof. Cevdet Bayburtluoğlu kazıyor ve itina ile meydana çıkarıyor.. Kadir Dursun da, Fikret Ağabey'in PR, yani Halkla İlişkiler Danışmanlığında, tanıtımını yapıyor..

Nasıl yapıyor.. Vallahi pek bilen yok.. Finike'nin alnından öpülesi, genç ve dinamik kaymakamı Abdülkadir Demir "Ortada para yok, bu iş nasıl oluyor anlamıyorum" diyor, bıyık altından..

Olduran Kadir.. "Ali'nin külahı Veli'ye"nin çağdaş adı, sponsorluk kurumu.. Kadir de sponsor bulma uzmanı.. Bu yıl bir hata yaptı. Sponsorlara plaket töreninde en çok alkışı, şarap ikram eden firma alınca, geri kalan tüm sponsorlar "Seneye iki kasa şarap yollar bu işi çözeriz" dediler..

Geçen yıl, Arif köylüleri ile birlikte Vivaldi dinlemiştik, Kadir Turizm Organizasyonu ve Gürer Aykal'ın o olağanüstü açıklamalı yönetimi ile..

Bu yıl Romen şef Victor Dumanescu ile Antalya Devlet Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu çok daha popüler bir program sundu. Ulvi Cemal'in Köçekçesi ile başlayıp Karl Orff'un Carmina Burana, Fortunası ile sona eren.. Arada Aida'nın ünlü Zafer Marşı ve Carmen'in Habanerası ile fena halde coşturan.. Bizi en çok mutlu eden, bu harika koronun yanında, Türkiye'nin en genç soprano, tenor ve baritonlarını izlemek oldu.. Hele bir Nurdan Küçükekmekçi vardı, Verdi, Talihin Kudreti, Leonora aryası söyleyen.. Nurdan Küçükekmekçi.. Bu adı bir kenara yazın.. Kadir Dursun sadece Arykanda'yı değil, genç yetenekleri de tanıtıyor artık..

Gelelim ağabeylik görevimize Sevgili Kadir..

Bu iş artık geleneksel oluyor, anlaşıldı.. O zaman dağa geliş gidişleri kolaylaştırman gerek.. Karayolları bu işe bir el atar sanırım. Topu topu 500 metre yol, ne ki..

İkincisi.. Bu tür konserler, güneş batarken başlarlar.. New York Central Park'ta benzeri bir konser izlemiştim. Gündüz, gurup vakti ve geceyi ayni konserde yaşadık.. Havanın hafif kararması, güneşin kızıllığı ve ayın doğuşu arka arkaya harika bir hava veriyordu. Saat 21.30'ları bekleme.. 19.00'larda başla.. Geceye müzikle girelim.. Bir taşla iki kuş.. Konsere gelenlerin çoğu Antalya'dan.. 3.5 saatlik yol.. Bodrum, Marmaris'ten gelenler var.. 4-5 saat yol.. Erken biterse onların da işi kolaylar..

Tuvalet işini çözmen gerek.. Portatif, mortatif.. Aşağı inmek kolay ama, tırmanmak, hele belli bir yaştan sonra kolay değil.. Anfiteatrdan, bir çiş için 100 metre inip sonra tekrar tırmanmak kolay mı sanıyorsun?..

Özellikle inişte aydınlatma yetersiz.. Basamaklar da hak getire.. Yüzlerce kişi birden salınınca aşağı her an kaza olabilir..

Konseri erken başlatıp, orta kattaki meydanda, şarap ve bazlama ikramını konserden sonra yapsan, bu itiş kakış olmaz inişler de kolaylaşır. İnsanlar da arabalara doluşmadan bu nefis gecenin şöyle tatlı bir sohbetini yaparlar aralarında..

Bir de.. İyi bir seyyar büfe getirmen gerek oraya.. Bazlama yiyemeyen aç mı kalacak?.. Bir minibüsle iş çözülür.. Çeşitli soğuk sandviçler ve soğuk meşrubat..

Bir de Finike Kaymakamlığı ön ayak olmalı.. Oraya birkaç tezgah kurulmalı.. Yörenin elişleri ve hediyelik eşyaları satılan.. Belki Arykanda tişörtleri, posterleri ve kahve fincanları da.. Bunlar ek gelir de sağlar üstelik.. O zaman, insanlar saat üçlerde falan gelirler, orada bir konser değil bir mini festival yaşarlar..

Seneye buluşmak üzere Kadir!..

SEVDİĞİM LAFLAR
Yaşamdaki en büyük mutluluk kişinin sevildiğini bilmesidir.

Victor Hugo

BİZİM DUVAR
Nazlı Hanım meclisten atıldı. Ee... Ilıcak o kadar

Hakan&Utku

TEBESSÜM
Fıkra Şakir Süter'den

Temel Uzakdoğu'ya gittiğinde, 250 dolara, insanları çıplak gösteren gözlüklerden satın almış. Gözlüğü çıkarıyorsun giyinik.

Türkiye'ye dönüp evine de aynı gözlükle girmiş.

Bir de ne görsün, karısı ile sütçü çırılçıplak..

Hemen gözlüğü çıkartıp tekrar bakmış, hayret, ikisi yine çıplak.

Canı çok sıkılmış ve "Karıcığım" demiş, "250 dolara aldım bu gözlüğü ama daha kullanmaya fırsat kalmadan bozuldu!.. "

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır